14

5.5K 860 836
                                    

15 Eylül 2020

Gözlerini sonunda aralayabildiğinde başında keskin bir acı vardı Jisung'un. Midesi de bulanıyordu. Etrafına bakınıp nerede olduğunu çözmeye çalıştı. Hala daha bayıldığı ara sokaktayken güçlükle yerden kalkıp duvardan destek alarak barın arka kapısına ilerledi. İçeri girmek üzereydi ki midesinde hissettiği kabarma sonrası koşarak çöp konteynerine midesinde ne varsa boşalttı. Berbat bir haldeydi.

Sonunda içeri girdiğinde direkt tuvalete adımladı. Ellerini ve yüzünü yıkayıp üstündeki ceketi çıkardı. Boynunu ıslatıp serinlemek için bekledi. Gözlerini yumdu.

Oldukça tuhaf hissediyordu.

Kalbi kırılmış gibiydi. Neden böyleydi ki? En son uykuya daldığını hatırlıyordu, sonrasında ise uyanmıştı işte. Rüya mı görmüştü? Hatırlamıyordu. Uyumadan önce... Neden ara sokakta uyanmıştı o? Ne zaman oraya gittiğini bile hatırlamıyordu. Sarhoş olmuştu sanırım, kafası güzelken kendisini dışarı atmış ve orada sızmıştı büyük ihtimalle.

Buraya Changbin ile geldiğini hatırlıyordu sadece. Harbi Changbin neredeydi?

Tuvaletten çıkıp bara girdi. Güneş doğmak üzereydi ve sızan kişiler hariç sadece bir kişiyi gördü Jisung. O da barmenle bir şeyler konuşurken ufak ufak içiyordu, yüzünü görememişti ama Changbin olmadığından emindi. İçeride dolanıp durdu ama Changbin'i göremedi.

Eve döndüğünü düşünerek çıkışa adımladı ama tam gideceği sırada birden kendisini yerde buldu. Ağzına bir el kapanırken masalardan birisinin altına çekildi ve çırpınan Jisung'u sabitlemeye çalıştı onu tutan kişi.

"Sessiz ol, aptal! Benim!"

Changbin'in sesini işitir işitmez durdu. Yumduğu gözlerini aralayıp ona sinirle bakan Changbin'e baktı.

Aniden gelen sesler sonrası barmen ve oturan kişi kapıya doğru bakmıştı ama kimseyi göremeyince geri önlerine döndüler. Bu sırada Changbin ve Jisung yürekleri ağızlarında bekliyordu.

Barmen ve müşteri tekrar konuşmaya başlarken tuttuğu nefesini bırakıp Jisung'a yanaștı Changbin "Sessiz ol, ne konuştuklarını duymaya çalışıyorum"

Changbin'in söylediklerinden sonra Jisung da onlara kulak kabarttı.

"Iki silaha daha ihtiyacım var, biliyorsun"

Barmen iç çekti "Neden bununla uğraştığını anlamıyorum. Başka bir ülkeye kaçarsan her şey çözülebilir"

"Hayır" adam korkuyla başını iki yana salladı. Hem siyah beyzbol şapkası hem de kapüșon taktığı başını iki eliyle tuttu "Denemedim mi sanıyorsun? İşe yaramıyor. O adam nereye gidersem gideyim buluyor beni, sanki hissediyor"

Çaresizlik doluydu sesi. Korkuyordu. "Yurtdıșına gitmek sadece para israfi. Burada hiç değilse saklanabileceğim yerleri biliyorum ve insanlarla aynı dili konuşuyorum. Diğer ülkeler son derece sıkıntılı"

"Burada kalıp onunla savaşacaksın yani?"

"Yapamam" aldığı nefesi Jisung bile duymuştu, sakin olmasına rağmen ağlıyordu adam "Onu asla yenemem. Kimse yenemez. Kendimi korumaya çalışmaktan fazlasını yapamam. Elimde kaçmaktan başka hiçbir seçenek yok"

Yüzünü rahatlıkla görebildikleri barmen iç çekti. Omuzları titreyen adamın omzuna elini koyup "Tamam, yardım edeceğim" dedi.

"İstersen onu öldürmeleri için birkaç kişi yollayabilirim. En azında deneyebiliriz bunu"

"Bilemiyorum..."

"Dert etme" omzunu sıkıp "Sadece bize bırak" dedi. Müşterinin içki bardağını yenileyip o sakinleşene kadar bekledi. En sonunda "Bahsettiğin adamın adını biliyor musun?" diye sordu.

99 Souls & 1 Murder [Minsung]Donde viven las historias. Descúbrelo ahora