Bar Kavgası

11.4K 771 134
                                    

18.10.2020

***

Yavuz'dan

Arabayı otoparka park edip asansöre doğru yürüyordum. Kapıda Göktuğ denen lavuğu görünce kaşlarımı çattım. Ne bekliyorsun ki Yavuz? Apartmanın yarısı onların.

Asansörün önünde beklerken beni inceliyordu. İstifimi bozmadan önüme bakıyordum. Kafasını çevirdi. Dik bir şekilde bakmaya devam etti. Eh! sikerler ama..!

''Bir şey mi oldu kardeşim?'' Kafamı anında ona çevirip söylediğim şeyle irkildi.

''Yok... hayır.'' Göz devirip sabır dilenircesine kafamı salladım. Nihayet asansör gelmişti. Sercan'ın olduğu kata basıp bekledim. Asansör kata ulaştıktan sonra kapısına gidip zili çaldım. Kapı açıldığında bana baktı. Ardından, kapıyı açmaya çalışan Göktuğ'u gördü. Bariz bir şekilde oyalanıyordu lavuk.

''Hoş geldim bebeğim.'' dedi gevşek bir sırıtışla. Anında kafasını çevirdi Göktuğ. Kaşlarını çatmıştı. Göz devirip içeri girdim. Arkamdan kapıyı kapatan Sercan'a dönüp:

''Ne ayak bu? Artık evine gelen herkesi gözleriyle yemeye mi çalışıyor?'' Diye sordum.

''Ruh hastası abi yeminlen bak. Hangi erkek gelse gözlerini dikiyor. Kapının önünde pusuda mı bekliyor anlamadım ki? Ses duyar duymaz kapıya çıkıyor.''

''Bana bak Sercan. Bu adam sana mı yazıyor.''

''Yok be... Dibini kadar hetero bu. Evine attığı kızları sayamıyorum bile.''

''Madem babası böyle kuralcı nasıl izin veriyorlar eve kız atmasına.''

''İzin vermiyor ki. Gizli gizli atıyor. Neyse otur hadi kahve yapayım sana.'' Kafamı sallayıp koltuğa oturdum. Sercan ne kadar baş belası haylaz olsa da temizdi. Ev pırıl pırıldı.

''Evi mi temizledin geliyorum diye.'' Kahvelerle içeriye gelen Sercan:

''En son 3 gün önce temizledim'' dedi. Kaşlarımı çatıp elindeki kahveyi aldım.

''Ben evi temizledikten 3 saat sonra bile bu halde değil'' dedim. Beraber gülerken koltuğa oturdu.

''Ee nasıl gidiyor abicim?''

''Olaylar bitmiyor. Başımı kaşıyacak zamanım yok.'' Kafasını anladım diyerek salladı. Sormak istediğim şeyi hatırlayıp ona döndüm.

''Şu Göktuğ'un babası nasıl oldu? Olaydan sonra gitmedim hastaneye.'' Hastane deyince yine aklıma o gelmişti... Histerik bir şekilde güldüm. Aklımdan çıktığı mı vardı anasını satayım.

''İyi olacak demiş Ediz. Dinlenmesi gerekiyormuş. Eşi Selma teyze söyledi.'' Kahvesinden bir yudum alıp bana döndü.

''Yavuz?''

''He?''

''Onu görünce ne hissettin.''

''Hiçbir şey'' dedim umursamazca.

''Hadi be oğlum. Bana yalan söyleme bari. Özlemedin mi hiç?''

''Özlemedim Sercan.'' Bıkkınlıkla nefes verip devam ettim.

''Polisim ben. Özlesem anında yerini bulup görürdüm onu.'' Ah bilse, bulmamak için kendimi ne kadar frenlediğimi.

''Bence o seni unutamamış.''

''Öyle mi diyorsun?'' Salak bir hevesle ona dönmem üzerine sırıttı.

''İyiki de unutmuşsun kanka.'' Yanımdaki yastığı ona attım. Kahkahalarla gülüyordu.

''Çok konuşma oyun aç. İki Pes atalım.''

''Tamamdır minnoşum.''

''Hay senin minnoşuna.'' Kafamı iki yana sallayıp kahvemi içmeye devam ettim.


*****


''Ahmet! oğlum bu çay ne ya! Çişini mi yaptın. Tövbe tövbe.'' Yanıma gelen Ahmet:

''Komiserim sizde zift içiyorsunuz mübarek. Anca bu kadar oldu.'' dedi.

''Ne yapayım oğlum tat alamıyorum. Kaçak çay getireceğim bundan sonra.'' Ahmet gülüp bardağı elimden aldı.

Önümdeki dosyalara döndüm tekrardan. Birde bununla uğraşıyordum. Neyse, Kafam dağılıyordu biraz da olsa.

''Komiserim bu uyuşturucu kaçakçısının sorgusuna siz mi gireceksiniz? Bir şey soracaktım da.'' Eda'nın yanıma gelip sorduğu soruya:

''Selim bakıyor ona Eda. Git ona sor ne soracaksan'' diyerek cevap verdim. Hala tepemde dikiliyordu.

''Başka bir şey var mı Eda?'' Kafamı çevirip ona baktım. Tedirgince sağına soluna bakıp eliyle oynuyordu.

''Şey... aslında ben size bir şey verecektim'' sözünü bitirip önüme 2 bilet koydu.

''Bunlar ne?''

''Tiyatroyu sevdiğinizi biliyorum. Yeni bir oyuna bilet aldım. Belki beraber gideriz diye.''

''İşlerim var Eda yoğunum.''

''Ama...''

''Eminim benden daha hevesli birini bulursun.'' dedim karşımda oturan Egemen'i göstererek. Eda'dan bariz bir şekilde hoşlanıyordu. Yanıma geldiğinden beri Eda'yı izliyordu. Onu işaret ettiğimde kafasını bilgisayarına gömdü.

''Siz gelmeyecekseniz başkasıyla da gitmeyi düşünmüyorum.'' deyip saçını savurarak masasına gitti. Göz devirip işime döndüm.

Neredeyse bitmişti. Eve gidip dinlenebilirdim.

''Komiserim ..... bar da uyuşturucu satışı yapılıyormuş. Oraya gitmeniz gerekiyor.'' Yanıma gelen memura bakıp bıkkınca nefesimi verdi. Hay şom ağzımı...

''Tamam. Başka kim geliyor?''

''Selim komiser ve başka bir ekip yolda.''

''Tamam.'' Dosyaları kaydedip sonra devam edecektim. Bilgisayarı kapatıp emniyet binasından çıktım. Motoruma doğru ilerledim. Daha hızlı giderdim. Zaten tek olduğum için arabayla gitmeme gerek yoktu.

Motoru çalıştırıp bara doğru sürdüm. Çok uzun sürmeden olay yerine vardım. Motoru park ettiğim sırada diğer ekip arkadaşlar da gelmişti.

''Yavuz ne çabuk geldin?'' Selim'in sorusuna alayla:

''Olay yerine çok yakındım abi'' dedim. Göz devirip önden önden yürüdü.

''Güleydin be en azından.''

''Ha ha ha'' dedi alayla. Gülüp arkasından gittim. Bara gittiğimizde bizden önce gelen ekip bir kaç kişiyi yakalamıştı. Kelepçe takılan kişiler bağırarak uyuşturucu satmadıklarını söylüyorlardı.

''Ulan satarken yakalandın yalan söyleme bari be!'' Selim'in söylediklerine kafamı sallayıp, uyuşturucu alan kişilere doğru ilerledim. Diğer polisler onlarla konuşuyorlardı.

Kızlı erkekli 6-8 kişilik olan grupta bir kişi gözüme çarptı.

''Bakın yanlış anlaşılma var. Bizim arkadaşımız doktor. Neden uyuşturucu kullansın ki?'' Karşısındaki polis kolundan tutup sürükledi.

''Beyefendi öyle insanlar var ki kullanan, anlatsam inanmazsınız.'' dedi alayla. Kolundan tutup sürüklediği yüz bana döndü. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı.

''Yavuz?''

''Ediz?''

BU KALP SENİ UNUTUR MU? | bxbWhere stories live. Discover now