14 Eylül 2020
Camın önüne yerleştirdiği çift kişilik koltukta uzanmıştı Jisung. Neyse ki kısaydı da boyu tam oluyordu
Herhangi bir şeyle kapatma gereği duymadığı tertemiz camlardan büyük ve parlak ay görünüyor, ışığını Jisung'un odasına yolluyordu. Jisung ise aya sırtını dönmüş, uyumaya çalışıyordu. Neden orada uyumaya çalıştığı da meçhuldü. Yatağı bomboştu ama o odaya girer girmez biraz dinlenmek için kendisini attığı koltuğu fazla rahat bulmuştu
Bir yılı daha geçirmişti, iğrenç bir yıl. Son 10 yılı iğrençti zaten, artık iğrenç olduğunu düşünmeye başladığı şey yıllar değil kendi hayatıydı. Yılları suçlamanın manası yoktu çünkü hayatı boktan olduktan sonra yeni yıl güzel şeyler getirsin diye ümit etmek gereksizdi
Sahi ne zaman hayatı kötüye gitmeye başlamıştı? Hatırlıyordu. Tam olarak 10 yıl önce bugündü
Yani doğum günü
Sabah uyanıpta ailesini ölü bulduğu gündü. Arkadaşlarının hepsinin öldüğünün tek tek haberini aldığı ve nezarette geçirdiği o mükemmel doğum gününde başlamıştı her şey
O sesi de ilk kez o zaman duymuştu. Tuhaftı çünkü sesin sahibinin hayatının başından beri onunla birlikte olduğuna yemin edebilirdi Jisung ama sesini ilk kez 15.yaș gününde duymuștu
Ona o kadar çok alışmıştı ki bazen oturup sohbet ettiği de oluyordu
Beni sevdiğini biliyordum bebeğim~
Küçük bir hahlayıș ve gözlerini araladı Jisung. Bedenin altında kalan kolunu koltuktan dışarı uzattı ve tekrar gözlerini yumdu
Kim olduğunu bile bilmiyorum hasta herif
Senin koruyucun olduğumu biliyorsun
Evet, tabi
Ne?! Sana hiç yalan söyledim mi, niye inanmıyorsun bana?
İnanmadığımla ilgili bir şey söylemedim
Ses sustu. Jisung kıkırdamaya başlayınca adi! diye bağırdı ses
Her neyse, bana artık bir şeyleri açıklayacak mısın?
Açıklamayacağım!
Küçük bir çocuk gibi hıhladığında kapalı olan gözlerinin ardından gözlerini devirdi Jisung
Hadi ama! Seninle 10 yıldır uğraşıyorum, hiç değilse bana adını söyle
Kısa bir sessizlik oluştu. Jisung sesin cevap vermesi için bekledi ama bunun yerine kollarının üzerine konan elleri hissetti
İşte yine başlıyordu
Son zamanlarda sıkça yaşıyordu bunu. Başındaki belanın ne olduğunu bilmiyordu ama ona dokunan kişinin o olduğuna emindi. Aklını siyaha boyayan kişi demek daha doğru olurdu
Ince parmakların kollarının üstünden ilerleyip parmaklarına indiğini hissetti. Elinin üstünden parmaklarına parmaklarını geçirdi. Jisung görmek isteyerek gözlerini araladı ama sadece kendi elini görebildi. Kulağına üflenen hava ile sırtına binen yükü hissetti sonra. Birisi yükünü aşırı vermeden üzerine uzanmış gibiydi
Beni merak ediyor musun?
Kalçasında bir baskı hissettiğinde günlük rutinin zamanının geldiğini anladı Jisung. Ruh yine onun beynini yıkayacaktı ve Jisung bundan şikayetçi değildi
Ediyorum
Hemen kulağının dibindeki kıkırtıyı hissetti. Az sonra kalçasında hissettiği baskı hareket etmeye başladı. Kalçalarının arasındaki şişkinlik Jisung'u deli ediyordu, sadece bu hareketin verdiği hazza odaklanmak ve başka hiçbir şeyle ilgilenmemek istiyordu ki zaten öyle yapıyordu. Aksini yapmak da mümkün değildi
Güzelce düşün Jisung. Bunca zaman boyunca kim senin yanındaydı?
