1.Bölüm

5.5K 120 115
                                    

Başlama tarihinizi alalım...

İyi okumalar🖤

Biz insanlar her şeyi en iyi şekilde bildiğimizi varsayarız. En iyisini biz biliyormuşuz gibi davranırız. Neden, neden her Türk vatandaşı böyle? Bilmiyorum demek çok mu fazla? Çok mu ağır geliyor sorulanı bilmemek. Sende insansın, karşında olan da... Neyin gururunu yapıyorsun?

Doktorluk mesleğimde ilk defa böyle bir şey yaşıyorum. Bunu söylemek bile benim için oldukça güçken böylesine bir tavırla karşılık almam oldukça gurur kırıcı.

Örneğin dedenin birisi grip olmuş. Grip ya grip... Öyle çok ağır da değil. Çocuğu ise gelmiş karşıma ahkam kesiyor. 'Benim babam grip olamaz. Soğuk su yüzünden öksürüyordur. Sizi şikayet edeceğim.' Et kardeşim, et ya vallaha et. Bu sadece bir örnek şu an yaşadığım daha onur kırıcı, aşağılayıcı bir durum. Anlatmaya bile dilim varmayan bir olay yaşamıştım. Her zaman olduğu gibi yine her şeye susmaya devam ettim.

Karşımda duran adamı görmezden gelerek odama girdim. Önlüğümü asıp, çantamı kaptığım gibi hastanenin dışına çıktım.

Tayinim çıktığı için şehir değişikliliği yapmıştık. Yeni hastanede ilk günümdü ve ilk günden bezdirmeye çalışılmıştım.

Annem, babam ve ikiz kardeşlerimle sevimli bir mahalleye taşınmıştık. İleride gördüğüm parkta biraz oturup taşındığımız mahalleye gitmem gerekiyordu. Taşınma işlerimiz bitmişti fakat ev hala düzene girmemişti. Bazı eşyaların yeri değiştirilmeliydi. Özellikle de kendi odam.

Çocukların kaydırak kayarken, salıncakta sallanırken neşeyle bağırmaları beni mutlu ediyordu. Her bir çocuğun gözlerinde, yüzünde o mutluluk emaresini görmek beni delicesine sevindiriyor.

Boş olan bir bankın ucuna oturdum. Etrafımdaki çocukları, çocukları parka getiren anneleri, sevgilileri, yaşlıları, herkese tek tek bakınmıştım.

Iki tane küçük çocuk koşturarak tahterevalliye gidiyordu. Biri bir ucuna diğeri diğer ucuna geçmişti. Kahkaha atarak eğleniyorlardı.

Çocukların anneleri bağırıp çok koşmamalarını söylüyor, yaşlılar kreker yiyip konuşuyorlardı. Sevgililer ise... Onlar çok tuhaflardı. Banklar birbirine çok yakın olduğu için sevgililerin olduğu banka en yakın olan bir banktaydım. Yani her şeyi duyuyordum. Konuşmuyorlardı ama konuşsalar kesinlikle duyardım. Gözlerim sevgililerin üzerindeydi. Onları izliyordum.

"Sevgilim, neden bir çocuk parkına geldik?"

Kadının sesiyle oturduğum yerden hafif dikleştim. Dışarıda olan insanların ne gibi bir sorunu olduklarını, ne konuştuklarını merak ettiğim için hep dinlerdim. Biliyorum, bu çok kötü bir davranış. Dinlememem lazım ama huyum kurusun dinliyordum işte.

Adam oturduğu yerde dikleşip elini cebine atmıştı. "Sevgilim, seni bu sebepten ötürü buraya getirdim." diyerek cebinde olan elini dışarıya çıkardı. Yüzük kutusu. Evlenme teklifi edecekti. Ayağa kalkıp diz çökmesini beklerken o kutuyu açmış yüzüğü kadına doğru tutuyordu. "Benimle belki evlenirsin diye yüzük aldım?"

Ne, gerçekten bu şekilde mi sormuştu? Şaşkınlıktan acılan ağzımı kapatarak dikkatle sağ tarafıma bakınmaya devam ettim. Kadında şaşırmış olacak ki ağzından "Ne?" diye bir tepki vermişti.

"Olmadı değil mi? Tekrardan deneyelim." Kadın kahkaha attı, adam heyecandan derin nefesler almıştı.

"Evlen benimle."

DİLHUNWhere stories live. Discover now