|27|

2.3K 234 12
                                    


Siz: Asaf!

Siz: Asaf neredesin sen?

Siz: Rica ediyorum uyanamadım deme bana!

Siz: İki saattir ağaç oldum burada seni bekliyorum.

Siz: Ama dedim ben sana dün akşam o kadar oyun oynama diye.

Siz: Uyuyakaldın değil mi? Afferin sana!

Siz: İlk ders matematik lan, çabuk kalkıp gel.

Siz: Yirmi dakika kaldı başlamasına dersin.

Asaf: Berrin

Siz: Uyandın mı?

Asaf: Daha önceden neden mesaj atmadın ki?

Asaf: Uyandım.

Asaf: Sen beni bekleme okula git, orada görüşürüz.

Siz: Allah'ım resmen sevgilim tarafından ekildim.

Asaf: Bilerek ekmedim ki uyuyakalmışım. Özür dilerim.

Siz: Tamam hadi bana yazma git hazırlan. Anca yetişirsin.

Asaf: Okulda görüşürüz.

Asaf'ın sohbetinden çıktığım an ekrana yeni bir bildirim düştü. Şerife'den geldiğini görünce beklemeden girdim. Bu esnada oturduğum banktan kalkmış okula doğru ilerliyordum. Dün konuşmuş ve sabah buluşmaya karar vermiştik, kahvaltı yapacaktık ama beyefendi dün oynadığı oyunları fazla kaçırınca beni ekmişti resmen.

Okula gitmeden önce simitçiye uğramaya karar verip yönümü değiştirdim.

Şerife: Kanka millet Tarih ödevi diyor? Ne bu ödev işi?

Şerife: Ne ara verdi? Ayrıca biz 12. sınıf değil miyiz? Tarihten ödev mi verilir ya!

Siz: Kanka verdi de ben yaptım, okula gelince alır yazarsın. Zaten üçüncü ders değil mi?

Şerife: Senin mükemmel bir arkadaş olduğunu hep söylemiştim.. Canım benim.

Siz: Yağcılarda inecek var. Kısa kes!

Telefonu kapatıp simitçiye girdim ve hem kendime hem Asaf'a bir şeyler aldım. Aç gelecekti büyük ihtimalle. En azından ders arasında bir şeyler atıştırırdı.

Aldıklarımı çantama koyup okula doğru çevirdim yönümü. Okulların açılmasından bu yana neredeyse iki ay geçmişti ve havalar soğumaya başlamıştı. Şimdi de kapalı olması canını sıkmıştı zira hava tahminlerine bakmadan çıkmıştım evden. Çıkışta yağmur yağmamasını dilemekten başka bir şey gelmiyordu elimden çünkü ayağımda bot, başımda şemsiye yoktu. Yüzde yüz ıslanırdım ki hasta olmak istemiyordum bu sene.

Okuldaki herkes Savaş'la kardeş olduğumuzu öğrenmişti, ayrıca Asaf'la da çıktığımızı biliyordu. Hatta Asaf'ın kız kardeşiyle bile tanışmıştım. Aynı okulda olup tanışmamak bir garip olurdu zaten.

Derin bir nefes verip kapıdaki kıyafet kontrolünden geçtim. Müdürümüz olacak adam lisenin bahçe kapısına bir ekip kurup hepimizin üstünü arıyordu resmen. Siyah değil mavi kot giy, bak bakalım ne oluyor? Adam dengesizin teki!

Bahçede fazla oyalanmadan binadan içeri girdim ve merdivenleri çıktım. Sınıf ikinci katta, tuvaletlere komşu konumdaydı ki siz bunun ne anlama geldiğini bilir misiniz? Sigara kokuları olduğu gibi bizim sınıfta... Kapı pençere açsan yine etki etmiyor o kokuya. Hele bir de fakir bir okukdaysan o sigara değil tütün kokar. Tütün de kokmaz, burnunun deliklerinden ciğerine gidip oturur, kalkmaz.

Sınıfa girdikten sonra sırama oturdum. Çift kişilik sıralar tek kişilikti artık. Bir sınıf büyüklüğüne en fazla yirmi kişi, en az on kişiydi. Bizim sınıfımız hayli büyük olduğundan yirmi kişilikti ve biz yine bir aradaydık. Ben, Şerife, Savaş, Asaf ve sonradan bizim sınıfa dahil olan Gizem.

Artık Gizem'le kakışmıyordum. O günden sonra aramızda bir bağ oluşmuştu ve ne o, ne ben bu bağı zedeleyecek bir şey yapmıyorduk. Mesela o etrafa karşı biraz daha anlayışlı bir insana dönüşmüştü, bense artık ona laf atmıyor ya da rahatsız edecek şeyler yapmıyordum. Bu durumdan en çok Asaf memnundu. Kuzeni ve sevgilisinin arasındaki sorun çözülmüştü, tabii mutlu olacaktı ama aynı şey Şerife için geçerli değildi. Gizem'in sorunlarından haberdar olmadığı için hala aynı yaklaşıyordu, soğuk ve mesafeli. Benimse onunla normal tonlamayla konuşmama her seferinde şaşıyordu.

