|13|

2.5K 259 3
                                    


Tam klimanın vurduğu bir sıraya kendimi attığımda önüme de Şerife oturdu. Sınıfta tanımadığım ama aşinası olduğum birkaç yüz daha vardı. Sessizlik içinde süregelen oturma eylemimiz içeri kahkaha atarak giren Gamze zillisiyle son buldu. Beynime, attığı her kahkaha yeni bir şimşek gibi düşüyordu. Geçen sene, bu salak Asaf'la sevgiliyken de durmadan onunla kakıştığım için kimse, "Kes be karga sesini, seni mi dinleyeceğim ben?" dediğim zaman şaşırmadı ya da anlamını sorgulamadı.

Benim taviz tanımaz sesimle bakışları bana döndü ve bu cesaretimi sorgular bir bakış attı. "Bana mı dedin?"

Göz devirmek istesem de bu kız için kılımı bile kıpırdatmamaya yemin ettiğim zamanları hatırlayıp sırıttım. "Senden başka karga sesli mi var?"

Bizim atışmamızı zerre takmayan Asaf, benim arkamdaki sıraya oturduğunda, onun yanındaki sıraya da Savaş yerleşmişti. Fazla arkaya gitmek istemeyen Gamze salağı da yanındaki boş sıraya oturduğunda ne çeşit bir cezaya kurban gittiğimi düşünmeye başlamıştım bile.

"Berrinciğim, gel seninle bir anlaşma yapalım." dedi sıradan bacaklarını sarkıtarak. Cevabımı beklemeden devam etti sözlerine. "Sen bana bulaşma, bende sana bulaşmayayım."

Maskemi dudaklarımdan indirdim ve sahte bir tebessüm ettim. "Benim daha iyi bir fikrim var, sen yok ol bende senin varlığına sinir olup üstüne saldırmayayım. Ne dersin?"

"Ben sana dostça yaklaşıyorum, senin yaptığına bak!" dedi hiddetle. Görende bir beni kötü sanacak. Hafifçe sırada eğildim ve "Bana bak çakma yelloz..." dedim dişlerimin arasından. "Senin dostluğuna mı kaldım ben? Allah'a şükür benim karakterli arkadaşlarım bana yetiyor, senin karaktersizliğine lüzüm yok hayatımda!"

Tamam, tüm bu sinirim karakterine değildi. Hala Asaf'ın etrafında dolaşmasına da öfke dolmuştum doğrusu. Amacı tekrar bir araya gelmek gibi bir şeyse acımadan voleybol topuyla döverdim onu.

Yutkundu ve kısa bir an Asaf'a baktı. Büyük ihtimalle onun neden bu işe karışmadığını sorguluyordu ama bu benim umrumda değildi. Değil Asaf, Fizan'ın cumhurbaşkanı gelse yine umursamazdım bu salak kızı aşağılarken.

Almak isteyeceği desteği görememenin verdiği kırılmışlıkla önüne döndüğünde onun hemen arka sırasından oturan Savaş'a da ters bir bakış attım. Durduk yere neden ona ölümcül bir bakış attığımı anlamamış olacak ki "Ben ne yaptım?" diye sordu sitem edercesine.

"Seninle sonra görüşeceğiz Savaş." dedim ve önüme döndüm. Şerife başını iki yana salladı, bana doğru eğilip "Kıza durduk yere neden saldırıyorsun ilk günden?" dediğinde derin bir nefes alıp ona doğru döndüm.

Sanırım biraz haksız davrandığımı kabul etmeliydim ki sinirle saçlarımı bozdum. Sabah taradığım halde karıştıklarını fark edince bugün kızacak ne çok şey olduğunu öğrenmiş oldum. Aceleyle tekrar topladığım saçlarımdan özgürlüğüne düşkün birkaç tel gözüme girince elimle öylesine geriye attım.

Birkaç dakika sonra sınıfa giren matematik öğretmenimizle telefonumu sessize alarak sıramın altına koydum. Öğretmenin aldığı yoklamadan sonra, bu iki ay içinde ders ders işleyeceğimiz konuları ve hazırladığı programı anlattı. Ortak olarak almamız gereken bir test kitabıyla birlikte bir de sağlık hakkında konuşup ilk dersi yedi bitirdi. Yaz kursunda olduğumuz için zil çalışmasa da bir okul görevlisi zille koridorda geziyordu. Kantin açık değildi. En yakın marken on dakikalık mesafedeydi ve kendimi bir adada mahsur kalmış gibi hissetmiştim.

