9 Temmuz 2020, günümüz
Sırtını duvara yaşlamış, elindeki silahı yere doğrultmușken başını arkaya attı Jisung. Kalp atışını bütün bedeninde hissediyor olmasına rağmen duvarın arkasında bulunan adamın adım seslerini dinliyordu
Bir adım, iki adım... Durdu. Büyük ihtimal etrafına bakındı, ilerlemeye devam etti. Sağ ve sol adım... Uzaklaşıyordu
Gözlerini aralayıp minik kirpiklerinin arasından yanındaki duvarın ardında aynı şekilde bekleyen Changbin'e baktı. Saçları ile gözünü kapatan genç gözlerini aralayıp Jisung'a baktı. Onay bekledi ikisi de
Elini kaldırıp sağ tarafı işaret etti Changbin. Onaylaydı Jisung. Sessiz adımlar ile yürümeye başladı, Changbin ise iki duvarın arasından geçerek odaya girdi
Iki zengin adam odanın ortasında bulunan mücevherin etrafında dönüp sohbet ediyordu. Odanın dört girişi vardı
Ön taraftan içeri adımlayıp arkası dönük adamlara yanaştı Changbin. Sessizce, temkinli adımlarla... Aşağı doğruttuğu silahını havaya kaldırdığı an arkasını dönen sakallı adamla göz göze geldi. Ona tepki verme şansı tanımadan silahını ateşlediğinde bu sefer de kendisinin tepki vermek için zamanı yoktu. Hemen yanındaki diğer adam silahını çıkarmıştı ve Changbin'i vurmak üzereydi
Ancak tam o an sağ taraftan kafasına yediği 5mm'lik mermi öyle güçlüydü ki mücevheri korumak için üstüne bırakılan cam fanusu kan yağmuruna tutmuștu. Ceset yerdeki diğer cesedin üstüne devrildi ve saklandığı yerden Jisung çıktı
Koyu kahve saçlarını elleriyle düzeltti. Yerdeki iğrenç manzarada gözlerini umursamazca gezdirip "Bu kadar mıydı?" diye Changbin'e sordu. Tatmin olmamış gibiydi
Başıyla onayladı sadece Changbin. Fanusu yerinden kaldırmaya çalıştı ama beceremedi
Yüzünde normal bir insanın kusmasını sağlayacak ifadelerle yatan adamların üstünü aradı Jisung. Şişko olanın cebinden çıkardığı anahtarı Changbin'e uzattı. Fanusun altındaki küçük deliğe anahtarı yerleştirdi ve açılan küçük yerdeki mücevheri cebine attı Changbin. Parmak izi bırakmak gibi bir endişesi yoktu çünkü zaten deri eldiven takıyordu. Aynı şekilde silahın çıkaracağı ses de önemli değildi çünkü susturucu takılıydı. Ama işin en kolay kısmı içeri basitçe girdikleri yerden geri çıkmak olmuştu
Normal iki insan kılığında dışarıda yürüdüler, yanlarından arabalar geçip gidiyordu ve sokak lambalarının cılız ışıkları arabaların farlarından daha fazla yardımcı falan olmuyordu. Esen rüzgarın da etkisiyle sesini yükseltti Changbin "Kolaydı"
"Fazlasıyla"
Arsızca güldü "Tatmin olmamış gibisin"
"Öyleyim çünkü" bir ruha sahip değilmiş gibi bakan süzülmüş gözlerini yerde gezdirdi Jisung. Minik ayakları küçük adımlar ile ilerliyordu
"İnsanları öldürmek aşırı kolay"
"7 yılda buna alıştın" Jisung'un omzunu patpatladı "Önceden kan görmeye bile dayanamıyordun"
Kuru bir tebessüm yerleşti Jisung'un yüzüne. 7 yıl... Bedenini saran ikinci ruha 47 can daha bağışladığı 7 yıl. Öyle çabuk geçmişti ki yıllar, insanlar ve cesetler, sayma gereği duymamıştı Jisung. Kaç kişi öldürdüğünü bilmiyordu
Ama Minho sayıyordu. Jisung'un onun için öldürdüğü 63 ruhu nasıl görmezden gelebilirdi ki? İçi gidiyordu, arsızdı. Jisung'un katil olması onu mutlu ediyordu. Cesetlerden akan her kan damlası ile servetine daha fazla zenginlik katıyor olmak onu şevklendiriyordu
Başındaki beladan hala habersizdi Jisung. Sadece içinde ona ne yapması gerektiğini söyleyen sese kulak asıyordu, bir de Changbin'e. Changbin onun ortağıydı çünkü, onu mükemmel bir katile dönüştüren kişiydi
Profesyonel bir keskin nişancı olmuştu Jisung. Kan görmeye bile tahammül edemez olduğunu fark edince bunu ona Changbin önermişti. Uzaktan izlemesi ve bir tuşa basması yeterliydi. Dürbünden bakmadığı sürece eserini göremez ve kendini kötü de hissetmezdi böylece. Ama 7 yıl Jisung'un yaşadığı hayat ve kendisine verilen emirler ceset görmekten zevk alan birisine dönüşmesini sağlamak için yeterli olmuştu
Mekandan 3 sokak aşağıya park ettikleri araçlarına binip anlaşma yaptıkları adama gittiler. Aslında profesyonel hırsızlar falan değillerdi, Changbin'in paraya ve Jisung'un da birilerini öldürmeye ihtiyacı vardı ve mekana girmeye çalışırken öldürdükleri her koruma artı bir puan demekti. Karınca avlamak gibiydi Jisung için
Changbin'in sürdüğü arabada oturup dikiz aynasına asılmış aptal bir fotoğrafa bakarken iç çekti Jisung. Dinlenmek isteyerek gözlerini kapattığı an kucağında birisinin oturduğuna yemin edebilirdi, hissediyordu onu
Bugün harikaydın Jisung
Yüzüne yerleşen ince parmakları hissetti. Zarif dokunuşlar kaşının kenarına düşen saçlarını çekip aşağıya kaydı. Yanağı nazikçe kavrandıktan saniyeler sonra diğer yanağında bir baskı hissetti, tıpkı küçük bir öpücük gibiydi
Mükemmeldin
Gözlerini aralayıp etrafına çatılmıș kaşlarla baktı, Changbin'in yanında böyle şeyler olunca huzursuzlanıyordu ve Jisung'un iç sesini duyabilen Minho bunu bildiği için kıkırdadı
Pekala, pekala~ Changbin'in yanında rahat bırakacağım seni
"Teşekkürler"
Jisung'un mırıldanıșını duydu Changbin ama fark etmemiş gibi yaptı. Neler olduğunu tahmin edebiliyordu zaten ki Jisung'un düzensiz nefes alışları ile pantolonunu sıkan elleri Minho'nun yaramazlık peşinde olduğunu gösteriyordu
Bakışları yola odaklıyken dikiz aynasına çıkardı. Ucunda sallanan küçük fotoğrafta gezdirdi gözlerini
O aptalı bulmak için harcadığı 9 yıl ve elinde olan tek şey uzaktan çekilmiş bir fotoğrafıydı
Onu bulmalıydı ama. Günler, aylar, yıllar geçtikçe onu daha çok arzuluyordu
Onun bedenini istiyordu
Kendi kanında boğulduğu mükemmel bir tablo oluşturacaktı çünkü, gebertecekti onu
Aptal bir inat yapmıştı ama inattı işte. O ne kadar kaçarsa Changbin de o kadar kovalayacaktı. Eninde sonunda yakalayacaktı ki zaten avantajlıydı. Changbin ölümsüz bir insanken o sıradan bir insandı. Basit bir canlıydı sadece, bir ölümlüydü ve ölümü Changbin'in ellerinden tadacaktı. Hem de en güzelinden
__________________
Aslında uzun bir seri yapmayı düşünüyordum bunu ama düşününce bunda anlatacak pek bir şey yok
YOU ARE READING
99 Souls & 1 Murder [Minsung]
Fanfiction99 insanın canını aldığında senin canını almak için geleceğim Han Jisung Minho x Jisung