14. ve 15. Bölüm

1.3K 75 31
                                    

14. Bölüm

Ellerim buz gibiydi. Dizlerim, pantolon olduğu halde zeminden gelen soğukluğu içine çekmişti. Durdum. Bomboş bakışlarla önce yatağa baktım. Sonra ise yerlere saçılmış olan kitaplarıma çevirdim bakışlarımı. Nasıl da güzel dağıtmıştı hem odamı hem de beni. Ne kadar güzel savurmuştu bedenimi.

Toparlanmalıydım.

Kaç dakikadır burada oturduğumu bilmiyordum. Odadaki kan kokusuna saniyesinde alışmış olsam bile  yine de beni rahatsız ediyordu.

Kan görmeye dayanamayan insanlardan değildim. Kan kokusunu alınca bayılan insanlardan da değildim. Kan görmeye alışmıştım. Bir insanın bedeninde bir oyuk açıldığında ya da benim açmam gerektiğinde elim tereddüt bile etmezdi. Mesleğim gereği hayatım boyunca çok kan görmüş, çok koklamıştım.

Ama bu farklıydı. İğrenmiştim. Odam kimin kanı kokuyordu, bilmiyorum. Fakat tek bir bildiğim var. Tehlikede olduğumuzdu.

Odamı bu hale çeviren kadının neden benim peşimde olduğunu da bilmiyorum. Bu kadının kim olduğunu da bilmiyorum. Sadece tahmin ediyorum.

Ve en önemlisi ise siyah güllerden başlayıp fotoğraflarımızın üzerine bıçak saplayıp o da yetmezmiş gibi kan ile yatağımı bulandırmıştı.

Lanet olsun. Sadece bu odayı onun yaptığına bile inanmıyorum. Çünkü odam kan kokusu ve erkek parfümü ile birleşmişti. Kan kokusu erkek parfümünü bastırıyor olsa dahi yine de hafif de olsa burnuma doluyordu.

Ecmel, gücünü geri kazanmalısın. Yıkılamazsın. Kalkıp Asaf'ı aramalı ve ona bu olanların hepsini anlatmalısın.

Yani başından beri o not kağıtlarını da o kadın mı koyuyordu? Ama o olamazdı. O gün Yeşim'in ölümünü öğrendiğim gün odadan sadece Asaf'ı yolcu etmek için çıkmıştım. Güvenlik kameralarında saniyesi saniyesine kaydedilmiş hiçbiri silinmemişti.

Asaf'ı yolcu ettiğim zaman o kitap o odadaydı. Odaya kimse girmemişti. Ben içerdeyken ise Çağatay ve İnci girmiş daha sonrasında ise direk çıkmışlardı.

Bu sarı saçlı kadın kitabımın arasına nasıl o notu koyabildi?

Çıldırmak üzereydim. Daha önceki notlar o kadından değildi. Bunu anlayabiliyorum.

Toparlan, Ecmel. Ve kalkıp Asaf'a haber ver. O tehlikede, onun başına bir şey gelecek. Ona bir şey olacak.

Dizlerimin üzerinde ayağa kalkıp yatağa tutundum. Elimi yatağa atmam ile kana bulanması bir olmuştu. Elimdeki kana aldanmayarak toparlandım.

Eve biri gelirse odama filan girmek isterse diye odamın kapısını kilitleyip arkama döndüm. Elimi saçlarımdan geçirip telefonu elime aldım.

Asaf'ın adının üzerine basıp onu aradım. Telefon çaldı, çaldı ve daha sonra bilindik bir ses belirdi kulağımda. 

"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar arayınız. The person you ha-" 

Telefonu kapattım. Daha sonra tekrar aradım. Yine aynı melodi, yine aynı ses... Kaç kere aradım, kaç kere aynı sesi duydum, bilmiyorum. 

Akşam karanlığı çökmüştü odamın içerisine. Sürekli hastaneden aramışlardı. Açamamıştım daha doğrusu açmamıştım. Onlar bana, ben ise Asaf'a ulaşmaya çalışıyordum. Kimse kimseye ulaşamamıştı. Hastanedekiler bıkıp bırakmışlardı aramayı ama ben yılmamıştım. Bedenim komodine yaslı duruyordu. Gücüm hala yoktu ve vakit geçtikçe odadaki kan kokusu artıyordu. 

DİLHUNWhere stories live. Discover now