11 // sarışın melezlerle sehunun dertte olan başı

1.2K 184 154
                                    

Bölüm 11 // Sarışın Melezlerle Sehun'un Dertte Olan Başı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm 11 // Sarışın Melezlerle Sehun'un Dertte Olan Başı


Kamptan henüz bir dakika kadar önce ayrılmış, önünden yürüyen iki gence baktı Sehun. Nihayet gün doğmuş, istemeyerek de olsa kamptan ayrılmışlardı. Birkaç güne babasını ilk defa gerçek anlamda görecekti, canlıların normalde giremediği diyara girecekler ve en önemlisi, ölmemeye çalışacaklardı. Hepsinden önce melezin açıklaması gereken bir şey de vardı, diğer ikisine.

Onlara göre daha yavaş yürüyor, bir taraftan da söyleyeceği şey için kendini hazırlıyordu. Zaten ikisinin de sinirleri gergindi, tehlikeli bir göreve gidiyorlardı nihayetinde. Bir de Jongin'in de onlara katılacağını söylemek, büyük bir karmaşa yaratabilirdi. Nitekim Hades'in oğlu herzaman net olmaktan yana olmuştu, cümleleri süslemek yalnızca göz boyamak gibi geliyordu ona.

Konuşmak için öndeki ağaca varmalarını bekledi. Kimseden çıt çıkmıyordu ve Jongdae muhtemelen ekip arkadaşlarından hiç memnun değildi. Bu nedense Sehun'u biraz tebessüm ettirdi. Sarışın gencin kendisinden kaçışı uzun zaman sonra ilk defa keyiflendirmişti onu.

Omuzundaki siyah sırt çantasının bir kolu düşer gibi olduğunda geri yerine yerleştirdi ve adımlarını durdurdu. Muhtemelen Jongin çoktan yola çıkmıştı ve tek yapması gereken zaman kazanıp ortalığı yatıştırmaktı. "Beyler."dedi adımları kesişinin hemen ardından. Yüzünü ciddi tutmaya çalıştı ama aşırı derecede gülmek geliyordu içinden, bunu yaparsa suratını dağıtabilirlerdi. Bu nedenle yapmadı. "Bir şey söylemem lazım."

"Yürürken söyleyemiyor musun oğlum?" Baekhyun da durup agresif agresif genç çocuğa döndü. Jongdae bir şey demek yerine yalnızca gözlerinin içine bakmıştı, muhtemelen içinden küfrediyordu. "Şehre inip kalacak yer bakmamız lazım daha." Eh, doğru. Yeraltına bugün inemeyeceklerdi çünkü şehre varana kadar Charon'u bulacakları plakçı dükkanı kapatmış olurdu. Charon'un kim olduğundan oraya vardığımızda bahsedecektik.

"Hayır, söyleyemem." Gergince ağırlığını bir bacağına verdi. Önündeki iki yarı tanrı cüsse olarak kendisinin neredeyse yarısıyken böylesine ürkütücü görünmelerinin adil olmadığını düşünüyordu. Elden bir şey gelmez diyerek derin bir nefes verdi. "Çünkü beklememiz lazım, Jongin bizimle geliyor."

İlk tepki Baekhyun'dan geldi. Sırt çantasını yere fırlatıp, ağza alınmayacak bir küfür savurdu havaya. "Ares aşkına!" Sehun bakışlarını küçük ancak kuvvetli yumruklara çevirdi. Sıkıca sıkmıştı onları, muhtemelen kendisine vurmamak için içinden ona kadar falan sayıyordu. Ancak dikkatini oraya vermişken, yakalarından kavrayan Jongdae için hazırlıksız yakalandı.

"Orospu çocuğu seni!" Şaşkınlığını üzerinden atamamış olduğundan, uyguladığı kuvvete karşılık veremedi ve sırtı sertçe arkasındaki ağaçla buluştu. Ağzından acı dolu bir tıslama çıktı, gözlerini açtığında kendisine nefretle bakan bakışları görünce canı daha çok acıdı ama. Jongdae birazdan alev alacak kadar öfkeli görünüyordu, öyle ki Baekhyun gibi bir sinir yumağına sadece izlemek kalmıştı. "Sen ne dediğinin farkında mısın? Öldüreceksin onu!"

güneşin oğlu geceye tutulmuş] sekaiWhere stories live. Discover now