16.Bölüm

1.3K 70 40
                                    

"Mutlu musun? Senin yüzünden onları öldüremedik. Senin peşine düştük, onları kaçırdık." 

Karşımdaki adama baktım. Yüzümde büyük bir tebessüm vardı ve onlar sinirlendikçe bu büyüyordu. 

"Mutluyum." diye mırıldandım duygularımı gizleme hissi duymadan. 

"Mutlusun," dedi. Kendini buna inandırmak için sürekli kafasını salladı, durdu. 

Odanın kapısı açılıp arkasından bir adam daha belirince sırtımı yasladığım duvardan öne doğru kaydım. Odanın içerisinde sadece eski bir halı vardı. Ne bir cam var, ne de hava alabilmek için bir pencere, üstüne bir de ellerimi bağlamışlardı. 

"Abi, birileri geliyor." 

Kahkaha attım. "Hani beni öldürüyordunuz. Türk Askeri geliyor değil mi?" diye sordum.  "Konuşsana it herif." 

Yediğim onca dayak beni yıldırmamıştı. Patlayan dudağıma rağmen gülebiliyordum. Çünkü biliyorum ki ben Asaf'ı nasıl kurtardıysam o da beni bunların ellerine bırakmaz, kurtarırdı. 

Karşımda otel odasında beni almaya gelen siyah maskeli adam vardı. Maskesini hala çıkarmamıştı. Ne adlarını biliyorum, ne de yüzlerini. 

Kafasını önce sağa ardından sola doğru yatırdığında bu haline gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Buraya geldiğimden beri onları aşağılayıp, dalga geçiyordum ve her cümlem bana bir tokata mal olmuştu. Canım yanıyor muydu? Yanıyordu, evet. Ama belli etmemek için sürekli gülümsüyordum. 

Her zaman ki gibi acılarımı tebessümlerimin arkasına süpürüp hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaya devam ediyorum. Buradan kurtulabilirsem eğer yine aynısını yapacaktım. Acılarımı yine saklayacaktım. Yaralarımı kimseye göstermeyip kabuk bağlayana kadar kendim saracaktım. Hep böyle yaptım, hep öyle yapacağım. 

"Abi, sana it herif dedi." 

Siyah maskeli adam bir anda arkasını dönüp diğer adamı odadan çıkarttığı gibi kapıyı kapatarak kilitledi. Tekrardan bana döndü. Yüzündeki maskeyi yavaş yavaş çıkartmaya başladığında şaşkınlıktan açılmak üzere olan ağzımı kapatarak oturduğum yerden kalktım. Ellerim önden bağlıydı. Ayaklarımı ise bağlamamışlar serbest bırakmışlardı. Karşıma dikildiğinde ben de karşısındaydım. Maskeyi çıkartmayı bıraktı. Hayal kırıklığıyla omuzlarımın düşeceği esnada ellerini omuzuma koydu. Omzumu sıkmaya başladığında dişlerimi sıktım. Acımıyordu ki.

"Bir daha desene, haydi." dedi omuzlarımdaki baskıyı arttırarak. 

Gülümsedim. Bacağımı kasıklarına geçirdiğimde omuzlarımı bırakmak zorunda kalmıştı. Bir iki adım gerileyip sarsılınca kafasını kaldırıp bana baktı. Ne kadar acı çektiğini kıvranmasından anlıyordum. Birkaç dakika boyunca yerde kıvrandı. Kapının önüne birileri gelmiş 'Kadına bir şey yapma.' diye bağırıyorlardı. 

Maskeli adam bir anda ayağa kalkınca başımı yana yatırarak gözlerimi kıstım. Acı çekmesini zevkle izlemiştim ama bu kadar erkenden toparlanacağını kestirememiştim. 

"İt herif, bitti mi acı çekmen?" dedim daha demin bana söylemem için haydi diyen adama. 

Aramızda mesafe bırakarak karşımda durdu. Hiçbir şey söylemeden elini kemerine attığında korkudan gözlerim büyümüştü. Yapmazdı değil mi? Kendini kandırma Ecmel. Vatanımızın düşmanlarından bahsediyoruz, bunlar sana her şeyi yapar. 

Gözlerim dolmaya başlamıştı. Bakışlarımı tavana çevirdiğim de yaşları geriye yollamıştım. Başımı tekrardan ona çevirdiğimde kemerini çıkarmıştı. 

DİLHUNWhere stories live. Discover now