22. Bölüm: "Soğuk."

11.8K 1K 295
                                    

Multimedya;

Sezen Aksu - Yalnızca Sitem

Aren'i medyadaki gibi bir hâlde düşününce kalbim şey etti. :"(

*Öyle bir umutsuzluk içerisindeydim ki

Oops! Această imagine nu respectă Ghidul de Conținut. Pentru a continua publicarea, te rugăm să înlături imaginea sau să încarci o altă imagine.

*
Öyle bir umutsuzluk içerisindeydim ki... Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Ben hayatımda ilk kez kendimi bu kadar yetersiz hissediyordum. Kendime bile yetemiyordum. İlk kez bu kadar bitik hissediyordum. İlk kez bu kadar çaresiz...

Belki bir şeyler yaparım diye geldiğim şirkette hiçbir şey yapamamıştım. Ama avuçlarım arasına bırakılan bu not bir anda tüm umudum olmuştu. Araf Bey birisini göndermişti. Peki ya ne için göndermişti? Ne yapabilirdi bu durumdayken?

Asansöre doğru seri adımlarla gidiyordum. Adamın verdiği kağıtta orada bekleyeceği yazıyordu. Biraz tereddütteydim ama gitmem gerekiyordu. Asansörlerin bulunduğu yere gelmemle o adamı gördüm. Bana bakıp tekrar önüne durdu. Ben de yanına gidip onun gibi beklemeye başladım. Biraz sonra 4 kişi asansöre bindik. Diğerlerinin bastığı katlara en uzak olan katı tuşladım. İlk olarak o iki kişinin inmesini bekledik. Onlar iner inmez adam bir kaç tuşa bastı ve asansör durdu.

Korkarak adama baktım. "Lütfen korkmayın." dedi. Dedi ama ben yine de korktum. "Neden durdurdunuz asansörü?" Adam elini cebine sokup telefonunu çıkardı. "Şirkette kameraların olmadığı tek yer asansörler. Burada olmaması bence de çok şaşırtıcı ama yok. Yani sizinle konuşabileceğimiz tek güvenli yer burası."

Adamın sözleri her ne kadar güvenilir gibi görünse de ister istemez şüpheli yaklaşıyordum. "Sizi Araf Bey'in gönderdiğine nasıl emin olacağım?" diye sordum. Adam çıkardığı telefonunu bana doğru uzattı. "Araf Bey sizinle konuşacak. Zaten bu yüzden buradayım." Telefonu elime aldım. Ekranda Araf Bey'in numarası vardı. "Arayın lütfen. Biraz acele ederseniz daha iyi olur." dediğinde numaraya tıklayarak kulağıma götürdüm. İlk çalışında açıldı.

"Araf Bey." dedim telaşla. "Ecren, benim." demesiyle derin bir soluk bıraktım. Bir oyuna kurban gitmekten korkmuştum. Belki de babam beni deniyordur diye düşünmüştüm. "Araf Bey, Aren nasıl?" diye sordum direkt. "Şimdi Aren'i bırak ve beni dinle. Ne yapmaya çalıştığını fark ettim. Biraz beklemek istedim sana ulaşmak için. Evden babanla çıktığını bir adamım bana iletti. Ben de şirkete birisini gönderdim. Çünkü seninle konuşmam gerekiyordu. Kızım neden böyle bir işe başvurdun?"

Aren'i nasıl boş verebilirdim ki? Şimdilik diğer dediklerine cevap vermeye karar verdim. "Araf Bey o gün size kalırsa beni alıp gidecektiniz. Ve babamın tehditlerinin hepsi gerçekleşecekti. Ben buna asla izin veremezdim. Eğer böyle bir yalana başvurmasaydım da Aren asla babamların yanında kalmama izin vermeyecekti. Aynı şekilde siz de öyle. Ama ben kendi mutluluğum için size ve ailenize zarar gelmesine izin veremezdim." dediğimde Araf Bey'in nefes alışveriş seslerini duydum. "Ecren, biz elbette seni orada bırakmayacaktık. Bir olurunu bulurduk. Şimdi sen bu giriştiğin işten nasıl kurtulacaksın? Evden çıkmana bile izin yok değil mi?" diye sorduğunda karşımdaki adama baktım. Gözleri yerdeydi. "Evet, izin vermiyorlar. Bugün babamla çıkabildim." dedim. Araf Bey tekrar konuşmaya başladı. "Bir süre sonra o evden tek başına çıkabilsen bike Aren'in yanına tekrar döndüğünde yine aynı şeyler yaşanacak. Şuan boş yere kendine ve Aren'e acı çektiriyorsun."

AFİTAPUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum