12|Mantıklı Karar

230 20 10
                                    

Bölüm 12|Mantıklı Karar

-Jeonikook iyi okumalar diler...

|Bu bölüm Jungkook'un anlatımındandır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

|Bu bölüm Jungkook'un anlatımındandır.|

Yanımda hyunglarımla konuşurken onu izlemek çok güzeldi. Onları dinlerken anlamaya çalışıyordu ama anlamadığını çok belli ediyordu.

Jin hyung konuşmaya başlayınca onun da gözlerinin kapandığını fark ettim. Uyurken çok masumdu.

Bu hâline gülerek yanda ki montumla üstünü örttüm. Büyük ihtimal hyunglarımda uyuduğunu anlayıp susmuştular.

"Bu aralar fazla uyumuyor mu?"

"Saçmalama Namjoon. O da çok küçük. Uyuması gayet normal." Yoongi hyungu kafamla onayladım. Bu doğruydu. Daha küçük olduğu için bizden daha fazla uyuyordu.

"Eeee kook! Neden tüm gün senin kucağındaydı? Anlatsana!"

Taehyung hyung Cho Hee geleli daha meraklı olmuştu. Herhalde yakının çocuğunu görmek onu çarpmıştı.

Derin bir nefes alarak konuşmaya başladım.

"Siz arabadan inince korktuğu söyledi. Bende polislerin olduğunu korkmasına gerek olmadığını söyledim...Aniden ağlamaya başladı. Anlaşılan çok korkmuş. Öyle işte. He, bir de yüzünün görünmemesini istedi. Neden istedi hâlâ anlamış değilim."

Hepsi kafalarını şaşkınca salladır. Çok şaşırmışlar. Yüzlerinden belli.

"Hayranların çığlıkları onu korkutmuş olmalı." Jimin hyung'a kesinlikle hak veriyordum.

"Bende öyle düşünüyorum hyung."

"Ama çok mantıklı."

Namjoon hyung'un şifreli konuşmasını hâlâ çözememiştim. Ya da benim o kadar aklım yoktu.

Hepimiz ona anlamaz bakışlar atınca anlatmaya devam etti.

"Korktuğu için büyük ihtimal ama daha 5 yaşında. Bu yaşta haberlere çıkması, her yerde onu konuşmaları belki de onu sevmemeleri. Çok yaygın olacaktı. Şimdiyse sadece seninle fotoğrafı var. "

Söylemiş miydim? Namjoon hyung fazla zeki.

"Eeeee! Gençlik şimdi ne yapıyoruz?!"

Taehyung hyung takmıştı birşeyler yapmaya. Ancak benim daha önemli işlerim vardı.

Prensesimi izlemek gibi.

"Sizi bilmem ancak benim önemli işlerim var. Biz o yüzden gidiyoruz."

Hepsi söyleniyordu ancak aralarından sadece Jin hyung'un "Bu çocuk götünün üstünde oturmayı bilmiyor yaa."

Gülsem de cevap vermedim. Gece gene uyuyamayacaktı. Her ne kadar onunla vakit geçirmek istesemde geceleri uyuması gerekiyordu.

Odama giderken saatin daha akşam 5 olduğu gözüme çarpmıştı. Daha yeni yeni alışıyordu buraya ve bu da onu yoruyor olmalıydı.

Hem bazı şeyleri düzene koymalı hem de ona yeni uğraşlar bulmalıydım. Canının sıkıldığı çok belli oluyordu.

Odama gelince onu uyandırmayacak şekilde yatağa geri yatırdım. Üzerimi değiştirip onu rahatça izlemek istiyordum.

Kısa kollu bir tişört, altına da bol bir eşfoman giyip yanına yattım. Onu izlemek en sevdiğim şey olabilirdi.

Hâlâ şaka gibi geliyordu.

Benim 5 yaşında bir kızım vardı, ben babaydım. Beni kabullenmeye başlamıştı. Artık benden çekinmiyordu.

O artık benim hayatımda ki en değerli varlık olmuştu. Hep gülümsemeliydi. O gülümseyince bende gülümsüyordum. Özellikle o küçük elleriyle birşeyler yapmaya çalışırken. O kadar tatlı oluyordu ki.

Kucağımda olduğu zamanlara hiçbir lafım yoktu. O kadar mükemmel hissettiriyordu ki. Kollarımın arasında küçücük bir bedenin olması, canımdan bir parça olması çok güzeldi.

Ben onu tamam anlamıyla kabullenmiştim. Sadece onun da  kabullenmesini bekliyordum.

Bana baba demesini,
Sımsıkı sarılmasını,
Benden çekinmemesini,
Beni sevmesi,
Bana değer vermesini bekliyordum.

"Hm..."

Sesin gelmesiyle kızıma döndüm. Uyurken mırıldanıyordu ama bu hâli bile çok tatlıydı.

Yavaş yavaş gözlerini açmaya başladı. Elleriyle gözlerini ovalıyordu, bense bu hâline gülüyordum.

Çok tatlıydı.

Bana bakınca ilk başta şaşırsa da sonra odaya geldiğimizi kavradı. Oturur hale geldiği halde ayılmaya çalışıyordu.

En sonunda ayıldığı için ellerini gözlerinden çekmişti. Gülmeyi kesip konuşmalıydım. Aynen! Gülme!

"Prensesim çok mu yoruldun?" Kafa sallayıp beni onayladı. Düşündüğüm gibi. Buraya daha yeni yeni alışıyordu adapte olması elbet onun için zordu.

"Prensesim,seninle birşey konuşmamız lazım." Aramızda ki sorunları sadece zaman yok edemezdi. Bizim de biraz gayret etmemiz gerekiyordu.

"Ne konuşcaz?"

Meraklı sorusuna bir cevap vermeyip,o minnacık ellerinden tutum. Elime baktığımda  arada öyle büyük fark vardı ki.

"Küçük Hanım benden utandığınızı biliyorum. Ama benden çekinmene gerek yok. Ben bu dünya da en son utanacağın,çekineceğin insanım."

Kafa sallasa bile bunun zaman alacağını biliyordum.

"Hem ağlamak yerine bana sorunlarını söyleyebilirsin. Ben o sorunları çözerim tamam mı?..."

"Tamam."  

Şu zaman hızlı geçmeliydi. En azından bir süre.











07.06.2020

17.55

-Jeonikook

 

SingularityHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin