8|Prensesim

247 19 1
                                    

Bölüm 8|Prensesim

-Jeonikook...

Birinin kucağındaydım ancak kim olduğunu anlamamıştım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Birinin kucağındaydım ancak kim olduğunu anlamamıştım. Beni kim kucağına almıştı?

Ardından saçlarıma,yanaklarıma, gözlerime,ellerime öpücük kondurdu.

Kim di bu yaa?!!

"Bekliycem kızım. Bekliycem. Senin beni baban olarak göreceğin günü bekliycem. Ne olursa olsun."

Kızım...

Senin beni baban olarak göreceğin günü bekliycem....

Bu seni seviyorum mu demek oluyordu? Beni kabullenmiş miydi? Artık onun kızı mıydım?

Bu da demek oluyordu ki benim bir babam vardı.

Benim bir babam vardı.

Benim bir babam vardı.

Beni seven bir babam vardı.

Hayallerim gerçek mi oluyordu?

●●●

"Siz yeyin hyung. Uyuya kalmış birazdan uyandırıp bizde yeriz. Görüşürüz."

Telefonumu kapatarak yatakta uyuyan küçük bedenin yanına ilerledim. O kadar masumdu ki. Tüm zamanımı onunla geçirmek istiyordum.

Bu normal miydi?

Yatağa oturup saçlarını okşamaya başladım. Kaç saatir bunu yapıyordum bilmiyorum ama çok güzel bir histi.

Gözlerini yavaş yavaş açmaya başlamasıyla gülümsedim. Acaba bu gece nasıl uyuyacaktı?

Küçük elleriyle gözlerini ovalayıp, ayılmaya çalıştı. Tam bir bebeğe benziyordu.

"Sen ne zaman geldin?"

"Bilemem,çok oldu."

Gözleri kocaman açıldı.

"Beni mi bekliyorsun?"

Kafa salladım. Bekliyordum ama beklerken de onu izliyordum. Benim için çok mükkemel birkaç saati.

"Özür dilerim." Kafasını mahçupça eğip elleriyle oynamaya başladı. Kesinlikle çok saf kalpliydi.

Kafasını kaldırıp gözlerime odakladım gözlerini. Korkuyor muydu benden? İyi de ben ona birşey yapmamıştım ki.

Acaba kızacağımı mı düşünüyordu?

Başka niçin özür dilesin ki?! Ona kızacağını düşünüyor.

"Hadi bakalım küçük Hanım. Ilk önce elini yüzünü yıkayalım sonra yemek yeriz."

Onu yataktan indirip banyoya götürdüm. Ellerini,yüzünü yıkadıktan sonra bana döndü. Galiba ne yapması gerektiğini soruyordu.

"Açsın değil mi?"

"Hm,hm." Elinden tutarak salona götürdüm. Birazdan yemekler gelirdi. Koltuğa oturup ayaklarını sallandırmaya başladı.

Onu izlerdim ancak çalan kapı buna mâni oldu. Kapıyı açıp yemekleri aldım. Şahsen bende çok acıkmıştım ve kızımla baş başa yemek yemek daha güzel olacaktı.

Yemekleri masanın üzerine çıkartıp, poşetleri attım. Içeceklerin de pipetlerini yerleştirdikten sonra Cho Hee'ye baktım.

Ayağım dibinde beni izliyordu. Ben onu izlerken güzel oluyordu,özellikle hem izleyip hemde öpmek daha güzledi.

Sandalyeyi çekip oturmasını işaret ettim.

Galiba hayatımda ki en güzel akşam yemeğini şimdi yapacaktım.

...

"Şimdi ne yapıcaz?" Diyen kızıma gülümseyerek baktım. Saat 10 geçmişti ancak ben Onu yıkayacaktım. Ardından da ben girer yıkanırdım.

"Ne yapmak istersin?"

"Bilmem."

Kafa sallayıp elimi uzatım. Ne tepki vereceğini merak ediyordum. Benden çekindiğine göre onu yıkamamdan da çekinecekti büyük ihtimal.

Banyoya girmeden önce üzerime kısa kollu bir tişört geçirdim. Ne olur ne olmaz. Islana bilirdim ki bu çok olasıydı.

Banyoya girip şofbeni hazırladım. Arkamı döndüğümde Cho Hee'nin bana tekrar korkuyla baktığını gördüm. Onun boyuna çömelip ellerini tutum. Ben konuşacakken o konuşmaya başladı.

"Beni sen mi yıkayacaksın?"

Kafamı aşağ yukarı salladım.

"Ama sen erkeksin."

Gülümseyerek cevap vermeliydim. Çok korkuyordu. Ya da çekiniyordu.

"Benden mi utanıyorsunuz küçük Hanım?" Utandığını elbette ki biliyordum. Ancak bu işi şakaya vurmam gerektiğini hissediyordum.

"Birazcık."

Kıkırdadım. Benden çok utanıyordu ancak söylemeye çekiniyordu. Bu hâlleri de onu çok tatlı gösteriyordu.

"Benden utanmana gerek yok prensesim. Ben senin babanım. Utanmaman gereken kişi benim."

"Babalardan utanılmaz mı?"

"Hayır. Utanılmaz prensesim." Diyerek giysilerini çıkarmaya başladım. İç çamaşırlarını da kirli sepetine atıp onu kucakladım.

Su ısındığı için Cho Hee'yi içeri sokup yıkamaya başladım. Saçlarını yıkarken küçük küçük baloncuklar oluşuyordu ve hepsini patlatmaya çalıştıkça kıkırdiyordu.

Tabi bu da beni çok mutlu ediyordu.

Vücudunu da yıkadıktan sonra bornozunu giydirip kucağıma aldım.

Onun kucağımda olması beni çok mutlu ediyordu.

Üstünü değiştirirken yüzüme bakmaması da ayrı gülmeme yol açıyordu.

O çok tatlıydı.

Saç kurutma makinesini çalıştırıp saçlarını kurutmaya başladım. Hiçbir saç telinin ıslak kalmasını istemiyordum.

Saç kurutma makinesini kenara bırakıp ona döndüm. Mutlu olduğu yüzünden okunuyordu.

"Tarağı alıp geliyorum burda bekle." Usluca kafasını sallayıp beni onayladı. Küçük tarağını alıp yanına gittim.

Onun gibi herşey küçüktü.











06.05.2020

19.02

-Jeonikook

SingularityWhere stories live. Discover now