ON-ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

1.6K 153 167
                                    

Taehyung sabaha doğru bütün planlarını değiştirmiş.
Erkenden kendi elbiselerini sırt çantasına koymuştu. Bir not bırakmıştı Jimin'lere, içinde de her şeyi olduğu gibi yazmıştı. Kendilerini merak etmesinler diye. Odasından çıkıp, Jin'in odasına girmişti. Hala uyuduğu bildiği için kapıyı çalmamıştı.

Jin'i geri göndermenin doğru bir karar olduğunu düşünüyordu. Paraya ihtiyacı bile olsa, Jin'e karşı alacağı parayı istemiyordu. Eskisi gibi çalarak hayatını sürdürebileceğini düşündü. 'Eskisi gibi, olmayacak.' Demişti iç sesi.

Jin'i uyandırmak için, yanına adımladı.
Derin bir uykuda olan Jin'i dürtü, uyandırıp yolla çıkmaları gerekiyordu.
"Uyan, gitmemiz lazım." Demişti soğuk sesiyle. Jin tam olarak uyanamadığı için, ne dediğini anlamamıştı. Uykulu gözlerle Taehyung'a, masum masum bakıyordu.

Taehyung için zor olan şeyler, bu hareketleriyle daha da zorlaştırıyordu Jin.
"Ne bakıyorsun? Kalk diyorum sana, buradan gitmemiz gerek." Sert bir ses tonuyla konuşmuştu.
Jin yerlerinin bulunduğunu sanıp, hızlıca yataktan kalktı.

Sonra odada bulana küçük çantayı eline alıp, Jimin'in kendisine aldığı bir kaç kıyafetleri katlayıp yerleştirirken, Taehyung elindeki elbiseyi alarak onu durdurdu.
Jin neden kendisini durdurduğunu merak etmişti. 
"Onlara ihtiyacın yok." Demişti Taehyung. Jin anlamamıştı, 'gidecekleri yerden neden tekrar elbise alsınlardı ki.' Diye düşünmüştü.

'Gideceğin yer, kendi elbiselerinle dolu. Zaten bu ucuz elbiselere ihtiyacın olmayacak.' Diye geçirdi içinden Taehyung.
"Çabuk hazırlan, gidiyoruz burdan." Demiş ve çıkmıştı odadan.

Jin eline ilk gelenleri alarak, hızla giyinmeye başladı. Daha sonra banyoya gidip elini yüzünü yıkamıştı.
Odaya geri döndüğünde, Jimin'in ona aldığı hırkayı giymiş ve kendisini bekleyen Taehyung'un yanına gitmişti.

Taehyung, Jin'in geldiğini görmesiyle, elindeki maskeyle Jin'e yaklaşmıştı.
Yavaş bir şekilde siyah maskeyi, Jin'in yüzüne taktı. Ardından koltuğun üstündeki şapkayı da başına geçirir. Jin'in kalp atışlarını duyuyordu. Keza kendi kalbi de onun gibi hızlı atıyordu.
Gözlerine gelen saçları yumuşakça yan tarafa tarayıp, şapkayı güzelce yerleştirdi.

"Tamam, şimdi çıkabiliriz." Demiş ve dış kapıya yürümüştü.
Jin anın heyecanıyla ne olduğunu anlamadan kendini kapıda bulmuştu. Onun neden bu kadar kendisine yakın davrandığını çözememişti. Ama hep böyle yakın davranmasını isterdi.

Taehyung'u izlemeye başladı. Gergin hareketleri, kendisini de germişti.
"Nereye gidiyoruz? Babamlar yerimizi mi buldu?" Diye sormuştu.
Içinde kötü bir his belirdi, sanki kötü bir şey olacakmış gibi hissediyordu. Taehyung'un gergin hareketleri, Jin'i daha da endişelendirmişti.
Cevap vermemesi ise, tuzu biberi olmuştu.

"Bin." Taehyung kamyonetin kapısını işaret ederek, diğer tarafa geçmişti.
Jin, onun dediğini yapmış ve binmişti. Kemerini takıp, Taehyung'a baktı, belki bir açıklaması vardır diye.

Ama Taehyung, onu umursamadan kamyoneti çalıştırıp ordan ayrıldı. Bir saattir yoldaydılar ve evden bir hayli uzaklaşmıştılar.
"Jimin ve Jungkook, onlar neredeler? Güvendeler değil mi?" Sordu Jin, bir anda aklına gelmişti.
"Onlar iyi ve güvendeler, merak etme." Demişti Taehyung, Jin'e bakmadan.

Jin biraz olsun rahatlamıştı, onlar iyidi ve kendisinin yanında da Taehyung vardı. 'Taehyung'un burda korkulacak bir şey yok.' Demişti iç sesi. Jin iç sesine, hayali bir göz devirme göndermişti.
Aklına dün gece gelmişti, en son koltukta uyuduğunu hatırladı. Ama sabah yatağanındaydı.

Zengin ve Fakir TAEJİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin