korkaklar dünyayı yönetemeyecek: 9

2K 190 118
                                    

Bir dejavu'nun parçası olmak, hiç bu kadar kalbini kırmamıştı. Gözündeki yaşın hissettirdiği ıslaklıktan, esen rüzgarın sertliği, yaprakların hışırtısı ve dolunay, her şey aynı filmin, aynı sahnesi gibiydi. Kendisi hariç, Sehun hariç.

Bundan bir yıl önce, Sehun bir başka omega tarafından kızıştırıldığında, bunu kapıdan içeri girdiği an anlamıştı. Alfa oğlan eşikte öylece durmuş ona bakarken, Jongin de merdivenlerin ucunda yumrukları sıkılı bir şekilde ona bakıyordu. Hiç konuşmadan bakışmaları, Sehun'un neşeyle "Baskın bir alfaymışım!" demesiyle son buldu. Bu üç kelime, Jongin'in kalbini paramparça etti.

Başka biri gibi kokuyordu, siyah kabanında kısa ama sarı saç telleri vardı, saç dipleri terlemişti. Bahçedeki arkadaşlarının yanına giderken, Junmyeon gevşek gevşek, "Ooo bekaretini mi kaybettin yoksa?" dedi. Yixing göz devirerek, "Yine." diye ekledi. Kris parmağını Jongin'e doğru salladı ve "Bak, hamsterına bekaret adını vermenin ve onu özgür bırakmanın, bu anlama gelmediğini konuşmuştuk, değil mi?" dedi. Sehun, kendisiyle alay eden arkadaşlarına el hareketi çekerek, hasır sandalyelere oturdu. Jongin, uzaktan onu izlerken nasıl da neşeli olduğuna şahit olmak, içine hüzün dolduruyordu. Böyle hissettiği için kendini ayıpladı, birlikte büyüdüğü birine hisler beslemek bir yana, bir alfa olarak başka bir alfaya hisler beslemek bile garipti.

Kendini ormana atmıştı, babasıyla sık sık avlanmaya çıktıkları için buralara hakimdi. Sonra kendini, kaybolduğu gece ailesi tarafından bulunduğu kiraz ağacının altında buldu. Yazın bitimi, sonbaharın başlangıcıydı, ağaçta kiraz yoktu, ılık ama hızlı bir rüzgar vardı, kasırga denemezdi ama bir yerlerde ağaçlar yıkıldığına emindi Jongin. Ağladı, içindeki hüzün dağılmadı, bağırdı, küfretti. Hiçbiri işe yaramıyordu, en öfkeli anında bile onu sakinleştiren temiz hava ve Sehun, işe yaramıyordu.

Sonra yaprakların ezilişini ve birinin adımlamasını duydu, tanıdığı koku burnuna dolarken hızla gözyaşlarını sildi. "Hey." dedi Sehun, tedirgin bir şekilde otururken, "Seni arıyordum." Jongin ondan yana bakmadı ve dediklerine cevap vermedi.

"Küs müyüz?" dedi bir anda, bir alfa olarak bir omegayla yattı diye nasıl küsebilirdi ki ona? Ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırıp, başını öne eğdi, ardından hayır manasında başını salladı. Sehun, yıllardır tanıdığı oğlanın, göz kırpışından bile ne hissettiğini anlardı. Elini sırtına koyup, yavaş yavaş okşadı sırtını. "Üzülme." dediğinde, hayretle kaldırdı Jongin kafasını. Anlamış mıydı yani her şeyi?

"Sen de yakında kızışacaksın, bunu bu kadar dert etme." Jongin, o an ondan nefret ettiğini düşündü. Bilerek yapıyordu, görmezden geliyordu, onu ve hislerini. "Gerçekten mi?" diye sordu, Sehun yine bahsedilen konu kızışmakmış gibi cevap verdi ona. "Evet, mesela ben hiç beklemiyordum bugün böyle bir şey yaşamayı. Ama o omeganın o kadar güzel bir-"

Bir anda, kanında kaynayan öfke, deli cesareti verdi ona. Dudaklarını dudaklarıyla örterek, konuşmasını yarıda kesti. Sehun neye uğradığını şaşırdı, ikisi de öpüşmekten çok dudaklarını değdiriyormuş gibi duruyordu, nihayet nefesi bittiğinde Jongin geri çekildi. Sehun, dudaklarını yaladı fal taşı gibi açılmış gözlerle kendisine bakarken. Jongin onun vereceği karşılığı beklerken, dudaklarını sabit tutamıyordu. Seyirerek gülümsüyordu. İçindeki hüzün bulutlarını dağıtan bu gülümseme, Sehunda nasıl bir etki bırakmıştı bilmek istiyordu.

Sehun, oturduğu yerden hızla kalkıp gitti. Jongin öylece bakakaldı arkasından, böyle reddedilmek, gözlerinin yeniden dolmasına sebep oldu. Gece olana kadar dolunayı izledi ve gecenin karanlığına sığınıp eve döndüğünde, tıpkı bugünde olduğu gibi bir hafta birbirlerinden kaçmışlardı.

hold on, i still want you // sekaiWhere stories live. Discover now