1.1

260 32 13
                                    

İnsanların sevebileceği biri olmak benim için hep imkansız bir düşünceydi. Beni sevdiğini söyleyenlerin bile bir gün gerçek beni gördüklerinde kaçıp gideceklerini düşünürdüm. Kimseye bağlanmamam gerektiğini, herkesin bir gün gideceğini söyledim hep kendime. Ama buna rağmen çoğu zaman bağlandım, umutsuz bir şekilde sevgilerine bağımlı oldum. Ve hepsi gitti.

Jongin dışında.

Jongin beni bırakmayan tek kişiydi. Ve bu beni hep daha çok korkutmuştu, onsuz yaşayamayacağımı düşündüğüm bir zamanda gittiğinde daha zor olacaktı çünkü. Ama Jongin hâlâ gitmemişti, tüm yaşanan şeylere rağmen hâlâ yanımdaydı ve ben ona minnettardım.

"Hayatında Jongin olmayanlar nasıl yaşıyor acaba?" diye sorduğumda Dr. Kim kıkırdadı. "Cidden merak ediyorum, herkesin bir Jongin'i var bence ama herkes benim kadar şanslı değil, bazıları kendi Jongin'lerini bulamadan ölüyorlar. Nasıl dolduruyorlar bu boşluğu?"

"Bilmiyorum dürüst olmak gerekirse. Ama herkes yaşamak için sebep buluyor. Yaşamak çok güzel bir şey çünkü Sehun ve bunun farkında olan insanlar var gerçekten." diye karşılık verdiğinde Dr. Kim, kafamı yavaşça salladım. "Umarım herkes kendi Jongin'ini bulur ama. Yaşam daha güzel gelir o zaman." dedim, Dr. Kim gülümsedi.

"Bu dediklerinden çıkarmam gereken şey Jongin'i bırakmayacağın sanırım."

"Evet, benim onsuz iyi olacağım bir dünya henüz yok. Onu bırakamam." dedim oturduğum yerden kalkarken. Seansın sonuna gelmiştik ve birkaç dakikaya Dr. Kim'in yeni hastası gelecekti, asistanı öyle söylemişti.

Dr. Kim de benimle beraber oturduğu yerden kalktı ve kapıya ilerlerken bana eşlik etti. "Seni kesinlikle çok iyi anlıyorum," dedi kapıyı açarken ve ekledi. "Ama tamamen Jongin'den ayrılmanı ben de istemem zaten. Sadece bir süreliğine buradan uzaklaşacaksın, ziyarete gelir seni veya telefonla konuşursunuz. Bu sana cidden çok iyi gelecek Sehun, lütfen reddetmeden biraz düşün."

"Bir hafta boyunca bunu çok düşündüm ama kararım hâlâ olumsuz. Ve lütfen bir daha gitme konusunu açmayalım." dedim bakışlarımı Dr. Kim'den çekip önüme dönerken. Ve kapının önünde bizi şaşkın bakışlarla dinleyen Jongin'i gördüm. "Hastanı dışarıda görünce yalnız olduğunu düşünmüştüm, bir şey danışacaktım. Kusura bakmayın." Aklında soru işaretleri olmasına rağmen beni boğmak istemediği için sormadığını biliyordum.

"İşin var mı Jongin? Biraz konuşalım mı?" dedim Dr. Kim'e kısa bir baş selamı verip Jongin'e dönerken. Yeni hasta odaya girince Dr. Kim de kısa bir baş selamıyla yetinip kapısını kapattı. "Sanırım öğle arasına çıkabilirim." dedi saatine göz atarken. "Nasıl geçti seans? İyi misin?" Elindeki dosyaları yanında bekleyen asistanına uzatıp molaya çıkacağını söyledi. Asistanı yanımızdan ayrılana kadar sorusunu cevapsız bıraktım.

"İyiyim." Her şeyi anlatmak istiyordum ama nereden başlayacağımı bilmiyordum. Doktorum seni bırakıp gitmemi öneriyor, diyemezdim. "Bir yere mi gidecektin?" Asansöre doğru yürürken sordu. Kafamı hemen iki yana salladım. "Hayır, hiçbir yere gitmeyeceğim." Asansörün düğmesine basıp gelmesini bekledim. Jongin'in bakışları bendeydi ama hiçbir şey demiyordu.

"Sana söyleyecektim aslında ama bu kadar uzatılacağını düşünmemiştim."

"Matthew her şeyden uzaklaşmanı istiyor değil mi? Burada annen varken, kötü anıların varken iyileşmen zor olacaktır. Haksız diyemem." dedi kapısı yavaşça açılan asansöre binerken. Bakışlarım bir süre Jongin'e kilitli kaldı. Gitmemi mi istiyordu?

Asansör kapısı kapanmadan hızla içeri geçtim. Jongin düğmeye basarken gerginlikle yere izledim. Burada konuşmak istemiyordum bu konuları ama aklımdaki soruyu sormam lazımdı, hemen.

"Gitmemi mi istiyorsun?" Bakışlarım ona döndüğünde onun da yeri izlediğini fark ettim. Bakmıyordu bana. "Öyle diyemem. Profesyonel tarafıma sorarsan gitmelisin, seni seven tarafıma sorarsan gitmemelisin. Senden ayrı kalmak istemiyorum." Ben bir şey demeyince devam etti. "Sen ne yapmak istiyorsun o önemli. Gitmek istersen benim için hiç endişelenme, ben hep beklerim seni." Bakışlarını yerden kaldırdı ve gözlerimin içine bakarak devam etti. "Ben sadece senin iyi olmanı istiyorum."

Asansörün kapısı açılınca tüm dikkatim inmemizi bekleyen insanlara kaydı, cevap veremedim. Onun yerine Jongin'in elini tutup yavaşça asansörün dışına çıkardım ve hastanenin çıkışına sürüklerken hızlı hızlı konuşmaya başladım. "Ben yalnızca senin yanındayken iyiyim. Senden ayrı kaldığımda iyi olacağım düşüncesi tamamen saçmalık. Her şeyin bir istisnası vardır ya, bu vakanın istisnası benim. Ben annemle veya anılarımla savaşabilirim. Zor olur, kolay bir şey demiyorum, zaten kolay olsa şimdiye halletmiş olurdum. Ama sensizlikle savaşamam. Senden ayrı kaldığım o dört yılın her saniyesinde çok daha iyi anladım bunu. Bana iyi gelen tek şey sensin, sen yoksan ben hiçbir şeyle savaşacak gücü bulamıyorum kendimde. Bu yüzden bir daha bunun konusunu bile açma, ben seni bırakamam."

Boştaki eliyle kolumdan tutup durdurdu. Karşı çıkmadım, ona dönmedim yalnızca bir sonraki hamlesini bekledim. Bana asır gibi gelen birkaç saniye içinde önüme geçti, elimi hâlâ bırakmamıştı. "Seni asla bırakmayacağıma, senin güç kaynağın olacağıma söz veriyorum. Her sabah uyandığında ilk gördüğün yüzün bana ait olacağından, gece benim göğsümde uyuduğundan emin olacağım. Bunu her gün yapacağım çünkü benim ihtiyacım olan tek şey sensin, sen ve senin mutluluğun." Diğer eliyle de boştaki elimi tutu ve ikisini de güç almak istercesine hafifçe sıktı. "Ayrı olduğumuz her gün, bir daha görüşeceğimiz günü düşledim, öyle ayakta kaldım. Ve işte buradayız, her şey değişti ama biz aynıyız. Ama ben artık bir şeyleri değiştirmek istiyorum." Sol elimi bıraktı ve elini kot pantolonun cebine soktu. Kalbim güm güm atarken, yaptığı her hareketi dikkatlice izliyordum. Elini yavaşça cebinden çıkardı ve parmakları arasında tuttuğu gümüş alyansı yukarı doğru kaldırdı. "Ben artık seninle aynı evde yaşamak istiyorum, sürekli yanında olmak istiyorum. Seni ne zaman görebileceğimi düşünmek değil, akşam yemeğine ne yiyeceğimizi düşünmek istiyorum. Ben seni çok seviyorum Sehun, sen de beni seviyorsun. Hayatımızın sonuna kadar beraber kalmamızı ister misin? Benimle evlenir misin?"

O an hastanenin giriş katında çıkış kapısına yakın bir yerde ayakta dikiliyorduk. Gözlerimizi bir an bile için ayırmıyorduk, birbirimizi izliyorduk sadece. Etraftaki tüm sesler ve görüntüler buğulaşmıştı, tek gördüğüm Jongin'di, tek duyduğum Jongin'in nefes sesiydi.

Cevabım belliydi, sormasına bile gerek yoktu. Lakin öyle bir durumdaydım ki, ağzım açıktı ama sesim çıkmıyordu.

"Neden ağlıyorsun Sehun?" Jongin tuttuğu diğer elimi de bırakıp yüzüme çıkardığımda fark ettim yanaklarıma dökülen yaşları. Halbuki gözlerimin yaşardığını bile anlamamıştım, Jongin çok netti.

Sesimin çıkmayacağını kabullenince hızlı bir şekilde kafamı sallayarak onayladım teklifini. Jongin'in gözlerinin cevabımla beraber parlamasıyla, gözyaşlarım daha hızlı akmaya başladı. Bu sefer önümü bile göremez hale geldim, Jongin'in elimi tutup parmağıma geçirdiği metali yalnızca hissettim.

Kollarımı hemen boynuna sarıp kafamı boyun girintisine soktum, kokusu çok güzeldi. Her şeyi çok güzeldi, Jongin çok güzeldi. Gözyaşlarım akmaya devam ediyordu, sesler hâlâ buğulu geliyordu. Hatta şu an Jongin'in söylediklerini bile anlamıyordum, sadece hisler vardı. Güm güm atan kalbim Jongin'in güm güm atan kalbine denkti, adeta bizim gibi birbirlerine sarılmışlardı ve beraber atıyorlardı. Hissettiğim mutluluk vardı, akan mutluluk gözyaşlarım vardı...

Jongin bir insanın yapabileceği en zor şeyi yapmış ve beni kendi iğrenç düşüncelerimden kurtarmıştı. Kapkaranlık olan zihnimi parıldayan gözleriyle aydınlatmıştı. Ve ben ona çok minnettardım.

love yourself | sekaiWhere stories live. Discover now