0.7 (1/2)

301 36 17
                                    

Geçiş bölümü gibi düşünebilirsiniz bunu, sadece Sehun'u daha iyi anlamanız için yazdım.

-

Son zamanlarda ne hissedeceğimi bilemez hale gelmiştim. Her şey karmaşıktı. İnsanlar ne hissetmemi istiyorsa öyle hissediyordum sanki. Mutlu olmamı söylediklerinde, hiçbir şey yokmuş gibi gülebiliyordum mesela. Ama hiçbir şey yok değildi. Çok şey vardı hatta. Dayanbileceğimden bile çok.

Saat sabahın dördüydü ve ben yine uyuyamıyordum. Yatakta dönüp durmanın da bir işe yaramayacağını bildiğim için salona gelmiştim, sigara içip düşünüyordum. Ya da düşünmeye çalışıyordum.

Dün sabah Dr. Kim ile randevum vardı. Ve ben gitmemiştim randevuya. Utanmıştım. Bir hafta geçmiş bile olsa üzerinden, hâlâ o gece yaşadığım her şey çok utanç vericiydi. İğrenç bir hayatım vardı, iğrenç olmasının sebebi yine bendim ama. Düzeltmek istiyordum her şeyi ama beceremiyordum. Nereden tutarsam tutayım elimde kalıyordu çünkü.

Jongin'e her şeyi anlatırsam, bir anlığına bile olsa, daha iyi olacağını düşünmüştüm mesela. Olmamıştı. Jongin hiçbir söylememişti anlattıklarım hakkında. Konuşmamıştık o günden beri, ki o gün de gerekmedikçe konuşmamıştı.

Neden böyle olmuştu bilmiyordum dürüst olmak gerekirse. Ama belli ki ürkütmüştüm onu, konuşmak istemiyordu benle. Ya da gerçeği görmüştü benim kendimi anlatışımla beraber.

Bazen bazı insanları gözümüzde büyütürüz. İlahlaştırırız. En iyisi, en güzeli onlardır. Gözümüz o kadar boyanmıştır ki bir balonun içinde yaşarız sanki, hayaller balonu. Her şey çok güzeldir orada, kusursuzdur. Ve birisi çıkıp o balonu patlatınca görürüz gerçekte olanı. O insanın bir ilah olmadığını, kusurları olduğunu; hatta tamamen kusurdan oluşan biri olduğunu. Bu durumda Jongin'in balonunu patlatan bendim. Onun gözündeki kusursuz Sehun görüntüsünü yok etmiştim, tamamen kusurlardan oluşan biri olduğumu göstermiştim. Ve aslında sevdiği Sehun'un bu olmadığını anlamıştı. O kendine güvenen Sehun'u seviyordu, daha önce de söylemişti bunu bana. "Güçlü duruşunu, özgüvenini seviyorum en çok, Sehun." Jongin'in benim hakkımda sevdiği tek şey bir yalandı ve ben, Jongin'i kaybetmek uğruna ona gerçeği göstermiştim. Ve kaybetmiştim.

Bazen tüm bunları yapmasam hayatım daha mı kolay olurdu diye düşünüyorum. Sadece kendim olsaydım, kusursuz olmaya çalışmasaydım; içimden geçeni yapsaydım, yapmam gerekeni değil. Yaralarım yine olurdu ama yorgunluğum olmazdı belki. Ve bu eminim ki daha kolay olurdu. Çünkü beni yaralarım değil, yorgunluğum mahvediyordu asıl. Her şeyi bırakıp yatağıma girdiğimde yanımda kalan tek şey yorgunluğum oluyordu. Yıllardır başkası olmanın, bir sonraki gün de başkası olmam gerektiği düşüncesinin yorgunluğu.

Yorgunluğumun dayanma sınırımı geçtiği çoğu zaman maskemi söküp atmak istemiştim. Kısa bir süre de olsa, o maskenin ağırlığı olmadan yaşamak istemiştim. Ama o kadar uzun süre giymiştim ki bu maskeyi, çıkarınca altında göreceğim gerçek yüzü unutmuştum. Ve bu beni korkutmuştu. Bu yüzden her şeye rağmen yine giymiştim, altında ezileceğimi bilmeme rağmen.

Yani hayatımı bu kadar çekilmez kılan bendim. Bu yüzden şikayet etme hakkım yoktu, ya katlanacaktım ya bitirecektim her şeyi. Ve bitirmek bana hem en yakın hem en uzak seçenekti.

Kafamı yavaşça oturduğum koltuğun arkasına yasladım ve gözlerimi kapattım. Belki de her şeyi bırakıp gitmeliydim. Yeni bir hayata başlamalı, bu sefer kendim olarak, eskiye dair her şeyle olan bağımı koparmalıydım. Kaçarak çözemediğim sorunlarımı, belki bu sefer her şeyden kaçarak çözebilirdim. Saçma geliyordu kulağa ama tek umudum buydu artık. Bir çukurun dibindeydim, kimse elini uzatmasın diye üzerimi kapatmıştım sürekli. Toprakla. Kimse de görmemişti yavaş yavaş kendi mezarımı kapattığımı. Mezarı tamamladığımda ise bir yardım eli beklemiştim, görmelerini istemiştim. Ama isteseler de ulaşamazlardı artık bana. Çok derindeydim.

Belki de babamı bulmalıydım. Bunca yıl bir oğlu olmadığını bilerek yaşamıştı, belki öğrenince beni isterdi. Belki de halihazırda bir ailesi vardı ve bir yığıntıyı yanında istemezdi. Sonuçta annem onun kötü biri olduğunu söylemişti. Ve benim annem bana yalan söylemezdi.

Evet, annem benden nefret ederdi ama beni en iyi de o tanırdı. Çocukken gece yalnız kalmaktan korktuğumu bir tek o bilirdi mesela, her gece yatağının yanına kıvrılıp uyumama izin verirdi. Liseye geçince en sevdiğim şeyin yemek yapmak olduğunu da ilk o görmüştü, Jongin'i sevdiğimi de ilk o fark etmişti. Annem beni sevmezdi çünkü anneler çocuklarını çok iyi tanırdı, herkesten gizledikleri yüzlerini bile görürlerdi.

Bazen beynimde kendimi öldürürdüm. Her şeyin daha kolay olması için bunun olması gerektiğini düşünürüm ve bazen öldürürdüm kendimi. Saatler gibi gelen ilk saniyelerde hiçbir şey hissetmezdim, sonrasında bunun gerçek olmamasının yükü binerdi omuzlarıma. Neden yapamıyorum diye düşünürdüm, ne tutuyor beni diye. Hep küçük sebepler bulurdum.

Bu gece de öyle oldu. İlk kafamda duran hayali tetiği çektim, manasız birkaç saniye sonunda eskiye döndüm, acıya. Ve sonra neden yapamadığımı düşündüm.

Cevabı bulamadan gözlerim karanlığa hapsoldu.





love yourself | sekaiWhere stories live. Discover now