4. Bölüm: Ömeriye

318 44 274
                                    

Ali Atay - Of
Emir Can İğrek - Beyaz Skandalım

4. Bölüm: Ömeriye

"Ya Murad, benim meslek güzel de, Ramazan aylarında biraz sıkıntı olmuyor değil. Sahur saatine kadar tavuklu pilav satıyo'm, sonra apar topar o davulcu moduna giriyo'm falan. Yani söylediğimiz mani de mani olsa, ben bile bazen kendimi tokmakla kovalamak istemiyor değilim..." Muhittin abi durdu, yüzünü buruşturdu ve bir anda, tüm sokakta yankı uyandıracak şekilde bağırmaya başladı. "HAYIR YANİ YENİ CAMİİ DİREK İSTER, SÖYLEMEYE YÜREK İSTER, BENİM KARNIM YOKTUR AMA ARKADAŞIM BÖREK İSTER NEDİR ULA. ŞAKLABAN EDİYLER BİZİ."

Sinirlendiğinin sesli bir metni olan şivesi ortaya çıktığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Sıla, Tuğçe, Ayaz, Murat, Ömer ve ben, Muhittin abi tarafından rakıya getirilmiştik ve rahatlıkla şunu söyleyebilirdim ki, 'adabı vardır rakının' diyen Halil Sezai tam şu an rakı içerken ettiğimiz muhabbetleri duysa kendini kendini asabilirdi. Böyle boş, böyle gevşek bir rakı masası görmemiştim ben hiç...

Ömer olmayan saçlarını savurur gibi yapıp, yine olmayan fırfırlarıyla kendini sararak Muhittin abiye posta koydu. "Ya Muhoş negatife boğuyorsun beni şu an..."

Muhittin abi durup ona tip tip baktı. "Ne diy la bu?"

"O biraz..." dedim, durdum, Ömer'e baktım. Ona bakarken benliğimdeki tüm güzel duygular beni terk ediyordu amına koyayım ya.

"Salaktır." diye tamamladı Ayaz.

"Ay kıçıma bile layik olamayasıca!" diye cırladı bir anda Ömer ve masayı Ayaz'a doğru itti narin(!) elleriyle. "Sen var ya sen, senin o dudakların da botoks zaten, ben biliyorum. Ben hep bilirim. Oğlum bana bak, bana sataşıp durma, benim dayım mafya ha. Murat benim dayım," Murat'a yanaşıp onun beline kollarını doladı bir anda. Murat, sabrının son damlalarını harcadığını belli eden bir nefes verdi. Ömer yavru köpek misali ona bakıyordu. "Değil mi, Transformers Murat?"

Ona düz düz baktım. "Transformers Murat mı?"

Ömer beni umursamadan Murat'a sokuldu ve yılışık gözlerle ona bakmaya başladı. "Lan Murat, tut elimi buradan gidelim. Lan Murat var ya, ben öyle kolay âşık olmam da senin ayrı bir havan var. Lan Murat sen benim ciğerimi na böyle şuradan, bak tam, tam şuradan deliveren aşksın, lan beni Fas'a da götürürsün ha bu gidişle. Lan Murat kalk ayağa çıkalım gidelim koca bir aşk alev almış, alev alalım, sana bir çakmak lazım Murat..." Bize doğru dönerek profesyonel bir şekilde selam verdi. "'Lan Murat' adlı şiirimden bir kuple."

Ayaz'ı dirseğinden tutup ona yanaştım. "Bak görüyor musun adamdaki cilveyi, sabrı, emeği, gevşekliği, haysiyetsizliği... Aşk dediğin böyle yaşanır oğlum. Sen de anca rakı masasında Sprite iç." Burada bile Sprite içtiğini kendime tekrardan hatırlatmamla tadımın tuzumun kaçması bir oldu. "Ya cidden burada da mı ya? Lan miden de mi bulanmıyor senin?"

Ayaz, etrafına Vinx desenli kâğıt sardığı Sprite'sinden efkâr dolu bir yudum alarak, "Anlamazsın, evlat," dedi. "Ben bağımlıyım."

Bir tarafta Ömer'in yılışık çığlıkları, bir diğer tarafta Murat'ın küfürleri; öteki taraf benim Zuhal Topallıklarımken, Muhittin abi şoklar içerisinde bizi izliyordu. En son büyük ellerini masaya sertçe vurdu, kadehler ve yüreklerimiz kalkışa geçince de, şoklar içinde sordu: "LA BURADA NOLİY?"

"Ben suçsuzum," dedi Ayaz, ellerini kaldırdı, kaldırdığı sağ elinin işaret parmağıyla beni gösterdi fark ettirmeden(!). "Her şeyi bu yaptı. Tipine şöyle bir bakarsanız Zuhal Topal'ı andırdığını da anlarsınız zaten. Şeref diye bir şey var ya hani, bildin mi, heh işte o bu adamda yok."

Küçük Mucizeler Müzesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin