0.7

4.7K 223 123
                                    

Domates mi salatalık mı?

Tabiki domates. Ben tablet açılımı yapan çocuk olsaydım salatalık yerine domates koyardım. Sonra "aaa tomatiz çıktıııı" derdim. Sonra da " tomatizine de bakalım " der domatesi ısırırdım. Bir de tuzlayınca ohhh!

Önümdeki son domates dilimine aşkla baktım ve ağzıma attım. Bitmemesini isteyerek çiğnerken garson yeni çayımı getirdi.

Aslında çayı şekersiz içerdim ama bu tür yerlerde -yani lokanta da falan- çayıma on tane şeker atardım. Çünkü tek bardak çay neredeyse on lira. Pis kazıkçılar.

Şeker bedava olduğu içinde şeker komasına girme riskimi göz önünde bulundurarak on tane şeker atıyordum. Bari giren kazık tatlı girsin.

Geçen sefer istediğim limonu çayıma sıktım. Sonra da şekerlerimi attım. Çay kaşığımla çayımı karıştırırken Ahlem'in bakışlarını fark ettim. Kafamı çayımdan yukarı kaldırıp ne oldu diye baktım kaşımı gözümü oynatarak.

"Şeker komasına gireceksin."

"Olsun."

"Sen bilirsin ama hastanede yatan bir dedem var ve onun yanına gitmem gerekiyor. Ve sen şeker komasına girince yanında bir saniye bile durmam."

"Senin kadar vicdansızını görmedim be! Sırf seni görmek için yanına geldim. Sonra sana burada prensesler gibi bakıyorum. Ama sen hiçbirşeyi beğenmiyorsun."

"Bunu daha ne kadar yüzüme vuracaksın bilmiyorum ama ben sana gel demedim."

"Geldim işte sanane?"

"Seninle uğraşılmıyor."

Önüme dönüp hırsla çayıma iki şeker daha attım. Ahlem kafasını sallayarak iç çekti. Sonra da başını tabağına eğdi.

Çayım bitince önüme baktım. Ahlem yemeğini bitirmiş telefonuna bakıyordu. Garsona hesabı getirmesi için elimle yazı yazdım havaya. Hesap gelince ödeyerek kalktım ve Ahlem'e "Hadi gidiyoruz," dedim. Eli çantasına gidince "Gel hadi ödedim ben,"dedim.

"Ben kendi yediğimi öderim."

"Üf naz yapma aq ödedim işte. Helal hoş olsun."

"Peki. Teşekkür ederim."

"Rica. Gel hadi alışveriş yapalım sonra da yola çıkalım."

"Ne alışverişi?"

"Yani ben bir sürücüyüm. Buradan İstanbul'a tek başıma arabayı süreceğim. Biraz depo yapmam gerekiyor. Öpücükle enerji gelmiyor maalesef."

"İyi o zaman. Nereye?"

"Markete."

"Fff! Tamam."

Arabaya binip anahtarı deliğe taktım ve arabayı çalıştırdım. Sonra da en yakın markete arabayı sürüp arabayı yakın bir yere park ettim. Arabadan çıkıp markete girdik.

❤❤❤

Elimdeki çikolatayı sepete koyarken Ahlem bana seslendi.

"Alper."

"Efendim?"

"Bunların hepsini yiyeceğine emin misin?"

"Evet."

"Burada çok şey var yiyemezsin. Hatta ben yardım etsem bile bitmez."

"Biter."

Eğilip sepettekileri saymaya başladı. Ben önümdeki çikolata reyonuyla ilgilenirken:

"22 tane çikolata 17 tane kek, 4 paket kraker, 7 şişe kola, 3 kutu meyve suyu, 3 tane de lolipop var."

"Yani?"

"Hepsini yiyemezsin."

"Merak etme benim midem büyüktür. Ayrıca sen dün koca bir pasta dilimi yedin ve büyük bardak meyve suyu içtin. Yardım edersin."

"Sen benim lokmamı mı sayıyorsun?"

"Hayır tabiki."

"O zaman niye böyle birşey dedin?"

"Boşver kasaya gidelim."

"Kaçıyorsun."

"Çünkü seninle tartışmak istemiyorum."

"Zaten benimle tartışamazsın."

"Öyle bir güzel tartışırım ki anlayamazsın."

"Hııı aynen!"

"Şunu anladım ki zaman kaybıymışsın."









SALAK MISIN? /texting/Onde as histórias ganham vida. Descobre agora