|20|

2.5K 254 9
                                    


Okula erken gelmiş olmanın verdiği rehavetle klimayı kendi imkanlarımla açıp sırama oturdum. Terliklerimi çıkartıp bacaklarımı altımda topladıktan sonra tek başımayken yapabileceğim en iyi şeyi yapıp test çözmeye başladım. Henüz 12. sınıf olmamış bir 11. sınıf öğrencisinin yapabileceği en iyi şey geçen seneki konuları tekrar edip yerine oturtmaktır ki bende bunu yapıyordum işte. Sabah ilk defa güzel bir kahvaltı hazırlamıştım bizimkilere.

Annem olsa bizim karnımızı doyurmadan evden çıkarmazdı belki ama hepimizin uyanış saati farklı olduğundan oturup kahvaltıda bir araya da gelemezdik. Çoğu akşam dışarıdan söyler, bazen dışarıdan yerdik. Arada bir de makarna, pilav, çorba tarzı beslenirdik. Tamam, iyi bir beslenme değildi belki ama bizim açımızdan en iyisi buydu.

Yemek yapmayı bilmiyordum. Canım isterse mutfağa girer internetten tarif izleyerek yapardım ama hafızama kayıtlı değildi. Yapabildiğim şeyler makarna ve türevleri, hazır çorba, salata ve pilavdan öteye geçmezdi. Tıpkı ağabeylerim gibi..

Sabahta olduğundan erken kalkınca ve yapacak bir şey bulamayınca kendimi mutfağa atmış ve kahvaltı hazırlamıştım. Milföyden tutunda krepe kadar çabalamış ve özenmiştim. Onca yaptığım boşa gitmesin diye de bizimkileri uykularından edip mutfağa çağırmıştım. Hatta fazlası kalınca bir saklama kabına doldurup okula getirmiştim. Bu öğle arasında dışarıya çıkmak yerine sınıfta yerdik.

Gelen mesaj sesi düşünceleri aklımdan savmama sebep olurken ekranı açıp mesajın kimden geldiğine göz attım.

Şerife: O zaman bende peynir zeytin getireyim yemek için.

Siz: Sen bilirsin ama getireceksen çatalları da getirmeyi unutma.

Şerife: Tamam.

Sabah attığım mesaja şimdi cevap veriyor olmasına şaşırmamıştım. Benim aksime uykusuna düşkün bir insandı ve yanında top patlasa uyanmazdı.

Telefonu kilitleyip kenara koyduğum esnada kapı açıldı ve içeri Tahir girdi. Göz göze geldiğimiz birkaç saniyenin sonunda tekrar test kitabına döndüm ve o yokmuşçasına biyoloji çözmeye devam ettim. Fen derslerinden yapabildiğim tek ders biyolojiydi. Fizikten anlamıyordum, kimyaysa öyle böyleydi işte.

"N'aber Berrin?" dedi önümdeki Şerife'nin sırasına oturarak. Test kitabıma kısa bir göz gezdirdikten sonra tekrar bana döndü ve gülümsedi. "Görüşmeyeli bayağı oldu değil mi?"

Başımı belli belirsiz salladım. "Oldu."

Kısa bir sessizlikten sonra derin bir nefes aldı. "Seni bu aralar yalnız yakalamak zor. Yanında ya Savaş ya Asaf oluyor."

Omuz silktim. "Onlardan gizlediğim bir şey yok, benimle konuşmak isteyen kolayca yanıma gelebiliyor."

Yalancı bir kahkaha attı söylediklerimin komik bir tarafı olmamasına rağmen. Bu haline gıcık olsam da sessiz kalmayı tercih ettim. "Savaş'ın sevgilin olduğunu düşünürsek onu anlıyorum ama Asaf?"

Ne demek istediğini anlamamış olmanın verdiği şaşkınlıkla "Pardon?" dedim. "Asaf hem benim hem Savaş'ın arkadaşı."

Benim kalbimin de sahibi tabii, orası ayrı!

"Berrin..." dedi gülerek. "İkisini birden idare etmek zor olsa gerek."

Şok olmuş bir ifadeyle yüzüne bakakaldım. Bu dengesiz Tahir'e zamanında iyi çocuk mu demiştim ben? Geri alıyorum lafımı! Bu içi çürük armut çıktı.

"Beni kendi sevgililerinle karıştırdın herhalde Tahir." dedim gülümseyerek. Onun beklediği gibi üstüne atlayıp saçını başını yolmakta bir seçenekti fakat ben karşımdaki insanı şaşırtmayı severdim. Bana ima ettiği şeyden sonra hala onunla konuşuyor olmam bile insanlığımdandı ki bu onu bile anlayamayacak kadar insan dışı bir mahlukattı. Buna hayvan demem hayvanlara hakaretti. "Biri sevdiğim adam..." duraksadım. Sevdiğim adam kısmı doğruydu da diğeri için ağabeyim dersem mevzu karışırdı biraz. "Diğeri arkadaşım."

Başına Belayım | Texting ✔︎Where stories live. Discover now