|36|

1.8K 196 8
                                    


Asaf'ı çalıştırmak için bir araya geldiğimiz günden beridir trip attığım Şerife, bir teneffüs önce pes etmiş ve şimdi sessiz sessiz oturuyordu arkamda. Tüm ders boyu kalemle dürttüğü sırtım ağrımaya başlamıştı ve bir teneffüs daha oturmamak için ayağa kalktım. Sınıfın bir köşesinde oturan Asaf'ın kuzeni kıza doğru ilerledim ve kolunu dürttüm. Gizem okuduğu kitaptan başını kaldırıp bana döndü. Kaşları hayretle havalandı.

"Efendim Berrin?" dedi. Ses tonu daha çok başıma neden senin gibi bir bela aldım diyordu ama ona aldırmadan "Kalkta bir dışarı çıkalım." dedim. "Otur otur çok sevdiğin popon düzleşti."

Kaşları havalandı ve "Ne?" diye cırladı. Onun sesine bize dönen Savaş "Yine ne oldu?" diye bıkkınca soluduğunda "Yok bir şey." dedim. "Sen olduğun yerde kaderine ağlamaya devam edebilirsin."

Savaş bana birkaç saniye bön bön baktı, sonra da uğraşmaktan vazgeçip önüne döndü. O önüne dönünce bende Gizem'e döndüm. "Kalkta bir hava alalım, benim canım sıkıldı sınıfta."

Gizem'in kaşları havalandı, sırasında oturmuş test çözen Şerife'yi işaret ederek "Neden onunla dolaşmıyorsun?" diye sordu.

Omuz silktim. "Çünkü ona trip atıyorum." dedim çekinmeden. "Şimdi kalkta aşağı inelim, Asaf'ı görmek istiyorum."

Gizem oflayarak kitabın arasına bir kağıt sıkıştırdı. Sonrasında ayaklandı ve "Tamam." dedi. "Kuzenime selam vermek o kadar kötü olmasa gerek."

"Tabii de!" dedim ve onunla beraber sınıftan çıktık. Dokuzların, onların ve hatta birazda on birlerin olmadığı bir hayat gerçekten mükemmel geçiyordu. Kantin kalabalık değildi, ortada itişip kakışan bir ergen topluluğu yoktu... Hayat on ikilere güzeldi.

Merdivenleri inerken "Ee Gizem?" dedim sohbet açmak amacıyla. "Hayat nasıl gidiyor?"

"Stabil." dedi omuz silkip. "Senin?"

"Savaş'a ve Şerife'ye trip atarak. Bu arada sen voleybolu bırakmışsın." dedim ve ona doğru döndüm.

"Sınav yüzünden." dedi. "Okul sonrasında da antrenmanlar oluyordu, kalamıyorum. Zaten takımdan iki kişi eksik. Melis ve İmge dokuzuncu sınıftı geçen sene. Bu sene okulda yoklar neredeyse."

"Anladım..." dedim. Hayatta bu kadar boş bir insan olduğum için mutlu oluyordum. On ikinci sınıfa geçince bir şeylerden vazgeçmek zorunda kalmamıştım. Savaş basketten, Gizem voleyboldan vazgeçmişti. Bakınız, boş insan olmanın faydaları da varmış!

Bahçeye çıktığımızda okulun etrafında bir tur atıp spor salonuna girdik. Teneffüs takımı da vurmuş olacak ki öğrenciler orada burada oturuyordu. Etrafa bakınıp Asaf'ı bulduğum an gülümsedim. Gizem'i hızlanması için kolundan çekiştirip ona doğru ilerlerken bizi fark etti. Oturduğu yerden doğrulup gülümsedi ve tuttuğu topu başkasına verdi.

"Hoş geldiniz!" dedi ve gülümsedi ikimize de. "Hangi rüzgar attı sizi buraya?"

Gizem alay ederek "Aşk rüzgarı." dedi. "Sevgilin, kankasıyla küs olunca beni koluna takıp seni görmek için buraya kadar sürükledi."

"Senin bu kuzenin hiçbir şeyden memnun değil." dedim anında. "Tutup onu da getiriyorum burun kıvırıyor."

Asaf başını iki yana salladı ve ikimizin de omzuna kolunu atıp "Hava soğuk, çıkmayın sınıftan." dedi.

"Onu sevgiline anlat." dedi Gizem dik dik bana bakıp. Onunla aramızdaki ilişki itiş kakıştı. En başından beri birbirimize çelme takmaya alıştığımızdan normal konuşamıyorduk fakat eskiden attığımız çelmeler bize zarar verirken şimdikiler şaka mayetli oluyordu.

"Sevgilim..." dedi Asaf bana dönüp. Kaşlarım havalandı. "Hava soğuk, hasta olmanızı da istemem. Bu yüzden siz gelmeyin bana, ben iki teneffüste bir gelirim sınıfa. Tamam mı?"

Şapşal şapşal gülümsedim ve "Tamam." dedim ikiletmeden. Asaf gülümserken Gizem o havalı kimliğinden sıyrılıp yalandan kusuyormuş gibi yaptı. Ardından bize döndü ve "Pardon!" dedi. "Midem kalktı."

Duraksadım. "Neden, kendini mi gördün?"

Gizem bana baktı. Ellerini havaya kaldırıp alkışladı ve "Bravo!" diye bağırdı. "2-IQ sınıfından Berrin malına bu esprisi için teşekkür ediyoruz."

Kaşlarım çatıldı. Bu sırada ben ona sokacağım yeni lafın hazırlığını yaparken Asaf konuştu. "Her ikinizde itişip kakışmayı bırakın. Zil çaldı, hadi dersinize!"

"Senin yüzünde sevgilimle iki çift laf bile edemedim Gamze!" dedim Gizem'i süzerken.

Gizem bana döndü ve "Aman!" dedi. "Sanki ben takıldım peşine ne olur beni de götür diye! Sen kendin sürükledin beni."

"Seninle geleceğime keşke Bilal'le gelseydim. Senin kadar zararlı değil."

Asaf'a döndü. "Ciddiyim, ilerideki çocuklarınız inşallah sana benzer Asaf! Çünkü dünya bunun gibi bir geri zekalı daha kaldıramayabilir."

Sinirle "Sen kimin çocuklarına geri zekalı diyorsun kızım!" diye diklendim. "Ayrıca benim zekama laf edecek kabiliyette değilsin sen."

Asaf ofladı ve "Allah için yeter!" dedi. Gizem'e döndü. "Gizem, Berrin salak değil. Bizden çıkacak çocuk emin ol çok iyi olur." dedi. Sonra bana döndü ve "Berrin derse beş dakika geç kaldınız. Birazdan bedenci de gelecek, rica etsem artık sınıfa gider misiniz?" dedi.

Duraksadım. Başımı belli belirsiz salladım. "Tamam, gidiyoruz." dedim. Gizem'e döndüm ve önümü işaret ederek "Düş önüme Gamze!" dedim.

Gizem göz devirdi. Yürümeye başlarken "Benim nasıl bir günahım var?" diye söyleniyordu. Bense spor salonundan çıkana kadar Asaf'a bakmış, görüş açımdan çıkınca da Gizem'e dönmüştüm. Sanki içeride kakışan biz değilmişiz gibi yan yana yürüyorduk.

"Ders neydi?" diye sordum hatta merdivenleri arşınlarken.

Bana döndü ve dünyanın en normal cevabını verdi. "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi."

"Din önemli tabii..." dedim sınıfın kapısını çalmadan hemen önce "Ahlakta."

"Haklısın..." dedi. Sınıfa girip sıralarımıza geçmeden hemen önce "Beyinde." dedi. "Sende olmayan şey."

Hoca sınıfta olduğu için laf atamadım. Tüm ders içime oturdu dostlar. Son lafı o söyledi ya nasıl koydu nasıl!

Başına Belayım | Texting ✔︎Where stories live. Discover now