1.5

28.2K 1.7K 336
                                    

Turunç'tan

Öğle arasının başladığını belirten zille birlikte tüm sınıf aynı anda hareketlenip hızlıca sınıfı boşaltmışlardı. Ben de yerimde oturmamın bana bir şey kazandırmayacağının farkına varmış ve paramı cebime koyup sınıftan çıkmıştım.

Teneffüslerde genelde sınıftan çıkmazdım, dışarı çıktığım tek zaman dilimi öğle aralarıydı ve bunun tek nedeni de Yağız'ı görebilmekti.

Okul binasından çıkıp kampüsün kantinine doğru yürümeye başlamıştım. Tüm okullar kantine rahatça erişebilsin diye kantin ayrı bir binaya koyulmuştu ve yavaş gitmeye kalkarsam çok fazla sıra oluyordu.

Tanıdık bir ses duymamla birlikte yürürken yere bakmayı kesip etrafa baktığımda Yağız ve Cenk'in önümde yürüdüğünü fark etmiştim. Onlara çok yakın yürüyor sayılmazdım ama konuşmalarını duyabiliyordum.

"Kantinde keşke portakal falan satılsa, turunçgiller hoş oluyor."

"Ne zamandır yemek ayırır oldun Cenk? Ben senin hep aç olduğunu her şeyi yiyebileceğini sanıyordum."

Cenk hafifçe gülüp başıyla onayladı. Bir anlığına arkasına bakar gibi olmuştu ama Yağız tekrar konuşmaya başlayınca tekrar önüne bakmaya başlamıştı. Ne konuştuklarına bir yerden sonra kulak vermeyip yanlarından geçip gitmiştim.

Biraz daha arkalarında yürüseydim Cenk'in beni fark etmesi an meselesiydi.

Yağız ile şu anlık yüz yüze konuşmak istemiyordum, buna hazır değildim ama o beni gördüğü anda yanıma gelip konuşacağı için bu kaçınılmaz olacaktı. Bu yüzden beni tek ayırt edebileceği özelliğim olan saçlarımı hırkanın şapkasıyla kapatmıştım.

Yüzümü görmediği sürece beni tanıyamazdı artık.

Kantinde bir sıraya geçtiğimde daha önümde onlarca kişi olmasının ve sıranın yakın bir zamanda bana gelmeyeceğini bilmemin rahatlığıyla etrafa bakınmaya başladım. Yağız neredeydi acaba? Onu görmeye çalışıyordum ama pek başarılı olduğum söylenemezdi.

Uzun süren Yağız'ı görme çabalarımdan sonra onun kantindeki masalardan birinde oturduğunu gördüğümde kendi kendime gülümsedim. Doğru ya, bu bir rutin hâline gelmişti zaten.

Cenk kendine yiyecek bir şeyler almak için kantin sırasına girer ve Yağız da bu sıralardan şikayetçi bir şekilde masaların birinde otururdu. Gerçi bugün daha köşede bir masada oturuyordu, bu yüzden onu görememiştim.

"Evet ne istiyordun?" diyen kantinci ile düşüncelerimden sıyrılıp almak istediğimi alıp sıradan ve kantinden çıkmıştım. Açıkçası sınıfa dönmek istemiyordum ama yürürken yemek yemeyi de sevmiyordum. Şanslıydım ki okulun etrafında birkaç bank vardı ve şu an herkes kantinde olduğu için bir çoğu da boştu.

Banklardan birine oturup başımdan şapkayı çıkardım ve yavaşça elimdeki tostu yemeye başlamıştım. Sırada biraz daha bekleyebilseydim keşke, böylece Yağız'ı daha çok görebilirdim.

Gerçi... görsem ne değişecekti ki?

Bir şey değişmiyordu, sadece onunla olan anılarım çoğalıyordu ama bu anıların hiçbiri, bir tanesi bile onda yoktu. Sürekli karşılaştığımızın bile farkında değildi, cam kenarında sürekli ona bakan kişinin ben olduğumun bile farkında değildi. Benim varlığım onun için ne ifade ediyordu onu bile bilmiyordum

Sahi, onun için gerçekten var mıydım ki?

Düşüncelerime dalmış tostumu yerken elimdeki tostun bittiğini fark etmemle birlikte oturduğum yerden kalkmış ve en yakınımdaki çöpe elimdeki kağıdı atmış vr sınıfa girmek için okulun kapısına yönelmiştim.

Tam okuldan içeri gireceğim sırada birinin bana baktığını hissetmiş gibi bir yere bakma ihtiyacı duymuş ve oraya baktığımda ise bana şaşkın gözlerle bakan bir Yağız ile karşılaşmıştım. Ne yapmam gerekiyordu? Görmemiş gibi mi davranmalıydım yoksa gidip konuşmalı mıydım? Ama şu an konuşmak istemiyordum.

Sadece Yağız'a gülümsemiş ve okuldan içeri girmiştim. En azından şu an ne soğuk davranmış sayılırdım ne de konuşmam gerekmişti.

Gülümsediğim zamanki şaşkın yüz ifadesiyse gerçekten görülmeye değerdi.



Turunç | TextingWhere stories live. Discover now