18.Bölüm

1.4K 94 32
                                    

Ay biz geldik. Bu bölümü sürekli yarıda bıraka bıraka yazdım. Aşırı heyecanlıyım inşallah beğenirsinizz.

Keyifli okumalar!

Saniyelerle savaşıyorduk. Yirmi sekiz saniye kalmıştı. Mert ellerimi açmak için arkama geçtiğinde yerimde kıpırdandım. 

Buradan koşarak uzaklaşmaları gerekiyordu. Ama hepsi gelmiş bomba düzeneğine bakıyorlardı. Çağrı kabloları ellediğinde homurdanmaya başladım. Ellerimi açmak yerine kaçabilirlerdi.

Gözyaşlarım durmuştu. Başımı eğip kaç saniye kaldığına baktım. Yirmi beş saniye..

"Komutanım burada mavi ve kırmızı kablo var." dedi Altan. 

Hep öyle olur zaten. "Yeşil yok mu?" diye sordum göz devirerek. "Hem siz kabloları inceleyeceğinize koşarak kaçsanıza. Asaf'ı dinlemeyin kaçın siz." 

"Yenge, komutanım ne derse o. Onu yalnız bırakmayız."

"Sizin inadınıza sıçayım." diye mırıldandım. 

Ersin kıpırdamaya başladığında gözlerim ona kaydı. "Komutanım olmuş bu olmuş." dedi gülerek. "Basın siz buna nikahı."

Gergin olan ortamı dağıtmak için böyle konuşuyordu. Ben olmasam kim bilir nereden girip nereden çıkarak söverdi.

Asaf duymamazlıktan gelmeyi tercih ederken ben aklıma takılmış olan bir kelimenin cevabını merak ediyordum.

"Şimdi de bu mu olduk Ersin?"

Üzerimde yirmi saniyesi kalmış olan bir bomba var ve bizim konuştuğumuz konuya bakar mısınız?

"Yenge öyle demek istemedim biliyorsun."

Gülümseyip sorun olmadığını belirtmek için göz kırptım.

Kendimizi rahatlatmak için böyle konuşuyorduk. Ama ben rahatlamıyor aksine kalbimin göğüs kafesimden çıkacak derecede çarpmasına engel olamıyordum.

Mert ellerimi açtığında bileklerimi ovmaya başladım.

"Çok acıyor mu?" diye sordu Asaf gözlerini kısarak.

Bileklerim morarmıştı. Gözleri yüzüme kaydığında patlamış olan dudağımı incelemeye başladı.

"Çağrı hadi durdur şunu." diye bağırdığında yerimde zıplamamak için zor durdum.

Çağrı başını iki yana doğru sallayınca ölümümüze daha da yaklaştığımızı anladım.

"Hala kaçabilirsiniz biliyorsunuz değil mi?" dedim nefesimi dışarıya üfleyerek. "Kaçıp gider misiniz?"

"Ecmel," dedi Asaf yüzüme bakmayarak. İsmimi beni uyarmak için söylemişti.

"Komutanım," dedi Çağrı. Tüm bakışlar ona döndüğünde o çömeldiği yerden ayağa kalkıp arkama geçtiğinde kaşlarımı çatarak arkama dönmeye çalıştım.

Sırtımdaki yara kendisini belli ettiğinde inlememek için kendimi zor tutmuştum.

"Evet?" dedi Asaf. Sağ kaşı havalanmıştı.

"Komutanım, bu bomba patlamaz."

Dudaklarım duyduğum şeyle istemsizce aralandı. "Nasıl patlamaz?"

"Kablolar bağlı değil."

"Nasıl bağlı değil? Bağlı işte." dedi Eren eliyle üzerimde bir yeri göstererek.

DİLHUNOnde as histórias ganham vida. Descobre agora