0.7 (2/2)

274 40 16
                                    

Sessizlikte kapanan gözlerim büyük bir gürültüye açıldı. Nerede olduğumu bilmiyordum, tek gördüğüm bembeyaz bir tavandı, her yer olabilirdi. Korkunç bir ağırlık hissettim tüm bedenimde, kafamı bile çevirip bakamadım etrafa. Bu yüzden seslere odaklanmaya çalıştım, tanıdık bir ses duyma umuduyla. Lakin tek duyduğum, birkaç ağlamanın yanında kuru gürültüydü.

Ne yapacağımı bilemez bir halde beklerken abimin yüzü girdi görüş alanıma. "Sehun." dedi. "İyi misin?" Konuşmak için ağzımı açtım ancak sesim çıkmadı, bu yüzden kafamı salladım yavaşça. Abim küçük bir tebessüm oturttu yüzüne, bir elini boynumun altına sokup yavaşça doğrulmamı sağladı. Sırtımı yaslamam için yastığı dikleştirdi ve hemen yanıma oturdu. Yatağın yanındaki masanın üzerinden bir şişe su aldı ve kapağını açıp bana uzattı. Bir şey demeden suyu alıp birkaç yudum içtim. Suyu tekrar abime verip etrafı incelemeye başladım. Bir hastanenin acilindeydik, çok kalabalıktı. "Neden buradayız?" diye sordum bakışlarımı abime çevirirken. "Besinsizlikten bayılmışsın."

"Çine gidecektin, sen niye buradasın peki?"

"Çünkü kendine bakamayan bir kardeşim var. Onunla ilgilenmen gerekiyor." dediğinde kaşlarımı çattım. "Kendime bakabiliyorum ben."

"Kaç gün yemek yemedin Sehun? Eve girdiğimde her yer içki şişesi ve sigara paketi kaynıyordu. Yemeğe dair herhangi bir şey yoktu. Kendine bakabildiğini falan söyleme sakın."

"Acıksam yerdim, her şey kontrolüm altındaydı." dedim bakışlarımı kaçırıp. "Jongin dışarıda, çağırayım mı?"

"Ne? Nasıl?" Bakışlarım hızla abime döndüğünde afallamış bir şekilde bana bakan gözleriyle karşılaştım. "Bu çok mu garip bir şey?" diye sordu kaşlarını kaldırıp. "Hayır da, bir süredir konuşmamıştık. Şaşırdım burasa olmasına. Hem nereden haberi oldu?"

"Sabah beni aradı. Sana ulaşamadığını, işe ve doktor randevuna gitmediğini söyledi. İştekiler hiçbir şey bilmiyormuş, bu yüzden beni aramak dışında yapabileceği başka bir şey kalmamış. Ben de hemen evine geldim, seni hastaneye getirince de haber verdim, hemen geldi. Saatlerdir uyanmanı bekliyoruz."

Abim cevap vermemi beklemeden oturduğu yerden kalktı ve çıkışa doğru ilerledi. Birkaç dakika içinde de Jongin girdi görüş alanıma. Yavaş adımlarla bana doğru geliyordu. İkimiz de uzun süredir kaçındığımız o konuşmayı yapacağımızı biliyorduk.

"İyi misin?" dedi yanıma vardığında. Aramıza biraz mesafe koymuştu. Kafamı aşağı yukarı salladım. "Jongin bunu yapmak zorunda değilsin." İkimizi de bu ızdıraptan kurtarmak için bir çırpıda söyledim. "Neyi?" diye sordu çatık kaşlarla. "Yanımda olmak zorunda değilsin. Artık beni sevmiyorsan ve gitmek istersen anlarım." Bir şey söylemek için ağzını açtı ama söylemeden geri kapattı. "Kendini kötü hissetme, ben iyiyim. O söylediğim her şey saçmalıktı, takılma çok fazla." dedim sahte bir gülümsemeyle. "Tanrı aşkına Sehun, ne saçmalıyorsun?" Hızla adımlarla aramızdaki mesafeyi kapattı. Cevap vermedim, bakışlarımı ellerime indirdim. "Nasıl böyle bir şeyi düşünürsün?" Yine bir tepki alamayınca devam etti. "Cevap ver Sehun!"

"Jongin sen bana ayrılmamızdan tam bir ay önce ne demiştin hatırlıyor musun?" Cevap vermesine müsaade etmeden devam ettim. " 'Güçlü duruşunu, özgüvenini seviyorum en çok.' demiştin. Ben bunun tek kelimesini bile unutmadım. Çünkü benim hakkımda sevdiğin tek şey bir yalandı, bu bana nasıl hissettirdi biliyor musun? Ve sen bunun yalan olduğunu o gün öğrendin, hiçbir şey söylemedin. Kaç gün geçti üzerinden, bir kere arayıp sormadın. Ne düşünmeliydim?"

"Her şeyi düşünebilirdin, öldüğümü bile düşünebilirdin. Ama bunu asla düşünmemeliydin." Derin bir nefes aldı ve sakince geri bıraktı. Yanımdaki küçük boşluğa oturdu. Ellerimi tuttu. "Sehun, ben senin hakkındaki her şeyi seviyorum. Her şeyi. Bunu seni avutmak için de söylemiyorum. İlk gördüğüm andan beri, yaptığın her mimiğe aşığım. Saçlarına, gözlerine; ellerine, kokuna, sesine. Her şeyine aşığım. Ağzından çıkan her kelime dünyanın en önemli şeyi, düşündüğün her şey benim için çok önemli. Ben seni bu kadar severken, senin bunca yıl söylediğim bir şeye bu kadar takılman hiç adil değil. Ayrıca sen kendini güçlü görmüyorsun ama gördüğüm en güçlü insanlardan birisin. Bu bir yalan değil, sen ne dersen de yine de yalan olmayacak." Ellerimi kaldırıp dudaklarına yaklaştırdı ve yumuşak bir öpücük kondurdu. "Özür dilerim, bunca zaman seni görmediğim için. Özür dilerim, hiç yanında olup yükünü hafifletemediğim için. Ve özür dilerim, sen bana kendini açtığında bile korkaklık yapıp kaçtığım için. Sadece ne yapacağımı bilemedim. Suçluluk, çaresizlikle birleşti ve engel oldular sana gelmeme. Sevmeyi bıraktığımdan değildi, inan bana lütfen. Hiçbir şey seni sevmeyi bırakmamı sağlayamaz."

Jongin ellerini yüzüme çıkardı ve akan gözyaşlarımı sildi. Ben de aynısını ona yaptım. O neye ağlıyordu bilmiyordum. Lakin ikimiz de ağlıyorduk, belki farklı belki aynı şeylere ama yine de, ne olursa olsun teselliyi birbirimizde buluyorduk. "Bunu beraber atlatacağız, tamam mı Sehun? Ben hep yanındayım, itsen bile gitmem. Ama sen yine de itme sevgilim." Gülümsedim. Kafamı aşağı yukarı salladım gözyaşları içinde gülümserken.

O sırada bir hemşire geldi yanımıza. Önce halimize garip bakışlar attı, ardından serumu kontrol etti. "Serumunuz bitmiş, damar yolunu çıkarttırıp gidebilirsiniz."

-

Daha devam edecektim ama geçen bölümün devamı niteliğinde olduğu için kısa kesip, diğer olayları yeni bölüme saklamam gerek diye düşündüm.

Bu arada bu hikaye çok uzun olmayacak, final yakındır yani.

Ve tabii ki LÜTFEN Jongin'in solosunu destekleyin. 9 yılın emeği var ve cidden harika bir albüm. Mmmh da diğer şarkılar da efsane. Benim albümden favorim amnesia, sizin hangisi?

Okuduğunuz için teşekkürler.

love yourself | sekaiWhere stories live. Discover now