ON-DOKUZUNCU BÖLÜM

1.3K 125 91
                                    

Flashback.
Jungkook'un anlatımıyla.

Jimin'le alış veriş için, evden çıkmıştık. Yolda birlikte yürürken, Jimin'i kızdırmak için istediği çikolatayı almayacağımı söylemiştim. O da itiraz ederek yanımda ilerliyordu. Arabanın yanına vardığımda Jimin'e döndüm.

Mızmızlanarak dudaklarını büzdüğü için dayanamamış, yanaklarından tutup dolgun pembelere dudaklarımı bastırmıştım. Jimin de hemen karşılık verip, tutkulu bir şekilde öpüşmeye başlatmıştık. 

Bir süre dudaklarının tadına bakmıştım. Hiç bırakmak istemiyordum, ama gec kalmamak adına zorla olsa da yavaşça geri çekildim. Ardında minik burnuna, minik bir öpücük kudurdum.
"Tamam, bebeğim. İstediğin kadar alacağım." Demiştim. Jimin kocaman gülümseyerek, kollarını boynuma sarıp sarılmıştı. Ben de kollarımı ince beline sarıp, kendime çekip vücutlarımızı birleştirdim.

"Hadi gidelim." Demiştim. Yavaşça Jimin den ayrılarak. Tekrardan dudaklarına bir öpücük kudurup, arabanın kapısını açtım. Jimin ise gülümseyerek açtığım kapıdan koltuğa oturdu. Yanaklarındaki kızarıkları her gördüğümde, yanaklarını yiyesim geliyordu. Ama kendime hakim olmam gerekiyodu.

Ben de hızlıca diğer koltuğa binip kemerimi taktım, ardından arabayı çalıştırarak yola kurtulduk. Arada bir yarım saat geçtikten sonra cüzdanım aklıma geldi. Yanımda mı diye ceplerimi yoklarken, yanımda olmadığını fark ettim.
"Off! Cüzdanı evde unutmuşum." Dedim, Jimin'e bir kaç saniye bakarak.

"Neyseki fazla uzaklaşmamışız." Demişti Jimin. Yol boş olduğu için, U dönüşü yapıp geri döndüm.
Evin yakınına gelmeden, evin etrafındaki polis arabalarını görmemle arabayı durdurdum. Bizi göremeyecek bir yere.

"Sen burda kal. Bir şey olursa burdan git." Dedim, kemerimi açarak.
"H-hayır gitme lütfen?" Demişti Jimin, iki eliyle kolumu tutarak.
"Taehyung'a yardım etmem lazım." Dediğimde.

"Sen gidersen, seni de yakalarlar. Burda. Uzakta kalıp, onların nereye gittiklerini öğrenmemiz gerek. Ancak böyle Taehyung'a yardım edebiliriz." Demişti, gözleri dolu dolu. Haklıydı, biran fevri davrandığımı anlamıştım. Korkuyordu. Biliyordum. Jimin'i daha fazla korkutmamak için, sakin olmalıydım. Önüme dönüp onları izlemeye başladık.

Uzaktan neler olduğunu anlamıyorduk. Ama sabırla bekledik ve bir kaç dakikanın ardından gittikleri gördük. Bizde onları uzaktan takip etmeye başladık. Iki saattin sonunda bir hastanenin önünde durmuştular. Arabayı park ettim ve Jimin'e dönüp konuştum.
"Arka kapıdan girelim ve birilerine soralım neler olduğunu." Jimin başını sallayıp, maskesini takmaya çalıştı.  Ellerinin titrediğini gördüğüm de ellerini, ellerimin arasına alıp parmak uçlarını birer birer öptüm. Sakinleşmesi için, yoksa her şey ters gidip bizde yakalanırdık.

Maskesini elimden alıp yüzüne taktım. Daha sanra şapkasını da saçlarına yavaşça takıp, gözlerine baktım. Endişeyle beni izliyordu. Gülümsedim.
"Sakin ol güzelim. Hiç bir şey olmayacak. Tamam mı?" Yumuşak bir ses tonuyla konuştum. Tekrar hafifçe başını sallamıştı.

Daha fazla vakit kaybetmemek için, ben de maskeni ve şapkamı takıp arabadan indim. Jimin'in inmesiyle yanına gidip, birlikte hastaneye girdik. Etrafta polisler vardı. Dikkat çekmemek için, sakin adımlarla yanlarından geçtik.

Bir alt kata indik ve 'danışma' yazan yere doğru yürüdük.
"Merhaba? Biz bir şey sormak istiy-"
"Jungkook?" Birinin benim ismimi seslenmesiyle, sözümü devam etmeyip arkama döndüm. Kocaman gülümsemesiyle bize bakan Hoseok'u gördüm. Jimin meraklı gözlerle bir bana, bir Hoseok'a bakıyordu.

Zengin ve Fakir TAEJİNTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang