bölüm 26

7.7K 270 50
                                    

Öylesine güzel seviyorum ki seni,
Öylesine saf.
Öylesine temiz
Öylesine derin.
Ve "ÖYLESİNE" değil.
                           ÖZDEMİR ASAF

3 ay sonra...

Ahsen ve Emir iki günlük ufak bir gezinin ardından dün gece geç saatlerde eve dönebilmişlerdi. İkiside yorgunluktan önlerini göremeyecek haldeydiler. Ahsen sabah kalktığında gözlerini açmama konusunda direniyordu. Emir ise kendine gelmek için bir duş alıp belindeki havluyla giyinme odasına ilerledi. Odadaki gardrobun kendisine ait kısmında bir süre istediği tişörtü arasada bulamadı. Son çareyi Ahsen'e sormakta buldu. Sonuçta bir süredir dolapları o düzenliyordu. Neymiş Emir düzgün katlayamıyormuş. Halbuki Emir çok titizdi ve gayette dolabındaki kıyafetler kitap gibi katlanmış haldeydi. Ama Ahsen yinede illa kendi el atacaktı.

"AHSEN! Benim siyah tişörtümün nerede olduğunu biliyor musun?"

Ahsen duyduğu sesle gözlerini açtı. Dolabı Ahsen düzenlemeye başlayalı Emir her sabah onu bu şekilde aradığı şeyi sormak için uyandırıyordu. Ahsen içinden bir daha senin dolabına dokunursam diye geçirdi. Oflayarak yataktan kalktı. Uyurken yatakta iyice karışmış cadılaşmış uzun saçlarını hızla tepesinde topuz yapıp uyku sersemliğiyle paytak attığı adımlarla giyinme odasına girdi.

"Bu sefer neyi bulamadın?"

Emir ona bakmıyordu. Harıl harıl dolap karıştırıyordu.

"Benim devamlı giydiğim çok sevdiğim siyah tişörtüm var ya onu arıyorum."

Ahsen uyku sersemliğiyle üzerine baktı.

"Bunu mu arıyorsun?"

Emir ne dediğini anlamadığından Ahsen'e dönüp bakınca dakikalardır aradığı tişörtün karısının üzerinde olduğunu gördü.

"Ahsen o niye senin üzerinde?"

"Nereden bileyim. Dün akşam gelirken zaten arabada uyumuştum. Eve geldiğimde uyku sersemiydim. Ev çok sıcaktı. Bende benimkiler dar diye giymek istemedim. Seninkiler bol olduğundan daha serin oluyor. İşte senin çekmeceye elimi atınca ilk elime geleni giydim. Bunu giydiğimi bende bilmiyordum."

Emir muzipçe güldü.

"Ufaklık ben bugün o tişörtümü giyecektim. Söyle bakalım şimdi sana tişörtümü giymenin hesabını nasıl sorsam?"

Ahsen Emir'in yapacağını tahmin ettiğinden bir iki adım geriledi. Emir de arkasından onun adımlarına yetişti.

"Emir gelme bak kötü olur."

"Nasıl bir kötülük, neye göre bir kötülük?"

Ahsen de bir süre bu tehdidinin altını doldurmaya çalıştı. Evet ne kötü olurdu ki? Ne yapacaktı? O da Emir'in yöntemine mi başvuracaktı. Bu Emir'in de dediği gibi kime göre neye göre bir kötülük olacaktı? Bu Emir'e kötülük olmazdı ki. O dahası bu durumdan zevk alırdı. En son aklına Emir'in sevmediği bir şey geldi. Sinsice gülümsedi.

Emir hala ona yaklaşıyordu. En son iyice yaklaşıp aralarındaki mesafeyi kapattı. Sonrasında Ahsen'in ellerini arkasında birleştirip o halde onu hapsetti.

"Küçük hanım tişörtümü giymenin bedeli ne olmalı acaba?"

"Emir saçmalamada kendine gel. Hava zaten soğuk sen dışarıda bu kısa kolluyla donarsın. Ben sana gömlek vereyim onu giy."

"Öyle giyeceğimi kim söyledi."

Geçende birlikte seçtikleri hırkasını gösterdi.

"Bunun içine giyecektim. Ama sevgili karım yüzünden artık giyemeyeceğim. Evet söyle bakalım sus payı olarak bana ne teklif ediyorsun."

Ahsen- bir sessiz çığlık [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now