salty ice

1.1K 157 163
                                    

na yuta, babasının arabasıyla jaehyun'un evine doğru giderken direksiyonu kavrayan elleri heyecandan titriyordu. buz pistine erken gidip eksikleri tamamlamayı planlamışlardı ve genç adamın bu gece için güzel planları vardı, partinin sonunda ona açılmayı düşünüyordu. arabayı tanıdık evin önünde durdurduğunda ağzına bir naneli şeker atıp beklemeye başladı, söz konusu jaehyun olduğunda yuta sabırlı olabilirdi. yine de sabrı en fazla beş dakika beklemesine müsaade etmiş ve kendisini arkadaşının kapısını çalarken bulmuştu.

jungların kapısını açan, jae'nin minik kardeşi ashleydi. karşısında yuta'yı görür görmez çılgınlar gibi bağırıp ufak kollarını ona dolayarak sıcak bir şekilde sarılmıştı. japon çocuk gülümseyerek bacaklarına sarılan çocuğun saçlarını karıştırırken koridordan kendilerine gülümseyen kadına söylemişti, "iyi geceler bayan jung, jaehyun gelmiyor mu?"

jae'nin annesi bayan jung, dünyalar tatlısı, güçlü ve güzel bir kadındı. yüzünde tanıdık gülümsemesiyle cevaplamıştı. "iyi geceler hayatım, bilmiyor musun huyunu... bizimki sabahtan beri hazırlanıyor."

yuta bu söz karşısında gülümsemesine engel olamamıştı, onunla ilgili her şeyin bu kadar sevimli olmasına dayanamıyordu. yukarı kattan gıcırdayan bir menteşenin sesini duyduğunda arkadaşının odasından çıktığını anlamıştı çünkü bu ses, jaehyun'un emektar kapısından geliyordu. bayan jung eliyle üst katı işaret ederken fısıldayarak tembihledi,
"ah işte geliyor, senden bir ricam var yuta. lütfen anormal bir şeyler giymişsie bile ayak uydur ve güzel göründüğünü söyle. bunun için sabahtan beri hazırlanıyor, çok üzülür."

şaka yapıyor olmalıydı çünkü yuta'ya göre, jaehyun'un çirkin gözükmesini sağlayabilecek bir kıyafet yoktu. en sonunda güzel çocuk merdivenlerde göründüğünde ise yalandan övgülere hiç gerek kalmayacağı anlaşıldı. ufaklık, gözünün etrafına neon renklerle kaplı bir makyaj yapmış ve yanağına minik yıldızlar yapıştırmıştı. her zaman gözünün önüne düşen perçemleri şimdi yanlara doğru taranmıştı ve narin ellerinin kusursuz parmaklarında neon şeritler sarılıydı. yuta bu minik şeritlerin mor ışığın altında nasıl görüneceğini hayal ettikçe fenalaşırken dudaklarından tek hecelik bir gülüş kaçmış ve mırıldanmıştı, "çok güzel görünüyorsun."

"teşekkür ederim, sen de öyle."

eliyle yuta'nın arasına neon kızıllar atılmış asi saç stilini işaret edip merdivenleri hızlıca inmeye başlamıştı. iki genç evden çıkmadan önce bayan jung, yuta'nın sırtına destekler gibi birkaç kere vurduktan sonra söyledi, "lütfen bebeğime göz kulak ol yuta."

"elbette bayan jung, emin olabilirsiniz."

yolculuğun bu kısmından sonrası ise biraz sessiz geçmişti, yolu izliyor, pek konuşmuyorlardı. buz pistinde henüz kimse olmadığı için yuta işlerin biraz garipleşmesinden korkuyordu neyse ki endişelendiği gibi olmamış, balonları şişirmek, aydınlatmayı ayarlamak, organizasyon görevlilerini yollamak gibi basit işlerle ilgilenirken birbirilerini doğru düzgün görememişlerdi bile.
yarım saatlik düzenlemelerin ardından yapmaları gereken tek şey, misafirleri beklemeye koyulmaktı.
ilk gelen her zaman olduğu gibi takımın inekleri ve parti için fazlaca heyecanlı gençlerdi.

yuta kollarını bağlamış giriş kapısının yanında dikiliyor, her girene yanındaki sepetten neon çubuklar almalarını ve keyiflerine bakmalarını söylüyor, jaehyunsa başını arkadaşının omzuna yaslamış vaziyette davetlileri izliyordu. ikisi de partiyi tam anlamıyla başlatmak için jaemin'in gelmesini bekliyordu ki mark'ın kolunda girişe doğru yaklaşan haechan'ı görmeleri ile şok olmuşlardı. yuta yerinde gergin bir şekilde sallanmaya başlayan hyun'un belini tutarken mark'a da sepeti işaret etti, "birer neon çubuk alıp keyfinize bakın, sen iki tane de alabilirsin mark. bu gece biraz parıltıya ihtiyacın olacak."

altta yatan imayı sezmiş olacak ki, haechan anında karşılık vermişti.
"doğru söylüyorsun, ezik arkadaşın jaehyun bütün simleri suratına yapıştırdığı için ışıklar kapandığında herkes en azından ondan başka bir şeyler de görebilmek için fazladan neon çubuk almalı."

