𝘤𝘩𝘢𝘱𝘵𝘦𝘳 𝘧𝘰𝘶𝘳𝘵𝘦𝘦𝘯

877 83 3
                                    

CARMEN, sıkıntılı bir nefes verirken karşısında oturan adamı umursamadan titreyen telefonunu eline aldı, normal bir randevu olsa Natasha'yı sessize alırdı ama bu normal bir randevu değildi, sıkıcıydı.

Yine de hoşuna gitmeyen bu ortamdan saniyelik de olsa kaçabilmek için ona tüm sorularını cevapladığı uzun bir cevap yazdı.

Frank ise bu durumdan rahatsız değil gibi gözüküyordu, geldiklerinden beri en fazla birkaç cümle konuşmuş olmalarına rağmen onun suratında hala ilk masaya oturduklarında da orada olan gülümsemesi vardı.

Bunlar yetmiyormuşçasına, restoran bomboştu. Frank'ın bu işi ne kadar ciddiye aldığına bakılırsa Carmen ilk seferde olduğu gibi kolay kolay ondan uzaklaşamayacaktı.

Geçen seferki randevularını hatırladığında suratını buruşturmamak için kendini sıkmak zorunda kaldı, şimdiden evet dediğine pişmandı. Burada olmak yerine arkadaşlarıyla oturup -iç açıcı olmasa bile- muhabbetlerini dinlemeyi tercih ederdi.

"Carmen?" Kadın ismini duyar duymaz başını kaldırıp Frank'e baktı, ondan hoşlanmasa bile aynı masada görmezden gelmek istemiyordu.

"Sıkıldın mı?" Carmen hafifçe suratını buruşturarak başını iki yana salladı, yalanmış gibi gözükse işi kolaylaşırdı.

"Hayır, hayır.." derken bakışlarını önündeki yemeğe çevirdi. "Yemek biraz tuzlu olmuş, pek hoşlanmam."

Frank gülümsedi. "Eğer sıkıldıysan bile birazdan geçeceğine eminim." Carmen başka bir sürpriz istemediğinden elini kaldırıp yeniden başını salladı.

"Gerçekten iyiyim." Adam ayağa kalkarken nazik bir şekilde cekedinin düğmelerini ilikledi ve hafifçe eğilerek elini Carmen'e uzattı.

"Yine de dışarı çıksak daha iyi olmaz mı?" Kadın başını hevessizce salladı, en fazla bir saat içinde bitirecekti bu işi.

Frank'ın koluna girdi ve restorandan çıktılar. Şehre uzak bir yer olduğundan dışarı çıktılarında onları ağaçlarla dolu bir alan karşıladı, içerisi gibi bomboştu orası da. Tek bir çalışan bile yoktu.

Carmen yalnız kalmış olmalarından rahatsız olmadığını söyleyemezdi, bu yüzden ona fark ettirmemeye çalışarak yan tarafa doğru küçük bir adım attı ve ondan uzaklaştı. Durumunu görmezden gelerek aynı onun gibi gülümserken başını birkaç saniyeliğine göğe doğru kaldırdı, geldiklerinde hala aydınlık olan hava şimdi kapkaranlık olmuştu.

"Aslında seninle biraz konuşmak istiyordum." Carmen gözlerini zorlukla şehirden uzak olduğu için yıldızlarla dolu olan gökyüzünden ayırıp ona döndü.

Kelimeler çoktan zihninde belirli bir sıraya dizilmişken karanlığın içindeki hareketlenme gözüne takılsa da yeniden Frank'e çevirdi bakışlarını.

Frank, onun cesaretlendirici ifadesini görünce devam etti. "Bugün ilk randevumuz değildi, ilkini berbat ettim ve kendimi affettirmek için yeni bir şansa ihtiyacım vardı." Carmen bir iki adım geriledi, ses tonundaki bir şeyler onu rahatsız ediyordu.

"Bana bu şansı verdiğin için teşekkürler, sana yalan söylediğim için de.. bilirsin." Carmen herhangibir tepki vermeden onu izledi. Ne anlatıyorsa basit bir randevudan ibaret olmadığını anlayabiliyordu.

"Şimdi ise son şansımı kullanacağım, bir soruyla." Kadın kaşlarını çattı, hiçbir kelimeyi açıkça ifade etmediğinden tam olarak neyden bahsettiğini anlamak kolay olmuyordu.

"Arkadaşların yalan söylediğini biliyor mu?"

Frank'ın sesinden hemen sonra karanlığı yarıp geçen keskin bir ses kulaklarına ulaştı ve birkaç büyük adımda ondan uzaklaştı.

WE HAD TIME-TONY STARK [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now