Pişmanlık?

9.2K 629 37
                                    

11.12.2020

***

Sabah yüzümde hissettiğim ıslaklıkla uyandım. Gözlerimi açıp bir süre nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım. Sonra yüzümde tekrar hissettiğim ıslakla kafamı çevirdim. Bir çift göz beni izliyordu. İlk irkilsem de kafasını okşayıp kucağıma aldım. "Sabah sabah böyle mi uyandırıyorsun minik şey seni" Kedinin huysuzlanmasıyla bıraktım.

Kısa bir süre sonra gülen suratım şaşkınlık dolu bir hal aldı. Sağıma baktım. "Siktir!" Yavuz sırtı dönük uyuyordu. Sesimle hafifçe gerindi. Sonra yüzünü bana döndü ama hâlâ uyuyordu. Kollarını bana daha dolayınca kısa bir an kasıldım.

Kafamı toplayıp dün geceyi hatırlamaya çalıştım. Çok geçmeden görüntüler gözümün önüne gelmeye başladı. "Lanet olsun!"

Kim bilir ne düşünecekti. Belki onu kışkırttığımı, sarhoş halinden yararlandığımı düşünebilirdi.

Kendimi geri çekmeye çalışırken gözlerini açmaya başladı. Yüzüne bakmamaya çalıştım ancak yerim şu an çok dardı.

Gözlerini bana dikip bir süre baktı. Önce şaşırsa da bir şeyler hatırlamış gibi bir ifadeye büründü. Yutkunup geri çekildi. Bir anda sıcaklığından uzaklaşmak ürpermeme neden oldu.

Kafasını yastığa gömüp tavanı izledi bir süre. "Ben özür diler-"

"Ne için?" Uykulu sesiyle konuştu.

"Bilmiyorum belki de kızarsın diye." Küçük bir gülüş çıktı ağzından. "Çocuk değilim ben Ediz. Üstelik dün olanları hatırlıyorum. Zorla yatağa atmadın ya." Bir süre yüzünü izledim. Üzgün görünüyordu. Sıkıntılı nefesler aldı. Peki bu surat ifadesi neydi?

"Neden bu kadar üzgünsün o zaman?" Kafasını bana çevirip baktı. Göbeğime kadar çektiğim battaniyenin açıkta bıraktığı göğsünde gezindi gözleri. "Ben..." pes etmiş bir nefes verip yastığa gömdü kafasını. "Boş ver."

Yatakta doğrulup yerdeki kıyafetlerimi aldım. Yavaşça giyindiğimde o bana bakmıyordu.

Sonunda giyindiğimde ona son kez bakıp kapıyı açtım. Çıkacağım esnada yataktan doğruldu. "Salonda bekler misin beni?" Sadece kafamı sallayıp çıktım.

Beklerken elimi yüzümü yıkamak için tuvalete girdim. Musluğu açıp avucumu su doldurdum.

Yüzüme su çarpıp aynada ki görüntüme baktım. Gözlerim kızarmış ve göz altlarım şişmişti. O kadar ağlamaktan sonra şaşırmamıştım.

Dudaklarım işe kızarıp şişmişti. Boynumdaki ize takıldı gözlerim. Biraz yakamı açtığımda izlerin aşağıya indiğini gördüm.

Lavabo tezgahına ellerimi dayayıp gözlerimi kapattım. "Ne bok yicem ben şimdi."

Kapıya iki kere vurulunca yerimden sıçradım. Bir süre nefesimi düzene sokup kapıyı açtım. Giyinmiş bir şekilde beni bekliyordu. "Gel." mutfağı işaret etti.

Onu takip edip mutfağa girdim. Masaya oturmuş önünde ki kahveden bir yudum aldı. Kafasıyla işaret verince ben de oturdum. Önüme ittiği kahveyi alıp bir yudum aldım.

"Keşke gelmeseydim" dedim kahveden bir yudum daha alırken. O ise dudaklarını götürdüğü bardağı yarı yolda durdurup bana baktı. Bariz bir hayal kırıklığı vardı. Kısa bir gülüş çıktı. "Kusuruma bakma tutmalıydım kendimi. Umarım miden bulanmıyordur" dedi alayla. Bardağı sertçe masaya bıraktım. "Onu mu diyorum geri zekalı!"

Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. Sonra küçük bir kahkaha attı. "Ya ne demek istiyorsun?"

"Ne diyeceğimi bilmiyorum." Ayağa kalkıp karşısına dikildim. "Sanırım gitsem iyi olacak. Çünkü yaptıklarımı açıklayamayacağım"

Kafasını sallayıp ayağa kalktı. Kapıya gidip ayakkabılarımı giyindim. Kapıyı açıp çıkacağım esnada: "Bir dahakine sarhoşken kapıma gelme. Sonrasında pişman olacağın hareketler yapmazsın." dedi alayla suratıma bakarak. Sinirle ona döndüm. Hala pişman olduğumu sanıyordu galiba.

Arkama baktım koridorda kimse var mı diye. Kimsenin görmeyeceğine kanaat getirip yakasından tutup kendime çektim. Dudaklarına dudaklarımı bastırdığımda afalladı. Alt dudağını dişleyince acıyla inledi. Geri çekildiğimde küçük bir damla kan vardı.

''Pişman olduğum için değil tepkinden korktuğum için bir şey demedim.'' Boş bir ifadeyle suratıma baktı. Sanırım konuşma bu kadardı. Arkamı dönüp asansöre doğru gittim. Hâlâ kapıda beklerken ben suratına bakmadım. Sonunda asansör geldiğinde aceleyle girdim.

Aşağıya indiğimde binadan çıkıp arabamı bulmaya çalıştım. ''Kahretsin ya!'' Hastanede bırakmıştım. Taksi durdurup eve gittim. Bir duş almak iyi gelebilirdi.

*****

Yazardan

Sercan sabah kahvaltı yapmak için hazırlığa başladı. Ancak ekmek olmadığı için çayı kapatıp montunu giydi ve kapıya çıktı. O sırada kapısını açan Göktuğ'u gördü. Arkası dönük bir şekilde kapıyı açarken Sercan kapıyı sertçe kapattı. Göktuğ korkuyla sıçrarken Sercan sırıtarak baktı ona ama yüzü gördükleriyle yavaş yavaş şok olmuş bir hal aldı.

Yanına gidip yüzüne yakından baktı. ''Yüzüne ne oldu?'' Kaşı patlamış dudağı kanamıştı. ''Önemli bir şey değil'' Kapıyı açarken Sercan yüzünü kendine çekti. Acıyla kasılınca bıraktı. ''Üzgünüm''

''Olma!'' dedi. Sercan burun kıvırıp itti. ''Aman sana da bir şey söylemeye gelmiyor! Merak ettik yani suç mu?'' Göktuğ sinirle bir adım yaklaştı. ''Neden merak ediyorsun ki? Arkadaş mıyız biz?''

''Sen bu kadar homofobik bir pislik olmasan olabilirdik. İnsan yemiyorum sonuçta.''

''Homofobik değilim.'' Sercan alayla kahkaha attı. ''Evime gelenler hakkında çok düzgün yorumlar yapmıyordun diye hatırlıyorum.''

''Benim derdim seninle. Haftada kaç sevgili değiştiriyorsun acaba?'' Sercan alaylı bir kahkaha attı. Bu piçi ne ilgilendiriyor ki diye düşündü.

''Sana ne?'' İfadesiz bakışlarına devam eden Göktuğ omuz silkti. ''Doğru. Bana ne!'' Kapıyı tekrar açmaya çalışırken Sercan ofladı. Acaba pansuman yapacak mıydı diye düşündü.

''Pansuman yap bari. Mikrop kapmasın.''

''Direkt yatar uyurum.''

''Saçmalama!'' dedi sesini yükselterek. Göktuğ ona dönüp: ''Evde malzeme yok tamam mı? Ne ile yapacağım!?'' Sercan bir süre suratına bakıp pes etmiş bir ifadeyle kolundan tutup evinin kapısına yürüttü. Elini bırakıp kapıyı açınca kendisine şaşkınlıkla bakan çocuğu sırtından itip içeriye itti. Göktuğ şaşkınlıkla bakmaya devam ederken ayakkabısını çıkarıp montunu askılığa astı. Tuvalete giderken hala ayakta dikilen çocuğa bakıp göz devirdi.

''Otur sen. malzemeleri alıp geliyorum.'' Cevap beklemeden gidince Göktuğ da ayakkabı ve montunu çıkarıp koltuğa attı kendini. Bir süre sonra malzemelerle gelen Sercan koltuğa oturup kutuyu açtı.

Pamuğa ilacı sürüp kaşına sürdü. Acıyla kasılınca dudaklarını ısırdı. ''Üzgünüm.'' Biraz daha sürüp küçük bandı yapıştırdı.

Yüzündeki morluklara krem sürdü. Dudağını da temizleyip kremi çıkardı. Biraz sürünce yeniden acıyla kasıldı. Sercan bir anda dudağına yaklaşıp üfleyince, acıdığı için gözlerini kapatan Göktuğ şokla geri açtı.

Sercan ani yakınlıktan donarken Göktuğ yüzünü inceliyordu. ''Iı şey ben acıdığı için üfl-''

Sözünü tamamlayamadan Göktuğ dudaklarına yapışınca gözleri şokla açıldı. İçinden 'Bu ne şimdi amk' demeden edemedi.

BU KALP SENİ UNUTUR MU? | bxbWhere stories live. Discover now