ignore the problem

1.1K 166 269
                                    

jaemin nasıl bir hayatı olmasını istediğine karar verdiğinde ondört yaşındaydı. orta halli bir aileden geliyordu, annesi ve babası sahip olmak istedikleri toplu iğne için bile çalışmak zorundaydı ve o, bu durumdan nefret ediyordu. iyi bir çocuk olmak istediği zamanlar da olmuştu elbette ancak hayat onu her seferinde aynı noktaya götürüyordu; hayatın iyi bir insan olmaya çalışırken arka arkaya kandırılmakla yitip gitmemesi gereken kısa bir yolculuk olduğuna...

böylelikle nana tam bir sürtük gibi davranmaya başladı, güzel yüzünü ve fiziğini kullanarak etrafındaki tüm delikanlıları kendisine pervane ediyor ardından da onların imkanlarını canı istediği gibi kullanıyordu. yeni üretim bir çanta veya far...
istediği her şey anında kapısı geliyordu ve jaemin bunu sevmişti. gerçekten çok sevmişti.
böylece erkeklerden hoşlandığına karar verdi. halihazırda ilişkisi bulunan, bakir, playboy, takım kaptanı, iyi aile çocuğu, kalbi kırık serseri ve daha bir çok tiplemeyle düşüp kalkmış hepsini de oldukça iyi idare etmişti. o kadar yüksek bir özgüveni vardı ki etrafındaki insanlar onunla biraz daha vakit geçirebilmek için bütün kötü özelliklerini ve nasıl da kullanıldıklarını görmezden geliyordu.

koridorun ortasındaki kavgaya ve lucas'ın kendisinden ayrılmış olmasına rağmen başı dik bir şekilde okula gitmesine sebep olan da buydu işte. jaemin'i jaemin yapan şey kendi benliğine duyduğu bitmek tükenmek bilmeyen güven ve sevgiydi. üzerinde büyük bir kısmı düzenli bir şekilde yırtılmış pembe tişörtü ve onun içinde de fileli uzunkollusu vardı. siyah jeani bacaklarını öyle kusursuzca sarıyordu ki attığı her adımda koridordaki herkesin bakışlarını üzerine topluyordu. özenle şekillendirdiği dalgalı saçlarını umursamaz bir tavırla savurmuş ve yüzüne sahte bir gülümseme kondurup arkadaşlarının yanına doğru yürümüştü. onu gördüğünde ıslık çalarak gülümseyen yuta'ya alaylı bir tavırla orta parmağını kaldırıp jaehyun'u yanağından öptüğünde, haechan'ın artık onlarla olmadığı gerçeğine alışmaya çalışıyordu. sesini keyifli bir tonda tutmaya çalışarak sordu,
"görüşmeyeli nasılsınız?"

jaehyun, arkadaşının sorusunu cevaplarken tedirgin görünüyordu.
"biz iyiyiz ama sen nasılsın... yani bilirsin, o kavgadan sonra."

"abartılacak bir şey değildi jae, boşver gitsin. zaten lucas'dan sıkılmıştım. yeni çocuğa gelince, onunla ilgili çok eğlenceli planlarım var."

yuta ağzındaki sakızı patlatıp çatık kaşları ve meraklı sesiyle sormuştu, "neymiş bu eğlenceli plan?"

"haddini bildireceğim diyelim."

japon çocuk kendisini asıl ilgilendiren kısma geçmek için kollarını göğsünde birleştirdi ve arkadaşlarına doğru yaklaşıp kimsenin onları duymadığından emin olabileceği kadar kısık bir sesle konuşmaya başladı, "peki ya haechan konusunda ne yapacağız?"

jaemin yüzünü öfke ve nefretle buruşturdu, inanaması güç olabilir ancak ihanet hiçbir zaman katlanabildiği şeylerden birisi olmamıştı.
"onu bana bırakın."

"sana mı bırakalım, böyle bir şey asla olmayacak güzelim. o yer cücesine ihanetinin bedelini ödetmeden rahat uyuyamam beni anlıyor musun?"

"bölmek istemezdim ama haechan bir zamanlar bizim arkadaşımızdı çocuklar, bana kalırsa ona kötülük etmesek daha iyi olur. yaptığı hatayı görmezden gelemez miyiz?"

jaemin bir süre karşısındaki çocuğu süzmüş ve onun aptallığına şaşırıp kalmıştı. nasıl olur da böyle bir ihanete tepkisiz kalmalarını beklerdi?
sesinin öfkeli çıkmamasına özen göstererek, karşısında bir çocuk varmış gibi tek tek anlatmaya başladı, "haechan bizi sırtımızdan bıçakladı jaehyun. arkadaşlığımızı bir kenara atıp gitti ve şimdi bütün sırlarımızı başkalarına anlatmakla meşgul."

"haechan bizi seviyordu, böyle bir şey yapmaz."

"sen öyle san."

