9. Bölüm: Küçük Mucizeler Pavyonu

237 31 269
                                    

Yazarken en çok zevk aldığım ve açıkçası şu an için en beğendiğim bölüm oldu... Her duyguyu yaşadım, umarım aynı şekilde size de yaşatır 💖

🥂

Model - Pandalar
Perdenin Ardındakiler - Ankara’yla Bozuşuruz
Mor ve Ötesi - Serseri
Michele Morrone - Next

9. Bölüm: Küçük Mucizeler Pavyonu

Hayat şaşırtıcıdır, değil mi? Hiç bitmeyeceğini sandığımız güzel günlerin içine ittiğinde bile bizi, kapı eşiğinde bekleyen mutsuzluklar oradadır. Mutluluk mesela, tanımını kendi kendime yapabilmem uzun zamanımı aldı çünkü ben hislerinin kötü taraflarını insanlara belli etmese bile iliklerine kadar mutsuz bir çocuktum, gerçek mutluluğu aramıyor, neye benzediğini bilmiyor ve sadece bekliyordum. Annemi. Onunla birlikte bir ailem varsa, ailemi. Bir kişinin içine sığdırarak metaforlaştırdığım güzel hisleri... Hayatımın bir anda değişmesini.

Tüm heveslerim kursağımda kaldığında, 17 yaşındayken öğrendim geleceği değil de şu ânı kovalamam gerektiğini. Zor oldu belki ama, oldu işte. Mutluluğun bir ândan ibaret olduğunu öğrenebildim. Sonrasında bir aile edindim. İçinde çapkın kızımız Sıla’nın, kraliyet şatolarına ait Tuğçe’nin, basketbol toplarına fısıldayan duygusal topumuz Ayaz’ın, esnaf olmak için doğan Gizel Bakkal’ın, kendisine sıkıcı yazarken klavyenin bile ’sikici’ olarak düzelttiği Murat’ın, yavşama sanatında önümüzdeki yüzyıllarda adından söz ettireceğine emin olduğum Ömer’in ve artık onun olmadığı bir ev dahi hayal edemediğim Nesil’in olduğu.

"Oğlum biz ne kalabalığız lan, kendi kafamda giriş cümlesi yaparken beynim yamuldu," diye homurdandım bizimkilerle birlikte, tüm yolu kapamış yürürken. Muhittin abi kafasını bana doğru çevirip kaşlarını çatarak yüzüme baktı, diğerleri bu hâllerime alışkın olsa da o şaşkın görünüyordu. Ah, onu eklemeyi unuttum! Benim güzel davul göbekli davulcum...

"Bu çocuk hep böyle midir, Murad?" diye sordu Muhittin abi hemen yanında yürüyen Murat’a doğru eğilerek.

"O hep böyle maldır abi."

"Çok açık sözlüsün, Murad. Sen de davarsın."

Muhittin abinin Murat’a etmiş olduğu bu itiraf sonrasında, Murat’ın adımları durdu ve şaşkınlıkla Muhittin abiye döndü. "DURUN!" diye bağırdım atışacaklarını anladığım an. "Bu atışmayı elimde çekirdeğim olmadan izlemem imkânsız. Bakkala gidiver’ce’m."

Herkes bana iflah olmaz bir geri zekâlı olduğumu haykıran gözlerle bakarken, "Bu da iyice Ege’li oldu, yiyiver’ce’m seni şimdi," dedi Nesil ve yanaklarımı sıkarak öptü. Ona şirin şirin bakarken gıdımı çıkardım.

"BANA AİT OLMAYAN BİR BAKKALDAN ALIŞVERİŞ YAPMAK MI?" diye cırıldayan Gizel’i duyduğumuzda, hepimizin ağzından senkronize bir oflama döküldü. Geliyordu atarların, giderlerin en esnaf işi olanı. "ULAN SEN BANA OLAN, NA BU KADAR KALINLAŞTIRDIĞIN VERESİYE DEFTERİNDEKİ BORÇLARINI ÖDE DE ÖYLE GİT BAŞKA BAGGALLARA!" Ağlamaklı bir ses çıkararak Ömer’in beline sarıldı. "Ömer ben kaldıramıyorum bu dost kazıklarını..."

Ömer ne diyeceğini bilemeden, çaresizce Gizel’e sarıldı. Öyle bir çifttiler ki onlara bakarken hangisine daha çok acısam bilemiyordum.

"Divanın başını ağrıtıyorsunuz, ben sizin gibi işsiz güçsüz bir baltaya sap olamayan, itibarsız bir kadın değilim. Ben DİVAYIM. Beni anladınız mı? BEN DİVAYIM!"

Hemen ardından bizi sevmediği alt komşusunun kafasına halı silkeleyen Behzat amca misali silkelemiş ve olduğu yerde ’Demet Akalın, Bittim’ söyleyerek dans etmeye başlamıştı. Bunu yaparken Ayaz’a zorla kamerasını açtırmış, oryantel danslarıyla onun galerisini şenlendiriyordu...

Küçük Mucizeler Müzesi Where stories live. Discover now