⚠️ 22. BÖLÜM ⚠️
Bazı şeylerin derinliğine indiğimiz ve adım adım alt yapı oluşturacak bir bölümle geldiim🍷🍷
Who🎶 Lauv (feat. BTS)
***Son yaşananlardan sonra iyice içime dönmüş ve dünyayla arama sözde bir uzaklık koymuştum lakin zihnimin içindeki bir diğer kosmoz sanki tek bir saniye bile beni yalnız bırakmıyorken, aklıma tuhaf tuhaf soruları getirip duruyordu. Mesela...
Çiçeklere aşağıdan bakmak nasıl bir histi?
Ya da katlanmak zorunda olduğum bu yüzümdeki gülümsemenin ardına gizlememe rağmen içimi kanatan gerçeklik, nasıl bir günahımın ardından bana giydirilmişti böyle...
Geceler beni eskisinden daha fazla cezalandırmaya devam ediyor, kurmaya çalıştığım neden sonuç ilişkilerinin arasında gıcık bir öksürük kaplıyordu genzimi.
Jeongguk'un odasında, oturur pozisyonda yaslandığım sert yatak başlığına eşlik eden şey, karnıma doğru çektiğim dizlerim iken, gece 00.00'ı az önce geçtiğinde o hala dönmemiş bense bir yandan stresle tırnaklarımı yemeye devam ediyordum.
Gözüm bir an için "acil durumlar" için komidine bıraktığı kırmızı butona ve bileğime bir lastik gibi takılan "sağlık kontrol cihazına" iliştiğinde, sanki izleniyor olma hissi ile dizlerimi tekrardan önüme çekerek başımı gömmüştüm oraya.
Önümüzdeki 1-2 günlük süreçte benim yüzümden bir arıza çıkmasını da birilerine zarar vermeyi de asla istemiyordum ama onun odasında tek başıma onu bu şekilde elimden bir şey gelmeden beklemekten fazla sıkılmıştım. En azından kendimde olduğum dakikalarda bir işe yaramak istiyordum.
Ve biliyordum...
Bugün yara izine dokunduğum o adam, tenindeki dokunuşumdan nazikçe sıyırıp hiçbir şey demeden çekip giderken, yüzündeki o, 'Ben acının tüm zaaflarını bilirim, bir kez yendim ve bir daha da yenilmek istemiyorum...' bakışıyla, tüm yıkıntılarına rağmen devrilmemek için can çekişen heybetini biliyor gibi hissediyordum.
Görmesine görmüştüm saklı odalarını, zira elimden bir şey gelmemesiyse, asıl sebebi olmuştu derinleşen soluklarımın.
Evet sabah yanımdan ayrıldıktan sonra belki bir daha hiç oturup konuşmamıştık ve burada öylece beklemekle geçmek bilmeyen şu saatlerde ben, bir şekilde bu yataktaki beraber uyanışlarımızı anımsar olmuştum.
Bu koyu ve tıpkı onun gibi kokan çarşaflar bana hiç iyi gelmiyordu.
O zırhından ne vakit sızabilecektim? Veyahut ne ara böyle yoğun hisleri barındıran bir adam halini almıştım?
Hayatı belli bir miktar stabil çizgide gidip hatrı sayılır ve güçlü bir savaş pilotu olan albay kimliğimin yerini, O'nun hudutları etrafında savrulup duran etkisiz bir fırtına olarak mı varolacaktım yalnızca?
İşte tam da bunu düşünürken ayaklanan bedenimin rotasını çoktan çizmiştim kafamda.
Geçmişimi çaldın dediği yere, seraya gidecektim ve evet ziyanı yoktu.
Ateşten eli yanan çocuğun, aslında ateşi sevdiğini ona kanıtlama yolunda savrulsam da ziyanı yoktu.
Çünkü ben, bunca zaman hiçbir gayeye bağlı olmayan ve şu hayatı derinlemesine hissetmemiş kimliğime, en azından amacı olan bir ruh kazandırmıştım artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Internity を Taekook ✓
Fanfiction[+18] "Bil istiyorum Omega. Seni, benim yapmak istediğimi bil istiyorum." [𝐎𝐦𝐞𝐠𝐚𝐯𝐞𝐫𝐬𝐞 / Taekook] -53 Bölüm- {1. Yayın 10.2019 - 2. yayın 04.2020} ©Bety