Dudaklarını bastırıp titrek bir nefes verdikten sonra minik dudaklarının arasından sesli bir "Sen" çıktı
En çok kime güveniyorsun peki?
"Sana"
Erekte olmaya başlıyordu Jisung. Kalçalarının arasında yukarı aşağı gidip gelen baskı da artarken kendisini koltuğa sürtünürken buldu
Beni şu ana kadar hiç görmedin değil mi?
Bana güvenmek için beni bilmene gerek yok sonuçta
Bedeninin altında kalan kolunu yanına çekip yatağa tamamen yüzüstü uzandı. Minho hemen o elini de kapıp parmaklarını iç içe geçirdi
Senin bilmen gereken tek bir şey var Jisung
Pek bir işe yaramayan ve dürtülere de sahip olmayan cinsel organını Jisung'a iyice bastırdığında altındaki beden minik iniltiler ile titremiș ve kaçmak istercesine ileri itmişti kendisini. İşe yaramazdı ama. Minho'nun dolgun dudakları kulağından sadece bir santim uzaktaydı ve söylediği her kelime altın harflerle Jisung'un beynine kazınıyordu
Güvenebileceğin tek kişi benim bebeğim
Kimseye güvenme, Changbin'e bile!
"C-changbin? Ama o bana sahip çıktı"
Dolgun dudaklarını aralayıp Jisung'u tahrik edeceğini bilerek inledi Minho, aslında bir şey hissettiği yoktu ama Jisung'u delirtmek hoşuna gidiyordu. Öyle de olmuştu zaten. Jisung yatağa gittikçe daha sert sürtünüyor, bir yandan da yastığın yumuşak çarşafına parmaklarını geçirmiș sıkıyordu
İnanma
Seni kandırıyor
"N-ne?"
Jisung'un kulağına iyice yaklaşıp "Mmmm" diye uzunca inleyerek onayladı. Jisung'un beyninin içinde şimşekler çakıp duruyordu ve alt bedeninde hissettiği dürtüler zerre yardımcı değildi
Jisung'u sınırına kadar zorladı Minho. Yapabilse içine de girerdi ama henüz uygun cana sahip değildi
Altında yatan bedeni boşalmak için yalvaracak duruma getirdiğinde Jisung'u çıldırtacak o kelimeleri söyledi
Sana
Yalan söylüyor
Birden durdu Jisung. Aynı anda Minho da durmuştu ama Jisung'un gözlerinden yaşlar süzülürken aynı anda alt taraflarından başka bir şeyde pantolonunun içini kirletiyordu
"N-ne?"
Jisung'un ellerinden birisini serbest bırakıp çenesinden geriye çekti Minho. Acıyla inlemesini umursamadan kirli düşünceleri Jisung'a fısıldadı
Seni kandırıyor
Seni eğitmesinin tek sebebi ona yardımcı olman içindi
Birisini arıyor o, onu öldürmek için yardım etmeni istiyor
Seni kullanıyor!
Kanma ona Jisung, seni sadece işi bitince bir kenara atmak için yetiştirdi o
Ödet bunu ona
"A-ama"
Şşşş
Çenesindeki elini ağzına çıkarıp konuşmasını engelledi. Yavaş ve cezbedici bir tonda tane tane sordu
Ona dersini verecek misin sevgilim?
Ağzından çektiği elini boynunda gezdirip, omzuna indirdi ve göğsüne doğru ince bir yol izleyip koltuğa kadar kaydırdı. Tekrar elinin üstüne yerleştirdiğinde Jisung nefes nefeseydi
"Vereceğim"
__________________
Seviştirmeden seviştirdim ve Minho'nun fiziksel bir bedeni bile yok aq dmwmsmsmsm
YOU ARE READING
99 Souls & 1 Murder [Minsung]
Fanfiction99 insanın canını aldığında senin canını almak için geleceğim Han Jisung Minho x Jisung