still don't know my name

1K 142 212
                                    

jaemin saçlarını özenle tarayıp daha parlak görünmesi için spreyler sıkarken aynadaki yansımasını izliyor ve güzel olup olmadığına karar vermeye çalışıyordu. yaklaşık üç saattir bütün enerjisini giydiği kıyafetleri seçmeye harcadığı için makyaj yapacak takati yoktu üstüne üstlük jeno bir an önce aşağıya inmesi için beş dakikadır ısrarla telefonunu çaldırıyordu. bu buluşmaya gitmek zorundaydı, ona neredeyse ne isterse istesin yapacağını söylemişti. şimdi tek yapması gereken aşağıya inip ömrünün birkaç saatini çöp tenekesine atmak ve eve geri dönene kadar sıkıntıdan ölmemeye çalışmaktı.

canı sıkkındı çünkü planı işe yaramamış ve jaehyun kendisiyle yeniden barışmamış olsa da söz vermişti bir kere.

masanın üzerinden parfümünü alıp boynuna birkaç kere sıktığında derin bir nefes alıp kendi yansımasını izlemiş ardından ceketini de alıp ayaklanmıştı. saatini kontrol ettikten sonra hızla aşağı kata inip oturma odasında televizyon izleyen annesine söyledi, "ben gidiyorum ne zaman geleceğim belli olmaz."

"tamam, arkadaşında kalacak olursan ararsın."

"ararım. sonra görüşürüz, seni seviyorum."

"ben de seni tatlım."

genç adam kapıyı kapatıp evden çıkar çıkmaz karşısında jeno'yu buldu. beklemekten sabrı tükenmiş olsa da kusursuz görünüyordu. siyah boğazlı kazağı, vücut hatlarını sıkıca saran pantolonu ve kot ceketiyle moda dergilerinden fırlamış gibiydi. kaşları çatık olsa da yüzünde sevimli bir gülümseme yer edinmişti, heyecanlı sesiyle söyledi.
"bir an gelmeyeceğini sandım."

"geleceğimi söylemiştim."

"yine de, herneyse. hadi gidelim o zaman."

jaemin etrafına bakınıp herhangi bir araç göremeyince sordu,
"yürüyerek mi gideceğiz?"

"evet, konuşuruz diye düşünmüştüm."

"pekala öyle olsun, ne hakkında konuşacağız?"

genç adam hafifçe incelttiği sesiyle sorarken jeno'nun koluna girip gidecekleri sinemanın bulunduğu tarafa doğru yürümeye başlamıştı bile.

"bilmem ki mesela ne tür filmleri izlemekten hoşlanırsın?"

"hmm, dram olabilir."

"ah, hiç şaşırmadım."

"kes sesini. peki ya sen?"

"bilim kurgu."

bu kısımda nana öyle büyük bir kahkaha koparmıştı ki sesi bütün sokakta yankılanıyordu.
"bilim kurgu mu, baksana jeno zevklerin senin inek olduğun gerçeğini tescilliyor."

"nesi var bunun, zaten pek çok araştımacıya göre zeka seviyesi yüksek insanlar bilim kurgu filmlerinden hoşlanıyormuş."

"benimle dalga mı geçiyorsun, bunu biliyor olmam bile inekçe."

"aslında belki de haklısındır, ben biraz inek sayılırım hele de gözlük taktığımda."

nana boştaki elini uzatıp yanında yürüyen çocuğun saçlarına yerleştirmiş, hafifçe sağa doğru yatırmıştı.
"bakalım saçların böyle nasıl görünecek... hey! ilginç bir şekilde sevimli oldun."

jeno başını yavaşça sallayarak saçlarının eski haline dönmesini sağladıktan sonra mırıldanmıştı,
"bu bir iltifat mıydı?"

"belki. ne izleyeceğiz?"

bu cevap karşısında gülümseyen genç, en sonunda açıklamaya karar verdi.
"hayaletli evlerle ilgili bir korku filmi."

"eğer benim duygusal olarak zayıf olduğum anlarımdan faydalanıp elimi filan tutmaya çalışacaksan önceden söyleyeyim, klişelerden hiç hoşlanmam."

burn book - nominWhere stories live. Discover now