BİRİNCİ BÖLÜM

6K 276 168
                                    

Düğünüm için hazırlıklar son hız devam ediyordu. Herkes benle ilgilenip bir şeyleri beğendirmeye çabalıyorlardı. Ben ise onları kırmamak için beğendiğimi ve olabilecegini dile getiriyordum. Her ne kadar pek zevkim olan şeyler olmasa da. Annem ise benden daha heyecanlı törende olması gereken şeyleri yerine getirmeye çalışıyordu.

Gece yarısını çoktan geçmişti, ama uyku yanımdan bile geçmeyi düşünmüyordu.
Canım çok sıkılmaya başlamıştı ve sanki duvarlar üstüme üstüme geliyormuş gibi hisediyordum. Aklıma yarın kocam olacak olan nişanlım Ken geldiğinde, ona mesaj yazıp gelmesini istemiştim.

O her ne kadar düğünden önce görüşemememizi söylesede ısrarlarıma karşı gelmeyip, geleceğine dair bir mesaj yazmıştı. Onunla görüşüp biraz zaman geçirmek ve dışarıda dolaşmak istemiştim.

Kısa bir süre sonra Ken'den, kapıda olduğuyla ilgili bir mesaj gelmişti. Aynadan kendime bir daha kez bakıp çıktım adadan. Herkes uyuduğu için yavaş ve sesiz adımlar atarak dış kapıya kadar geldim. Son kez arkama baktım anneme yakalanmak istemiyordum, kimseyi görmeyince hızla hırkamı giyip çıktım evden.

Kapının önünde ki siyah lamborghinin içindeki Ken'i görünce gülümseyip hemen yanına oturdum.
"Hadi gidelim?" Dedim heyecanla ve ona sarıldım o da kısaca karşılık verip söze girdi. "Acelen ne? Hayatımızın geri kalanı bizim. Ayrıca annen birkaç gün görüşmememiz istendi." Dedi yüz ifadesi hiç değişmeden, sanki sinirli gibiydi. Acaba birisi mi kızdırdı onu.

"Hadi gidelim?" Dedim istekle.
"Bence kimse bizi görmeden geri dönmelisin." Yüzüme bakmadı, daha sonra da dışarıya bakarak gitmeni istedi.
"Ken, nefes almak istiyorum. Düğünden dolayı...Lütfen bir süre uzaklaşalım?"Elimi gösterip" sadece bir saat."

"Sadece bir saat mi?" Diye sordu. Hızla atılarak "Sen arabayı çalışt-"
"Hayır onbeş dakika." Dedi bu sefer de.
"Hadi gidelim~." Dedim onu dinlemeden.
"Onbeş dakika! O kadar."
"Hadi gidelim~." Diye ısrar ettiğimde, arabayı sürmeye başladı.
"Teşekürler." Dedim gülümseyerek.

Yolla çıktığımızdan bir süre sonra Ken'in "beş dakika geçti." Dediğinde ellerimi hayır anlamında sallayıp.
"Süre henüz başlamadı. Biraz sesiz yerlere gidelim. Karayoluna ne dersin, uzakta değil hem?" Dedim sevinçle. Her zaman ısısız yerleri çok severdim.

"Korumasız mı?" Dedi alayla.
"Sadece karayoluna bir göz atacağız. Tamam mı? Söz."
"Jin saçmalama!"Bu gün her zaman kinden daha inatçıydı.
"Lütfen.. Ken, lütfen. Lütfeeeeen~" Sesimi sevimli yaparak. Bir süre düşündü ve başını sallayarak onayladı. Beni hiç kıramıyordu zaten.

O konuşmadan sonra bir daha konuşmamıştık. Tek tük araba geçerken kendimi rahatlamış hissetmiştim. Ellerimi yavaşça başıma baskı uygularken sesizce konuştum.

"İşe yarıyor. Beynimin tüm düğümleri çözülüyor." Ne dediğimi duymuştu Ken ve hemen atılarak "Iyi! Geri dönelim o zaman." Dediğinde, bende "Çözülmeyenler var. Biraz daha." Diye itiraz ettim.
"'Biraz daha' çok olmaya başladı."
"Yani?" Diye sordum.
"Jin, burası güvenli değil." Dedi tedirginlikle. Rahatlaması için gülümsedim ve "Sen varsın." Dediğimde.

