sana ulaşmak için kurtlarla koştum: 14

1.1K 90 65
                                    

Son düzenlemeleri ve eklemeleri yapmadım, bir süre sonra yeniden yayınladığımda tekrar bakın, görsel ekleyeceğim bir de profilimde link bıraktım oradan hazırladığım videoyu izleyebilirsiniz! Bol bol yorum yapın lütfen!! 💞

Jongin gelen aramayı bir kez daha meşgule atarak, yuvarlak masanın etrafındaki hayatlara ve o hayatı yaşayan insanlara baktı bir anlığına. Yaşları küçük, yaşadıkları zordu ama burada hep beraber otururken, her şey gerçekten o kadar da zor değilmiş gibiydi.

Junmyeon, son altı aydır kullandığı kızıl saçlarıyla oldukça yakışıklı görünüyordu. Saçlarını boyadığı ilk gece, gruba "nasıl olmuş? Yengeniz beş lira fazla olsun kırmızı olsun, dedi." yazmıştı. Herkes o günden beri bahsedilen yengeyi anlamaya çalışırken, Jieun o mesajdan sonra odada bas bas bağırmıştı. "Ben kimsenin yengesi değilim!" diye. Jongin bir süredir aralarındaki ilişkiden şüpheleniyordu, ilk başlarda fazla göze batmazken son zamanlarda Junmyeon kendini tutamadan kıskançlık krizlerine giriyordu. En çok şaşırdığı şey ise diğerlerinin hala anlamamış olmasıydı. Şimdi bile gözü az ilerdeki toplulukta yarışmakta olan kızdaydı.

Büyük sayılmayacak ama yine de kalabalık bir grubun ortasında üç erkekle beraber shot yarışındaydı ve hepsini zorlanmadan yenmişti ufak tefek haliyle. Mızmızlanan adamlara bakıp, "Eeh, ağlayacaksanız oynamalayalım beyler!" diyerek rest çekmiş ve çıkmıştı topluluğun arasından. Başından beri üstünde olan bir çift göz, masaya doğru yürürken de kendisini izlemeye devam ediyordu. Kolaylıkla anlamıştı çakır keyif olmaktan öteye gittiğini kızın. Alkol töleransı düşük olmasa da hızlı içince kendinden geçiyordu.

Jieun platformdan çıkarken tökezleyip koltuğa yığılarak oturdu. Sakince içkisini içen Kris, kıza üstten bir bakış atıp, "Ne zaman kabadayılığı bırakacaksın?" diye söylendi. O sırada gözünü etrafta dolanan garsona çevirdi, ufak bir el hareketiyle kahve istedi. "Kris, eğer olduğum gibi davranırsam aşkımdan kendini ateşe vermenden korkuyorum." Kris ona sadece hafifçe güldü.

Junmyeon, Tao'nun üstüne yığılmış bir şekilde yatan kızı doğrultarak yanına çekti. "Myeonnie." Kıkırdayarak ismini söylediğinde, Junmyeon huysuz huysuz homurdandı. "Jieun düzgün otur, yırtmacın var."  Jieun kıkırdamayı kesmeden konuşmaya devam etti. "Sen yanımdayken kimse bana sarkıntılık edemez Myeonnie." Yixing kızın dediğine göz devirerek içkisinden bir yudum alıp konuştu. "Sanki biri buna cesaret edebilirmiş gibi." Jieun kimse tarafından korunmaya ihtiyaç duymazdı, kim olursa olsun elinden kurtulamazdı.

Kız onu duymazdan gelip, başını Junmyeon'un boynuna koydu. Burnu hafif boynuna değdiğinde etkileyici kokusuyla içinde yıldızlar varmış gibi ciğerleri gıdıklandı. Kimsenin duyamayacağı kadar sessiz bir şekilde fısıldadı. "Çok güzel kokuyorsun." Junmyeon, diğerlerinin duymasından tedirgin olarak ona baktı. Aslında kendisi için bir problem yoktu ama Jieun başkalarının ilişkilerini bilmesini istemiyordu. Hemen sonra, ortalıkta çok güzel bir çiçek kokusu dolanmaya başladı. Junmyeon bu kokuyu tanıyordu. "Jieun sen kızışıyor musun?"

"Junmyeon." neredeyse inler gibi adını söylediğinde, bu kesinlikle tehlikeliydi. İkisinden birinin aklı başında kalmalıydı. "Yanıyorum."

Junmyeon sertçe yutkunarak başını kaldırdığında iki masa ötedeki alfaların kokuyu aradıklarını fark etti. "Seni buradan çıkaralım." Diğerlerine, Jieun'ın fazla içtiğini ve eve bırakacağını söyleyip kızı sarmalayarak sürükledi. Hem alkolle hem de kızışmanın getirdiği etkiyle yanakları kızarmıştı ve bilinci yavaş yavaş yıkılıyordu.

Junmyeon yer bulamadığı için arka sokaklarda ücra bir köşede park ettiği arabasına yürürken küfretti sesli bir şekilde. "İlaçların yanında mı?" İlaç kullanmadığını bilmesine rağmen, bir şans sormuştu.

hold on, i still want you // sekaiWhere stories live. Discover now