Çaresiz köşedeki simitçiye gitmek için ayağa kalktım. Şerife bu sıcakta dışarı çıkmak istemediğini söyleyince ısrar etmedim, Savaş'ta lavaboya gitmişti. Tek başıma gideceğim için hafif bir sevinç duyarak sınıftan çıkmıştım ki adımı seslenen Asaf'la duraksadım. "Bende seninle geleceğim, sabah bir şey yemeden çıktım evden."

Başımla onayladım ve okuldan çıktık. Bahçeden çıkana kadar sessizce yan yana yürüsekte daha fazla bu sessizliğe dayanamamış olacak ki "Ee? Tatil nasıl geçti?" diye sordu.

"Evden çıkmadım, bir şey istediğim zaman ağabeylerimi kullandım. Onun haricinde sadece yattım." dedim çekinmeden. Geçmiş senelerde aramızda mesafe vardı ama şu an onunla konuşmaktan çekinmiyordum. Bunun bir sebebi de zaten onunla yazışıyor olmamdı. "Senin nasıl geçti?"

"Şu gizemli arkadaşın..." dedi ellerini eşofmanın ceplerine koyarak. Oldukça uzun olduğundan ona bakmaya yeltenmiyordum bile çünkü üçünçü dakikada boynum tutulmaya başlıyordu. "Onunla konuştum tüm tatil boyunca ve onun hakkında bildiğim şeyler çok kısıtlı. 1.63 boyu var, Gizem'den nefret ediyor, ağzına yapışmış birkaç kalıp hakareti mevcut, sanırım sarışın."

Yutkundum ve ilk defa başımı kaldırıp ona bakma gereği duydum. Gözlerinin benim üzerimde olduğunu da o an fark ettim zaten. "Gizem'den mi şüpheleniyorsun?"

Duraksadı, başını iki yana salladı. "Gizem'in boyu 1.70'in üzerinde." dedi ve birkaç saniye gözlerimin içine bakarak "Senin boyun kaç?" diye sordu.

O an bilmiyorum diyebilirdim ya da öylesine bir rakam sallayabilirdim fakat geçen dönem, okullar kapanmadan önce bizden boy, esneklik, kilo ölçülerimizi bizzat o ve Gizem almıştı. Asaf'ın hafızasını iyi olduğunu düşünürsek o gün benimle dalga geçtiğini hatırlıyor olmalıydı. Yani aslında boyumu da biliyordu, yalan söyleyip söylemeyeceğimi mi teyid edecekti?

"1.63 boyum vardı en son geçen sene." dedim. Parmak uçlarımda kalkıp tekrar yere indim. "Birkaç santim daha uzayabilsem yeter bana."

Başını belli belirsiz salladı. Ardından tebessüm ederek bana döndü. "Bana yardım eder misin?"

Hangi konuda olduğunu bilmediğim gibi benden yardım istemesine de şaşırmıştım.

"Biliyorum, onun arkadaşısın ama aynı zamanda benimde arkadaşımsın. Bana yardım etmelisin." dediğinde kalbime somut bir hançer saplasa bu kadar acımazdı. Beni arkadaşı olarak görüyordu. Bu biraz moralimi bozsa da belli etmemeye çalışarak "Ne konuda?" diye sordum.

"Şüphelendiğim her kızla seni kıyaslayacağım." dedi. "Boyun, teninin rengi. Bunlar için yanımda olman gerekiyor tabii."

Bu esnada simitçiye girmiş sıranın bize gelmesini bekliyorduk. Ne diyeceğimi bilemez bir şekilde ona bakmayı sürdürdüğümde "Hadi ama lütfen!" diyerek diretti. Asıl amacını anlamasam da "Tamam." diyerek kabul ettim çaresizce.

Bu işin sonu nereye gidecekti, ben Asaf'tan daha fazla merak ediyordum.

O an Asaf, öyle bir cümle daha söyledi ki beynimde bir ampul yandı. "Aslında Savaş'la sevgili olmasan, şüpheleneceğim ilk kişi sen olurdun."

Benden hala şüpheleniyordu, sadece buna ihtimal vermiyordu... Savaş'ı eve gidince öpmeye karar verdim. Canım ağabeyim resmen hayatımı kurtarmıştı şu dakikalarda.

Başına Belayım | Texting ✔︎Where stories live. Discover now