"haechan bizim arkadaşımız elbette bizi seviyor."

nana gözlerini yavaşça kapattı ve öfkesine hakim olamayarak yapmacık bir gülümsemeyle söyledi,
"haechan senden nefret ediyordu jaehyun. onu gördüğü ilk andan beri johnny'e aşık ve uzun zamandır bana aralarını yapmam için yalvarıyordu. bütün bunları da böyle ahlaksızca bir ihaneti reddettiğim için yaptı. artık gerçekleri biliyorsun şimdi intikam planları yapabilir miyiz?"

jaehyun yaralanmış gibiydi, elindeki kitapları daha sıkı kavramış, dalgalı saçları gözünün önüne düşmüştü. kırgınlığını gizleyemeden mırıldandı, "bir erkek için arkadaşımın kuyusunu kazmayacağım."

yuta bıkkın bir nefes verip araya girdi, "hyun, erdemli bir genç olmanı takdir ediyorum. gerçekten. ama şimdi hiç sırası değil bebeğim."

jaemin, yuta'yı onaylar gibi gülümsemiş ve kollarını arkadaşlarının omzuna atmıştı.
"o zaman işini bitirelim şu pisliklerin."

__________________

öğleden sonra jaemin beraberinde yuta ve jaehyunla soyunma odasına girmiş, içinde yedek kıyafetlerinin bulunduğu çantasını bankların üzerine bırakarak üzerindeki kısakolluyu çıkartmaya koyulmuştu ki, eski sevgilisinin tok sesi bütün odada yankılandı.
"burada yalnızca futbol takımının oyuncuları üzerini değiştirebilir."

nana, lucas'ı duymazdan gelerek kısakollusunu bir çırpıda çıkarttı ve üzerinde yalnızca fileli uzunkollusuyla kaldığında bıkmış bir şekilde konuşmaya başladı.
"kural dışı bir şey yapmıyoruz."

dolabına yaslanmış alev gibi yanan gözlerle bedenini dikizleyen bay adi, jeno, iğneleyici sesi ve tavrıyla uyardı.
"bu takımın oyuncuları değilsiniz, dışarı çıkın."

lucas, ellerini beline yerleştirmiş, arkasındaki oğlana sert bir bakış atıp yeniden eski sevgilisine dönmüştü, "duydun işte, gidip şov yapacak başka bir yer bul jaemin."

nana'nın tavrı oldukça katıydı, gövde gösterisi yapmak ister gibi kusursuz fiziğini sergilerken sordu, "koridorda soyunmamı mı tercih edersin?"

"jaemin."

"sakin olun beyler, geçici bir süreliğine bu soyunma odasını paylaşacağız çünkü artık biz de takımın oyuncularıyız."

"hayır değilsiniz."
bu cevabı veren, bütün suratsızlığı ile dolabına yaslanan jeno'ydu.

jaemin anında arkadaşlarını ve kendisini savunmaya başladı,
"evet öyleyiz. eyaletteki bütün okullarda dilekçe karşılığında öğrenci klübü açmak serbest olduğu için biz de hakkımızı kullanmak istedik. sizin takımın değil ama kendi takımımızın oyuncularıyız. hatta turnuvaya hazırlandığımız için yakında bu oda tamamen bize tahsis edilebilir. bu gerçekleştiğinde fazla duygusal olmamaya çalışın, size acıyabilirim."

bay adi, göz devirip alaylı bir şekilde gülmüş ve üzerindeki sıfırkolluyu umursamaz bir tavırla çıkartıp sormuştu, "ne takımıymış bu, uluslararası sürtükler takımı mı veya direk dansı turnuvası mı?"

sakin tavırlarla dolabını düzenlemekte olan johnny suh, bu sözü duyduğunda başını kaldırıp uyardı. "kimlerle konuştuğuna dikkat et jeno."

nana tam da ağzını açmış oldukça kırıcı bir cümle kurmak üzereydi ki hyun ne kendisinin ne de yutanın hiç beklemediği bir hamle yaparak söze karışmıştı.
"öncelikle şunu bil ki johnny, bir daha benim yerime konuşmaya veya sanki ihtiyacım varmış gibi beni savunmaya kalkarsan narin egonu ciddi manada zedelerim.
sana gelince yeni çocuk...
öylesi zevkten çıldırmana sebep olmayacakmış gibi direk dansı turnuvasıyla alay etmeyi kes.
komik oluyorsun."

o esnada jaehyun'un üzerindeki tişörtü asi bir tavırla başından çıkartıp süt kadar beyaz tenini sergilemesiyle sessizliğe gömülen soyunma odasındaki her bir birey aynı şeyi düşünüyordu,
"o da neydi öyle?!"

****

finallerim bittiğinde çok daha düzenli bölüm atmaya çalışacağım, kontrol edemedim. hatalarımı görürseniz uyarın lütfen düzeltmeye çalışırım.
hepinize iyi uykular~ 💛

burn book - nominWhere stories live. Discover now