ON-BİRİNCİ BÖLÜM

1.8K 162 86
                                    

Jungkook çektiği fotoğrafları Jin'in babasına, sahte bir e-posta ile gönderdi.
Gün içinde pek Taehyung'la konuşmadı. Daha doğrusu Taehyung, durgun ve durmadan dalıp gittiği için, üstüne çok gitmedi.

Jimin, Taehyung için endişelenmişti.
Gün içinde kimseye kızmamış veya bir şeyler için küplere de binmemişti.
Bu durum Jimin'i endişelendirmeye başlamıştı.

Akşam üzeri herkes Jimin ve Jin'in birlikte yaptığı yemekleri yemişlerdi. Daha sonra televizyon karşısına oturmuş, Jimin'in açtığı filmi izliyorlardı.

Taehyung'un gözleri televizyona -boşluğa- bakıyordu. Jin ise, Taehyung'un bu haline hiç alışık -her ne kadar kısa bir süre olmuş olsada- değildi.
Onun hep birileri terslerken görmüştü.

Jimin geniş koltukta, Jungkook'un bacağına başını koyarak filmi izlemeye başlamıştı. Jungkook'ta, Jimin'in yumuşacık saçlarını okşuyordu. Filmi izlerken arada, kendini Jimin'i izlerken biliyordu.
Film bittikten sonra Jin ve Jungkook, Jimin'in film hakkındaki komik yorumlarını dinleyerek gülüyorlardı.

Taehyung, onların seslerine -daha çok Jin'in, onlara çok güzel gülümsemesine- dayanamayıp kalktı ve kendini dışarı attı. Biraz havva almak istedi.

Jimin, Jungkook ve Jin, Taehyung'un gitmesiyle susup kalmıştılar. Onun da aralarına katılıp konuşması için böyle yapmıştılar. Ama işe yaramamıştı.
Bu sesizlik uzun bir süre devam etti.
Jin, Jimin ve Jungkook'a "İyi geceler."  Diyerek, odasına gitti.

Jungkook hiç konuşası yoktu, Jimin ise cevap olarak sedece başını sallamıştı.
Jungkook, Jin'in gitmesiyle, koltukta biraz daha Jimin'e yaklaştı. Kollarını beline sarıp kendine çekti.
Ardından başını da Jimin omzunun üstüne koyup "Uyuyalım mı?" Diye sormuştu. Saat on-ikiyi neredeyse geçiyordu.

Jimin duyduğu boğuk sese karşı vücudu istemsizce titremişti. Jungkook'un belindeki kollarının tutuşu sıklaştığını hissetti.
"T-tamam." İstemeden kekelememişti, heyecanlamıştı. Jungkook, Jimin'in bacaklarından tutup -gelinmiş gibi- kucağına alarak odalarına götürdü.

Bütün bunlar olurken, Taehyung bir şeylerle uğraşıp aklının dağılması adına kamyonetin yanına gitmiş. Yapabileceğim bir şey olmadığı halde yine hepsini tekrardan kontrol etmiş. Daha sonra kasadakileri mobilyaları düzenlemeye başlamıştı.

Belki düşünceleri dağılır ve hatırlamak istemediklerini unuturdu. Diline takılan sözleri mırıldanarak, etrafı toplamaya devam etti.

Jin, Taehyung'un bugün çok fazla -daha doğrusu hiç- konuşmalara katılmadığının nedenini merak etmiş ve Jimin'e sormuştu. Ama kendisine doğru düzgün bir cavap verilmemiş, geçiştirilmişti. 

Yatağında uzanmış tavanı izlerken, bunları düşünüyordu. Bir türlü uykusu da gelmemişti. Taehyung gelmediği için, içi rahat değildi. Artık gelmesini istiyordu. Uyuyamayacağını anladığı için kendini daha fazla zorlamak istemedi. Biraz da havva almak adına yataktan kalktı. Kapalı pencereyi açıp dışarıya baktı. Ay'ın cılız ışığı sayesinde biraz uzağını görebiliyordu.

Taehyung hala orada mı veya değil mi diye, merak etti. Daha dikatli baktığında, kamyonetin kasasında ki ışığın açık olduğunu gördü.
'Hala orada demekki', diye geçirdi içinden. Onu yerdeki şeyleri topladığını gördüğün de yanına gitmek istedi.

Jimin'in kendisi için aldığı siyah ince hırkayı giyerek odasından çıktı. Iki gündür hemen hemen hiç konuşmamışlardı. Konuşmak istiyordu, ama Taehyung kendisine bir şeyler sormadığı sürece konuşmayacaktı.

Dış kapıyı sessizce açıp tam çıkacakken, kolundan tutmasıyla arkasına döndü. "Nereye gidiyorsun?" Sormuştu Jimin, sesini kısık tutarak.
Jin korkmuştu, ama belli etmedi.

Zengin ve Fakir TAEJİNTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang