4

6.7K 1K 1K
                                    

14 Eylül 2013

Lisenin son yılındaydı Jisung. 18 yaşına giriyordu o gün. Sadece birkaç ay sonra ise kurtulacaktı şu okul denen şeyden. Üniversiteye gitmek istemiyordu ama başka ne yapabileceğini de bilmiyordu. Ama kesinlikle üniversiteye gitmeyecekti. 4 yıl daha katlanamazdı okula gitmeye

Aklı karışıktı ama yaşıtlarına kıyasla daha rahat hissediyordu bu konuda. Ders çalışmak gibi bir gayesi yoktu

Ama rahat olduğu tek konu buydu. Kafalarını test kitaplarından kaldırdığı an tek yaptıkları onu aşağılamak olan insanlarla bir arada bulunuyordu. En çok da bu yüzden mezun olmak istiyordu. Polis onu temize çıkarsa bile hakkında başını alıp giden 'Kendi ailesini ve arkadaşlarını öldüren gizemli çocuk' dedikoduları üzerine kara bir leke gibi yapışmış, temizlemeye çalıştıkça daha da kirletmiști kendisini

O masumdu, kimseyi öldürmemiști Jisung

En azından öyle olduğuna inanmak istiyordu. Çünkü her gün saatlerce kendisine fısıldayan ses aklını karıştırıyordu. Ailesini düşünmemesini söylüyordu ama katil olduğu düşüncesi ile o kadar bütünleștirmiști ki Jisung'u kendisinden şüphelenmeden duramıyordu Jisung. Ancak ne zaman böyle düşünse ses ona kafasına takmamasını söylüyordu

Soğuk havayı içine çekip titrekçe geri verdi. Gözleri kapanmış, yüzüne esen rüzgarı iliklerine kadar hissetmeye çalışıyordu. Soğuğu hissettikçe zihni açılıyordu sanki

Gözlerini açıp etrafına bakındı. Binanın arkasında kimse yoktu. Ayı kapatan bulutlar ve uzaktan gelen sesler ile baş başaydı. Parmaklarının arasındaki sigarayı hızlıca bitirip yere attı ve ayağıyla ezdi. Binanın ön tarafına ilerleyip apartmana girdi

4.kata çıktığında sweetinin şapkasını açıp zile bastı. Seungmin kapıyı açana kadar bekledi. Saat daha 9'du. Bu Seungmin'in kitaplara gömüldüğü saatti

Kapı açılır açılmaz içeri girip üşüyen ellerini birbirine sürttü. Seungmin onu gülümseyerek karşılamıştı. Jisung salona geçerken onu takip etti

Aniden tepesinde patlayan konfeti ile korkuyla yerinde sıçradı Jisung

"Doğum günün kutlu olsun, Jisung!!"

Boynuna sarılan Jisung ile kahkaha atarak bağırdı Seungmin de. Jisung büyümüş gözlerle odadaki gülümseyen Hyunjin, Jeongin ve bütün süslemeler ile büyük pastaya baktı

Hayır

Hayır...

Lütfen yapmamış olun...

Küçük bir kıkırtı işitti.

Gözleri dolarken dişlerini sıktı. Seungmin'in boynuna doladığı kollarını çekip yumruklarını sıktı. Odanın ortasındaki pastaya iğrenerek baktı

"Neden?" gözünden bir damla aşağı süzülürken yüzleri düşen Hyunjin ve Jeongin'e baktı

"Neden doğum günümü kutluyorsunuz?"

Aynı şeyi yapacaklardı değil mi?

Tıpkı ailesi gibi ona son bir iyilik yapıyorlardı

Sonra yüzüne bile bakmayacaklardı

Onu göndereceklerdi

Dudakları titremeye başlarken Hyunjin öne atlayıp açıklamaya çalıştı ama onu duyamadı Jisung. Aklını tamamen ele geçiren sesi duyabiliyordu sadece

Kimin ölmesi gerekiyor Jisung?

Kimin terk edilmesi gerekiyor?

Herkes gibi onlar da seni kandırdı

Bunu onların yanına mı bırakacaksın?

Kulaklarını kapatıp arkasını döndü. Seungmin'i hışımla yana itip kapıya doğru koştu. Kapıyı çarparak dışarı attı kendisini. Kulaklarında çınlayıp duran sesten kaçmaya çalışıyor gibiydi. Koşarak merdivenlerden inip dışarı çıktı. Gözyaşları yanaklarından süzülürken sokakta yapabildiği kadar hızlı koştu

Yapamazdı, onlar Jisung'un arkadaşıydı

Onları öldüremezdi

Nefessizlikten inip kalkan göğsü kuru bir hıçkırık ile sarsıldı. Rüzgâr doğrudan suratına esiyor ve kahverengi saçlarını arkaya savuruyordu. Soğukluk yine zihnini açmıştı. Ama yardımcı olduğu söylenemezdi. Daha net duyuyordu sesi

Seni bunca zaman kandıran insanlara nasıl arkadaşım diyebilirsin ki Jisung?

Onlar ölümü hak ediyorlar

99 Souls & 1 Murder [Minsung]Where stories live. Discover now