1.1

1.3K 53 55
                                    




Keyifli okumalar :)



GRACE;

Sabah telefonumun ısrarla çalınmasıyla gözlerimi açarken uykulu olduğum için yarı kapalı gözlerimle yastığımın altındaki telefonumu alırken Harry'nin aradığını görmemle kaşlarım çatılmıştı. Çünkü sabahın bu erken saatinde ne olmuştu da arıyordu? Doğrulup telefonu açtığımda, " Alo? " demiştim. Harry'nin sinirle, " Siktiğimin Payne'sinin paylaştığı o resimde ne demek oluyor? " dediğinde dudaklarım arasından şaşkınca, " Ne? " Kelimesi çıkmıştı.

Harry bununla beraber telefonun ucunda sinirle soluyorken yeniden konuştu. " Üstelik takipleşmeye başlamışsınız bile. Grace, neden bunu bana söylemedin? " Dedikleriyle derin bir nefes alırken yatağın içinden çıkmış ve pencerenin kenarına gidip pencereyi açmış, dışarıdan gelen temiz havayı içime çekerken konuşmaya başlamıştım. " Çünkü bunun bu kadar önemli olduğunu düşünmedim, Harry. " dediğimde dalga ve sinirle karışık kahkahası yayılmıştı telefonun ucunda.

" Demek bunun bu kadar önemli olduğunu düşünmedin Grace. " dediğinde dudaklarımı aralayıp konuşmaya başlayacaktım ki, o izin vermeden konuşmaya devam etti. " Ben senin neyinim Grace? Bana hayatında olup bitenleri tabiki söyleyeceksin. " dediğinde bu kez sinirlendiğimi hissetmiştim. O, onca şey yapmışken bana nasıl hesap sorabiliyordu? Üstelik bir suçum yokken.
" Harry, ben bir fotoğrafçıyım ve mesleğim bu. Beni herhangi biri takip edebilir, tıpkı seni takip ettikleri gibi. " dediğimde sinirle, " Grace. " demişti.

Derin bir iç çektim, neden bu kadar sert davranıyordu? Neden bunu bu kadar büyütüyordu ki? Ufacık bir konu yüzünden onunla kavga etmek istemiyordum. Ben bunları düşündüğüm sırada konuşmaya devam etti. " Fotoğrafın altındaki yorumları görmedin galiba? Neredeyse sizi sevgili yapacak insanlar var. " dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. Yeniden yorumları takıyordu, üstelik benim umrumda bile değildi. Ben ve o, neyin ne olduğunu biliyorduk ve ben onunla birlikteydim. Bunu bu kadar takmamalıydı.

Ellerimle önüme düşmüş olan saçlarımı arkaya yatırdım. " Harry, ben senin sevgilinim ve diğerlerinin ne söylediği benim umrumda değil. Lütfen, seninde umrunda olmasın. " dediğimde telefonun diğer ucundan bir kaç kırılma sesini duyduğumda telaşla, " Harry?! " demiştim.
Harry'nin sinirle, " Sikeyim. " diye küfür edişini duyduğumda yeniden, " Harry? " dedim.
Neden böyle yapıyordu? " Seni kaybetmek istemiyorum. " diye ağlamaklı çıkan sesiyle konuştuğunda içimden bir şeylerin koptuğunu hissettim.

Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi yumdum ve bir kaç saniye öylece bekledim. Onu bu kadar sevmem normal miydi? Onu kendimden bile daha fazla düşünmem normal miydi? Duvara alnımı yasladığımda derin nefesler aldım. Lanet olsun, ona bu kadar bağlanmamam gerekiyordu. O sırada kuruyan dudaklarımı yaladım ve, " Harry. " diye fısıldadım. O hala ağlamaklı olan sesiyle bana,
" Grace. " diye fısıldadığında, " Dayanamıyorum tamam mı? Böyle yapma. " dediğimde, hala daha ağlamaklı olan ve benim içimi parçalayan sesiyle,
" Ama- " demişti ki, onun konuşmasına izin vermeden konuştum.

" Yanına geleceğim. " Dediğimde telefonu konuşmasına izin vermeden kapattım ve ardından telefonu yatağın üzerine gelişi güzel fırlattıktan sonra bende gidip yatağa sırt üstü bıraktım kendimi. Tavanı izlediğim sırada gözlerimden yaşların bir bir akışını hissettim. Ona nasıl karşı koyacaktım? Onunla ve ona hissettiğim bu yoğun duygularla nasıl başa çıkacaktım?








***



Taksi Harry'nin evinin önünde durduğunda ücreti ödeyip taksiden inmiştim. Evin kapısına doğru ilerliyorken zihinimde dolanıp duran düşünceleri kovamıyordum. Tek istediğim o buna izin vermediği sürece ondan ayrılmayacağımı, ondan gitmeyeceğimi bilmesiydi. Ben, o ve ben hariç kimseyi düşünmüyor veya kafama takmıyordum. Onun etrafında sevmediğim onca kadının, onca insanın olmasına rağmen ben tek kelime etmiyor ve sadece onu sevmenin güzel yanlarını yaşıyordum.

Slowly || harrystyles.Where stories live. Discover now