Sırama oturur oturmaz çantamda ezilmeye yüz tutmuş poşeti çıkarıp sıramın altına koydum. Üstümdeki montu asıp çantamı köşeye bıraktıktan sonra başımı sıraya yaslayıp gözlerimi dinlendirmeye karar verdim.

Ta ki hani her sınıfta olan işi düşünce bacın olan o çocuk vardır ya, işte bizim sınıfın o kategorisindeki Bilal "Uyuyan güzel," diyerek kolumu dürttü. "En sevdiğim arkadaşımın sevgilisi ve aynı zamanda diğer en sevdiğim arkadaşımın kardeşi..."

Normal bir zamanda olsa buna gülerdim ama başımı sıradan kaldırıp çantama yönelmekle yetindim. Çıkardığım defteri ona uzatıp "Git başımdan!" dediğimde sevinçle "Eyvallah kankam!" dedi ve arkadaki sırasına doğru ilerledi.

Başımı masaya tekrar koyacaktım ki içeri giren Şerife'yi görünce vazgeçtim. "Neredesin sen?"

"Tuvalette." dedi ve arkamdaki sıraya attı kendini. "Defteri Bilal aldı değil mi? Sabahta benden istemişti."

Başımı salladım ve arkama döndüm. "Sizin abimle nasıl gidiyor?"

"Savaş mı?" diye sordu şaşırarak. "Ne nasıl gidiyor?"

Sırıtarak "Flörtlük?" dedim kıkırdayarak.

Göz devirdi. "Bilal'le flört ederim ama o asla."

Kahkaha attım, "Ey aşk, sen nelere kadirsin?" dediğim sırada yan sıraya kendini bırakan Asaf'a tebessüm ettim. "Hoş geldin!" dedim herkesle. "Geç kalmadın."

Saçı başı dağınık bir halde bana gülümsedi ve "Yetiştim vallahi." dedi. "Aşağıya kamp kurmuşlar tuttuklarını çekiyorlar kenara."

"Evet!" diye atıldı arkadan Bilal. "Mavi kot giydim diye ağzıma sıçtı müdür. Adımı aldı, bir kez daha gidersem go to the disiplin diyor."

Güldüm, Şerife'de sırıttı. "Bilal çabuk yap o ödevi, alacağım senden defteri."

"Bitti bile aşkım..." dedi defterimi oturduğu sıradan kalkmadan Şerife'ye doğru attı. "Al sende yararlan Berrin'in engin bilgilerinden."

"Salak!" diye söylenerek defteri havada tutan Şerife önüne dönüp kendi defterini çıkardı. Bu sırada sınıfa ne ara girdiğini bile anlamadığım Savaş, Asaf'ın arkası aynı zamanda Şerife'nin yanına çantasını sertçe bırakıp Bilal'e döndü. "Senin o dilini koparmamam için tek bir sebep söylesene lan?"

Ben gülüşümü saklamaya çalışırken Asaf alenen kahkaha atıyordu. Şerife'yse hiç umursamadan defter geçirmekle uğraşıyordu. Bazen bu kızın coolluğuna hayran oluyordum.

Bilal şok olmuş bir şekilde Savaş'a döndü. "Savaş aşkım sana ne oldu, ne dedim?"

Ben bu defa kahkahalarımı tutamayıp karnımı tuta tuta gülerken Şerife de kaçamak bakışlarla Savaş'ı süzüp gülmemek için kendini zorluyordu. Asaf'sa Savaş'ın omzuna kolunu koyup onu sırasına oturttu. "Otur oğlum otur, Bilal'i bilmiyorsun sanki."

"Ağzına mukayyet olsun o zaman. Aşkım diye Berrin'e seslense asfalt yapmıştın çocuğu." dediği an kahkahalarım duruldu ve onu sıkıştıracak bir açığı bulmamın mutluluğunu yaşayarak çat çat konuştum. "Yani Asaf için ben neysem, senin için Şerife o öyle mi?"

Şerife'nin şokla açılmış gözleri bana dönerken ben abimden bir dakika ayırmadım gözlerimi. Gelecek en ufak atakta Şerife'yi kankalıktan yengeliğe terfi ettirecektim.

Savaş yerinde rahatsızca kıpırdandı ve benimle birlikte Şerife'yi de şoka sokacak o cevabı verdi. "Evet."

Ve abim öküzlükte çığır açmakta bile yeni bir çığır açarak Şerife'den hoşlandığını bu şekilde herkesin içinde belli etti.

Başına Belayım | Texting ✔︎Where stories live. Discover now