19| Burnu büyük olanın-

19.2K 1.8K 2.8K
                                    

Şu an ikimiz de neredeyse aynı durumdaydık.

Büyük gözler, aralık dudaklar, kızarmış kulaklar ve yüzler, utançtan ve şoktan donmuş bedenler.

Tek fark, benim bedenim tamamen çıplaktı. Bildiğimiz çıplak. Nude fotoğraflarda olandan. İngilizcede naked olan çıplaklıktan. Naked, nudo, nackt, çılpaq, nu olandan.

Kendine ilk gelen ben olmuştum. Saçımdaki elimi çekip refleks olarak kendimi kapatmaya çalışmış ve yere eğilip havlumu almış sıkıca belime sarıp sıkı sıkı tutmuştum. Bakışlarımı ona değdirmeden arkamı dönüp kendi tarafıma geçecektim ki onun sesiyle birlikte durmak zorunda kalmıştım.

Kalbimin gürültülü sesinden nasıl onu duyduğum hakkında bir fikrim yoktu.

"Jungkook, dur bir saniye" demiş ve derin bir nefes alıp vermişti. "Bak bir uzaklaşmayı daha kaldıramam tamam mı? İyi hoş, senin kusursuz olduğunu tahmin edebildiğim bedenini canlı canlı çıplak görmek de varmış ama eğlendik bitti. Kimseye seni çıplak gördüğümü de söylemeyeceğim. Onlarla dalgasını da geçmeyeceğim. Utanıyor olabilirsin ama abartmaya da gerek yok tamam mı? Kimse bilmeyecek, rahat davranmaya devam et."

Hala üzerinde garip bir hava vardı ama buna rağmen sakince konuşmaya çalışmıştı. Kısmen de başarmıştı.

"Uzaklaşacağımı söylemedim" diye mırıldandığımda hareketlenerek bana doğru gelince geriye doğru adımlamamak için kendimi zor tutmuştum.

"Jungkook seni tanıyorum. Bakışlarındaki ürkekliğin ve utancın sonucunu da tahmin edebiliyorum." Demiş ve bir elini omzuma yerleştirmişti. Sıcak dokunuşu buz kesmiş bedenimi titretmişti ve bunu o da fark etmişti. "Ama öyle olmasını istemiyorum. Abartılacak bir şey yok, sadece bir kaza oldu. Benim açımdan efsane, senin açından utanç verici bir kaza"

Son cümlesini gülerek söylediğinde istemsizce benim de dudaklarım kıvrılmıştı. Ağlanacak halime gülüyordum resmen ama istemsizce gülüyordum. Onun gülüşünün her zaman her durumda bulaşıcı olduğunu söylemiştim zaten.

"En azından dedikoduların doğru olduğunu öğrenmiş oldum" diyerek kıkırdamış ve saçlarımı karıştırıp alnını alnıma yaslamıştı. "Burnu büyük olanın-"

"Hyung!"

İsyan ederek karnına hafif bir yumruk attığımda bir eliyle karnını tutarak iki büklüm olsa dahi güldüğünde onu iterek kendi tarafıma geçmiş ve dolabımı açmadan üzerindeki aynayla göz göze gelerek kızarmış yanaklarıma küfür ederek kıyafetlerimi alıp hızlıca ve elbette dikkatlice giyinmiştim.

Giyindikten sonra banyoya dönerek havlumu kirliye sinirlenmemeye çalışarak atmış, kurutma makinesini alarak odaya geri dönmüştüm. Kıvırcıklaşmasını istemediğim ve bugün yürüyüşe çıkmayı planladığım için fön çekcesine kurutmuştum saçımı.

"Jungkook ben bugün sana beraber dışarı çıkalım mı diyecektim ama sen istemediğini söylersen anlarım"

Yatağında uzanırken bana doğru seslendiğinde bakışlarımı ona çevirmiştim. Yani, çok istediğim söylenemezdi ama az önce yaptığı masum konuşma -sonunu bozsa da olsun, masum bir istek konuşmasıydı- aklıma gelince hafifçe başımı sallamıştım.

"Hayır, dediğin gibi abartıp uzaklaşmama gerek yok. Kazaydı." Demiş ve küpelerimi takarken eklemiştim. "Ben de dışarı çıkıp biraz gezmeyi planlıyordum. Birlikte çıkabiliriz" dediğimde gülümseyerek yatağından kalkmıştı.

"O zaman ben de giyineyim"

Dolabının karşısına geçip bir şeyler seçmeye başladığında bir şey demeden önüme dönmüş ve usulca nefesimi vermiştim. Gergin değilmişim, utanmıyormuşum gibi davranmaya çalışsam da asla öyle değildim. Kalbim hızlı atmayı asla bırakmıyordu, kalp krizi geçirmekten korkuyorum desem yeriydi gerçekten.

İdol: taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin