ON-İKİNCİ BÖLÜM

1.7K 152 140
                                    


Taehyung bütün gece uyuyamamış, Jin'i düşünmüştü.
Onun kendisine olan bakışları ve hareketleri biraz şüphelenmişti. Ama kendisinden hoşlanacağını hiç konduramamış.

Şimdi ne yapacağını bilemediği gibi, ona karşı bir şeyler hissediyordu.
Ama geçici (?) hislerine bir isim istemedi koymak. Ki Jin'in yanına yakışmacağını düşünüyordu.

'O zengin, ben ise fakir ve katilim. Çok uyumsuzuz'. Diye geçirdi içinden kaçıncı kez. Şu anda daha fazla düşünmek istemedi. Hava aydınlanmış ve güneş doğmak üzereydi. Artık uyması gerekiyordu. Aklındaki düşünceleri kısa bir süre için unutmaya çalıştı. Bir kaç dakika ıçinde uyku isteyen gözleri kapanmış ve uyuya kalmıştı.

Öğlene doğru uyunan Taehyung, odasının hemen yanındaki lavaboya girdi. Kısa bir sürede işlerini halledip çıktı. Çıkmasıyla Jin'i odadan çıkarken gördü. Kendisine kaçamak bakışlar atarak yanına geliyordu.

"Günaydın." Demişti, yanaklarındaki kızlarılarla Jin. Taehyung, onun yanaklarını sıkıp sevesi gelmişti bir anda. Iç sesi her şeyi akışına bırakmak istese bile. Ama yapamayacağını biliyordu. Mantıklı bir seçenek bulana kadar, kendini tutup sesini çıkarmamaya karar verdi.

Kalbinin bir anda, bu kadar hızlı atmaması gerekiyordu. Yüzünde ki -sert ve boş- ifadeyi değiştirmedi ve Jin'in yanından geçerek odasına girip, hızla kapıyı kapattı. Kekeleyip Jin'e rezil olmaktan korkmuştu.

Jin kendisine cavap vermediğini için, üzülmüştü. Halbuki odasın da kendi kendini gaza getirip Taehyung'un yanına gelmişti. Ama onun bu hareketi, bir anda midesinin kasılmasına neden olmuştu. Taehyung'un kendisini terslemesini bile isterdi, böyle davranacağını bilseydi eğer.
Moodu düşük bir şekilde Jimin ve Jungkook'un yanına gitti.

~~

Taehyung tekrardan yerlerini değiştirmesi gerektiğini düşünüyordu. Tam olarak dağlık bir yerde ev bulması ve oraya gitmeleri gerekiyordu.
Kim Hyun fotoğraflardan sonra ses seda çıkmamıştı. Bu durum kendisini tedirgin hissetmesini sağlıyordu.
Iyi tarafından bakılacak olursa, kendilerine biraz zaman kazandırmıştı.

Iki günün ardından her şey önceki günler gibi -Taehyung'a göre- olmuştu. Ama Jin eskisinden daha utangaç ve çekingendi.
Taehyung her şeyi akışına bırakmak istedikçe, olanları düşünürken buluyordu.
Kendini durmadan uyarıyor ve Jin'e karşılık veremeyeceğini hatırlatıyordu. Hakkı yoktu, onunla aynı statüde bile değildi. İçten içe Jin'den hoşlanıyor olsa bile, sadece uzaktan izleyecekti.

Bir sonraki gün öğlene doğru odasından çıkmıştı Taehyung. Jimin onu kahvaltıya çağırdığında, aç olmadığı için gitmemişti. Jimin ve Jungkook'un alış verişe gideceğini bildiği için de, Jin'le karşılaşmamak adına odasında kalmıştı bütün gün.
Bir kaç gündür, ondan köşe bucak karşılamamak için kaçıyordu.

Jin kahvaltıda yine Taehyung'u göremediği için, bir kaç gündür sorduğu soruyu sormuştu Jimin'e.
"Yine kahvaltıya inmedi. Artık yanımıza da pek gelmiyor, benden n-nefret mi ediyor hala? Ama ben ilk günlerde ki gibi, evden kaçmaya çalışmıyorum ki." Jimin, dolu gözlerle karşılaşınca çok üzülmüştü.

"Hayır. Aç olmadığını söyledi, seninle alakalı değil. Sen sıkma canını." Demişti Jimin. Jin sessizce tabanındaki yiyecekleri didikliyordu. Ardından masadan kalkıp "size afiyet olsun, ben de pek aç değilim." Odasına gitti. Jimin ve Jungkook arkasından baka kalmışlardı.

Jimin, Taehyung'un Jin'e karşı olan hislerini anlamıştı. Ama Jin halen fark etmemiş, üstüne üzüldüğünü görüyordu.

Jimin bu duruma el atma vaktinin geldiğini düşünerek, Jungkook'la güzel bir plan yapmıştı. Kahvaltıda sonra zaman kaybetmeden Jungkook'la alış veriş için evden ayrılmışlardı.
Anlamıştı ikisinin de birbirinden hoşlandığını, ama ikisinin de bir -daha çok Taehyung- adım atmadığı için, yerlerin de sayıyorlardı.

Zengin ve Fakir TAEJİNWhere stories live. Discover now