"içeriye git, kavga çıkartma chan."

"chan huh, ne o yoksa benimle hâlâ samimi misiniz?"

yuta daha fazla hakaret etmek, hesap sormak ve hatta onu bir güzel dövüp 'bize nasıl ihanet edebildin?' demek istiyordu ancak bunun yerine mark'ın gergin yüzünü izleyip sessizce mırıldandı, "içeriye geç haechan."

eski dostları kavalyesi ile beraber sepetten birer çubuk alıp salona girdiğinde jaehyun başını yuta'nın omzuna yaslamaya devam ederken sormuştu, "ihanet her zaman bu kadar çok mu acıtır yuta?"

genç adam, ihanet derken kast ettiğinin beş dakika önce yanında sevgilisi naeun ile salona giren johnny değil de eski dostları haechan olması için dualar ederken cevapladı, "her zaman bu kadar acıtmaz elbette, inan veya inanma geçecek hyun. seni yaralayan birisine kalbin fazla taviz vermeyecek."

genç adam keyifsizce önüne döndüğünde karşısında gördüğü  yüzünden neredeyse küçük dilini yutuyordu. jaemin gelmişti ve çok çok ve hatta çoktan daha fazla göz alıcıydı. jaehyun başını hızla arkadaşının omzundan kaldırıp heyecan çığlıkları atarak nana'nın boynuna sarılmıştı. yuta kendini tutamayarak sordu,
"kendine ne yaptın böyle?"

"bolca makyaj. sanatımı konuşturdum."

gerçekten de öyleydi, jaemin sanat gibiydi. ortadan ikiye ayırıp alnına düşürdüğü perçemlerinin ortasında görünen saç çizgisine gösterişli çıkartmalar yapıştırmıştı. aynı desenlerin daha miniklerinden gözlerinin kenarında da vardı. jaehyun ellerini çırpıp sevinçle söyledi, "ışıklar kapandığında nasıl görüneceğini çok merak ediyorum, bir kere de üçümüz birlikte dans edelim mi?"

"olur, hadi içeriye geçip partiyi başlatalım."

üç arkadaş salona doğru yürürken yuta aklındaki soruyu sormuştu, "jeno seni davet etmedi mi?"

"hayır, sanırım partiye gelmeyecek."

"ah, boşversene zaten onunla uğraşması hiç eğlenceli olmazdı."

"aynen öyle."

jaemin prizlerin yanına gidip ışığı çalıştırmış ardından mor parıltılar bütün salonu kapladığında kopan çığlık ve tezahüratları gururla dinlemişti. herkes en güzel partileri nana'nın düzenlediğini bilirdi. gülümseyerek kendisini piste çekmeye çalışan arkadaşlarını görmezden gelmiş ve en yakındaki masaya oturmuştu. belli etmemeye çalışıyor olsa da, jeno'nun onu davet etmemesi oldukça büyük bir darbeydi.

ancak partinin ilk yarım saati geçmişken asıl darbenin ne olduğu ortaya çıktı, jeno tam da jaemin'in düşündüğü gibi partiye çıkageldi. şaşırtıcı olmayan şekilde yanında kısa boylu, sevimli suratlı, sade giyimli bir velet vardı. adi adamın elleri, veletin kalçasının üzerindeydi ve oldukça mutlulardı. etraftaki tanıdıklarına selam vermiş, bileklerine sardıkları neon halkalarla dans etmeye başlamışlardı. aslına bakarsanız jeno dans etmiyordu, onun tek yaptığı öylece durup karşısındaki çocuğun vücudunu ellemek ve jaemin'in gözlerini izlemekti.

nana sessizce oturup sorun çıkartmamaya çalışıyordu ancak bu meydan okumaya kayıtsız kalamazdı. önündeki ucuz bira dolu bardağı kafasına dikip hızla ayağa kalkmış ve çılgınlar gibi dans eden kalabalığın arasına karışmıştı. jeno kendi başlattığı savaşta yenilmeye mahkumdu çünkü on yaşından beri bütün ilgisini dansa yöneltmiş olan jaemin'in karşısında durabilecek kadar yetenekli değildi. nana pistin ortasında kendi başına dans ediyor, bütün ıslıkları ve alkışları üzerine topluyordu. ne yaptığını, nasıl yangınlara sebep olduğunu bilir gibi kıvrılan vücudu, kıyafetinin gizlemekten aciz kaldığı narin hatları ile herkes için görsel bir şölen ortaya koyuyordu.

jeno ondan daha yakışıklı erkekler, güzel kızlar görmüştü, daha iyi bedenler gördüğü de olmuştu ancak jaemin'in sahip olduğu özgüvenin benzerine dahi kimsede rastlamamıştı.
fakat bu güzelliğin onu daha da şaşırtabileceği, basit bir dans hareketi sonrasında ortaya çıktı.

neon'un yalnızca saçlarında ve gözlerinde olduğunu düşündüyseniz çok yanılıyorsunuz. na jaemin'in sırtı, birbirine dolanmış dikenli güllerle kaplı bir çizimle alev alev yanıyordu.

*******

burn book - nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin