|23|

2.3K 237 7
                                    


Sabahtan beri o kadar gergin bir haldeydim ki size anlatamam. Okulun içinde adeta köşe kapmaca oynamıştık Asaf'la. Zil çalar çalmaz tuvalete koşuyordum, zil çaldıktan sonra da hocayla beraber derse giriyordum. Bazen de markete diye kaçıyor okulun bahçesine gizleniyordum. Zira artık Asaf'ın gözlerindeki o ifadeyi görmüştüm.

Biliyordu, ben olduğumu biliyordu.

Yine bu anların birinde koşar adım sınıftan çıktım ve kulaklarımı kulağıma geçirdim. Müzik dinlemiyordum, sadece durmadan bana seslenen Asaf'ı duymuyormuş taklidi yapıyordum. Yaklaşan sesini duyunca merdivenleri koşarak indim ve bir alt kattaki tuvalete attım kendimi. Kulaklığı kulağımdan çıkardıktan sonra kabinlere bakındım, sadece ben vardım tuvalette.

Tuvaletin dışında da o vardı.

"Sabahtan beri benden kaçıyorsun Berrin." dedi, sesi oldukça sinirli olsa da biraz da bu durumdan eğlendiği ortadaydı. "Halbuki sana önemli bir şey söyleyecektim... Benim o gizemli kızı buldum."

Nefesim kesilirken "O kişi..." demişti ki kapıyı sertçe açtım ve "Benim!" dedim. Benimle aynı anda o da "Sensin." dedi.

O tuvaletin dışında bana şok olmuş bir şekilde bakarken ben ilk söylemiş olduğum için biraz rahattım en azından. "İlk ben söyledim." dedim rahat bir nefes verirken.

Kaşları çatıldı ve bir anda tuvalete dalıp kapıyı kapattı. Şaşkınlıkla bir ona, bir kapanan kapıya baktım ve "Burası kızlar tuvaleti Asaf, çıksana!" dedim. Sabahtan beri konuşmaktan kaçınmıştım ama en güvende olmam gereken yerde ona yakalanmıştım. Kapının kilidini açmamalıydım, kapı kapalıyken de söyleyebilirdim.

"Önce ben söyledim!" dedi kapıya sırtını yaslayıp kollarını birbirine dolarken.

"Hayır önce ben itiraf ettim benim diye!" dedim benimde ağırdan kaşlarım çatışmaya başlamıştı. O iddiayı Asaf'a yedirecek değildim. Bu fırsat bir daha geçmeyebilirdi elime.

"Bana bak Berrin!" dedi hiddetle yaslandığı kapıdan doğrularak. "Bunca zaman saklandın da şimdi mi söyleyesin tuttu."

"Evet!" dedim, "Sen söylemesen yine itiraf etmezdim."

Birkaç saniye yüzüme boş boş baktı. Bana doğru birkaç adım atmaktan çekinmedi. "O iddiayı ben kazandım Berrin. Seni bulan benim!"

İşaret parmağımı gözüne sokmak istercesine sallayarak "İddia benim Asaf, ben itiraf ettim." diye direttim. Pekte güvenemiyordum öç almak için benden kim bilir neler isterdi bu dengesiz herif!

"Şöyle yapmaya ne dersin?" diyerek keyifli bir ifadeyle bana biraz daha yaklaştı. Ben 1.63'lük bir kız, o 1.89'luk bir basketçi. Yan yana getirin ve hayal edebiliyorsanız edin. Bana yaklaştıkça başımı daha çok kaldırmak zorunda kalıyordum ki bu defa ense köküm sızım sızım sızlayamaya başlıyordu. "İkimizde birbirimizden bir şeyler isteyeceğiz."

Hafifçe geri çekilip başımı, ensemin ağrıdığını belli etmemek için ayaklarıma indirip tekrar kaldırdım. "İddiayı iptal edebiliriz? Beraberlik için konuşmamıştık."

"Hayatta olmaz!" dedi umursamaz bir ifadeyle ama benim için planları olduğunu anlamama yetmişti. Şimdi daha çok diretirdim işte.

"Hayır ya!" dedim inatla. "Ben istemiyorum ama. İptal edelim!"

Başını iki yana salladı. Sanki karşısında kardeşi vardı da çocukça zıplayıp mızıkçılık yapıyordu ve o keyifle izliyordu. Yine de geri adım atmayacaktım, atamazdım.

"Gidiyorum ben!" dedim bir anlık boşluğundan yararlanıp yanından geçtim ve kilitli kapıyı açtım. Tam dışarı çıkacaktım ki kolumdan tuttuğu gibi beni içeri çekip diğer eliyle kapıyı kapattı ve sonrasında sırtımı kapıya yaslayarak beni kıskacına aldı. Şaşkınlıktan kocaman olmuş gözlerimle ona bakarken "Ne yapıyorsun be!" diye cırladım konumuma aldırmadan.

"Konuşmadan göndereceğimi mi sandın?" dedi, benim aksime sesi fısıldar gibi çıkmıştı. Bu yutkunmama sebep oldu.

"Evet..." dedim cesurca. Yüzünde bir gülücük peydah olsa da ifadesini çabuk toparlayıp "Konuşmadan bırakmam." dedi.

Bilmiyordu birazdan jöle gibi dağılacağımı.

"Sonra konuşmaya ne dersin?" dedim bir umut.

Aldırmadı. "En başından beri senin, sen olduğunu biliyordum." diyerek konuya direkt daldı. "Savaş çıkıp sevgili olduğunuzu söylediğindeyse... Senin arkadaşımla çıkıp bana yazdığını düşündüm."

"Yuh!" dedim engel olamayıp. "Oradan bakınca öyle biri gibi mi duruyorum ben?"

Gözlerini devirdi, "Buradan bakınca yer cücesi gibi duruyorsun ama düşündüğüm gibi durmuyorsun." dedi, bu gıcıklığı lafını bölmemeydi zaten. "Zaten seni tanıdığım için Berrin olamaz dedim kendi kendime. Ta ki..."

Yutkundum, o söylemeden söze karıştım. "Biliyorum, kendimi çok ifşa ettim. Herif lafını fazla kullanıyorum ve Gizem'e Gamze diyorum."

Gülümsedi ve başını salladı. "Parkta Şerife ile konuşurken senin Savaş'la kardeş olduğunu öğrendiğimde sorun çözüldü."

"Şimdi?" dedim hafifçe yerimde kıpırdanıp. Başımı kaldırmak hem ağrıyan ensemden hem de bu beklenmedik yüzleşmeden mümkün görünmüyordu.  Boyumun kısa olması olası göz temaslarından kaçınmam için işime yaramıştı işte.

"Berrin..." dedi fısıldayarak. Ellerini kapıdan çekip birkaç adım geri çekildiğinde duraksadım. "Ben seni..." dediği an çalan zille ona izin vermeden kapıdan çıktım. Arkamdan seslense de durmadım. Sınıfa değil tam tersine okul çıkışına doğru ilerledim. Zira bir dakika fazladan Asaf'ı görmek yüzümü haddinden fazla kızartabilirdi. Bunu göze elbet alamazdım.

Başına Belayım | Texting ✔︎Where stories live. Discover now