Yenilmişlikle sesli bir nefes verdi. Karanlık yollarda gezerken aklıma gelen şeyle yanımdaki Ken'e döndüm.
"Ken...Geri dönmeyelim. Kaçalım buralardan."
"Çok komik." Diye cevap verdi.
"Evet! Kaçalım. Ve dağın eteğinde güzel bir ev yapalım." Her zaman hayallerimde olan şeyleri anlatmaya başladım.
"Seninle birlikte küçük bir lokanta açarız. Sen müşterilerle ilgilenirsin, bende yemek pişiririm. Çok güzel değil mi?" Dedim heyecanla.

"Tamam. Geri dönüyoruz." Benim ne dediğimi hiç umursamadan konuştu.
"Tamam... Hayır! Özür dilerim, özür dilerim." Dedim itiraz ederek.
"Yeter." Diyip geri dönmek üzere sağda kalan yolla saptı.

"Hayır, Ken, biraz daha. Ken, lütfen." Üzgün çıkan sesimle onu ikna etmeye çalıştım ama işe yaramamıştı.

"Çok önceden dönmeliydik." Dedi bir kere bile bana bakmadan. Nesi vardı bugün böyle, biraz olsun benimle ilgilenip iyi hissettirmesi gerekiyordu. Birkaç gündür görmüyorduk birbirimizi ve yarın evlenecektik.

Olanları unutup günün stresini geri dönüş yolunda, camdan dışarıya bakıp ve karanlık yollun tadını çıkarmak istedim.

Bir süre sonra Ken bir petrol istasyonda durdu. Bende biraz hava almak için arabadan indim. Şehirden uzak olduğumuz için hava ter temizdi.

"Jin. Jin, otur! Jin, arabaya dön!"
"Bak! Hava burda çok farklı. Çok taze."
"Jin, geri dön!" Sinirle kaşlarını çatmıştı.
"Şehir havasını solumak seni sinirli yapıyor. Neden böyle olamıyorsun ki?" Kendimi göstererek, yaşadığım andan mutlu olduğumu göstermiştim.

"Eğlencen bittiyse geri dön hadi." Dedi arabayı göstererek, bugün ne olmuştu Ken'e? Hiç böyle konuşmaz ve kızmazdı bana.

"Bir saniyliğine dışarıya çık!" Dedim kendimi gülümsemeye zorlayarak, evlenecektik aramızın bozulmasını istemiyordum.
"Jin, acele gel dedim!"
"Sadece bir saniye, Ken lütfen!" Tekrar ısrar edecekken. Arkadan bir silah sesi duyduğum da, gözlerim korkuyla açıldı.

"Arkadan geliyor. Koş!"
"Hey, pistlik ne yaptığını sanıyorsun!" Diye bir sesler duydum.
Korkuyla arkama baktığımda bir grup serseri petrolün marketinden çıkıp kendisine doğru koştuklarını gördü. Ne yapacağımı bilemiyodum. Ayaklarım kıpırdayamıyordu yerimde sanki birisi beni olduğum yere çivilemişti.

Bir kaç kişi beni es geçip gitti. Ama elinde silahı olan adam sol kolumu arkaya büküp silahı başıma dayadığında korkudan sesleri net duymamaya başladım...

(Merhaba arkadaşlar, ah yeni bir fiç ile karşınızdayım. Şimdi diyeceksiniz öbürlerini bitirmeden neden yenilerine başlıyorsun ama dayanamadım üzgünüm;) umarım beğenirsiniz ve yazım hatalarım için çok üzgünün.♡)

TAEJİN'le kalın

К сожалению, это изображение не соответствует нашим правилам. Чтобы продолжить публикацию, пожалуйста, удалите изображение или загрузите другое.

TAEJİN'le kalın.
💜💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜💜

Zengin ve Fakir TAEJİNМесто, где живут истории. Откройте их для себя