0.6

286 38 28
                                    

i dont wanna die, but sometimes i wish i was never born at all

-

Sokakta yankılanan araba sesini duyunca kafamı yavaşça bacaklarımdan kaldırdım. Arabanın rahatsız eden ışığı yüzünden gözlerimi kapatmak zorunda kaldım. Araba, sesinden anladığım kadarıyla, benim olduğum tarafa doğru yaklaşıp durdu. Ve ardından ışık söndü.

Yavaşça gözlerimi açtım ve arabadan inip bana doğru ilerleyen silueti izledim. "Sehun, iyi misin?" Telaşlı bir şekilde mırıldandı Jongin. Kıkırdadım bu haline. "Ne oldu, söylemeyecek misin?" Büyük ihtimalle gözlerim şişti, yanaklarım kızarmıştı ve saçlarım dağılmıştı. Bir şey olmadı desem bile inanmazdı. "Unutmak istiyorum." Önümde, dizlerinin üzerine oturdu ve ellerini yanaklarıma koydu. "Neyi?" Gülümsedim. "Bu geceyi."

"Anlatmayacaksın yani." Kafamı omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım. "Sadece senin yanında unutabiliyorum her şeyi, o yüzden müsade et, biraz mutlu olayım." diye mırıldandım. Bir şey demedi, sessizce bekledi sadece. Bir süre sonra, zaman kavramım tamamen yok olmuştu, elini sırtıma çıkarıp sıvazlamaya başladı.

"Hava soğuk, gidelim mi buradan?" Uykum gelmişti, biraz daha böyle kalsak uyuyabilirdim de açıkçası. Kafamı omzundan kaldırdım bu yüzden ve mırıldandım. "Gidelim."

-

"Senden başka hiçbir şeye ihtiyacım yok Jongin." dedim bu sefer kollarımı daha sıkı sarıp. Evine gelmiştik ve Jongin beni yatağına yatırmıştı. O da yanıma yatsa tüm sorun çözülecekken, Jongin sürekli bir şeye ihtiyacımın olup olmadığını soruyordu. En sonunda yanıma çekmiştim ve kollarımı sıkıca sarmıştım kaçmaması için.

"Tamam aç değilsin, bir şeyler içmek de istemiyorsun, anladım." dediğinde güldüm. "Sonunda."

"Peki duş almak ister misin?"

"Jongin!" Bağırdım ve omzuna yavaşça vurdum. O da güldü durumumuza. "Sehun bari üzerimizi değiştirseydik, böyle mi uyuyacağız?"

Kafamı hemen iki yana salladım. "Gerek yok Jongin, ilk defa böyle uyumuyoruz sonuçta." dedim ve kafamı göğsüne yasladım. Keşke biraz sussaydı.

"Ama artık çocuk değiliz."

"O zaman da çocuk değildik." 23 yaşındaydık be, 23.

"Doğru." dedi gülerek. "Değildik."

"Artık uyuyalım." Kafam göğsüne yaslı olduğu için sesim boğuk çıkmıştı.

"Uyuyalım." Saçlarıma öpücük kondurdu ve burnunu saçlarıma yasladı. Gülümsedim. Çok seviyordum.

"Bugün beni çağırdığın için teşekkür ederim."

"Geldiğin için teşekkür ederim." dedim uykuya dalmadan önce. "Her zaman geleceğim." dedi, son hatırladığım da buydu zaten.

-

"Sanırım öldüm ve cennetteyim." Bakışlarımı kestiğim sebzelerden kaldırıp mutfak kapısına çevirdim. Jongin kapı pervazına yaslanmış beni izliyordu.

Jongin'den önce uyanmıştım, bir süre onu uyurken izledikten sonra mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya başlamıştım. Ona bir teşekkür borçluydum hâlâ.

"Cennette benden daha güzelleri olacak." dedim gülerek. "Senden değil, yaptığın yemeklerden bahsediyorum." dedi Jongin kapı pervazından ayrılıp yanıma doğru gelirken. Göz devirdim verdiği cevaba.

"Çok geç uyandın, bugün işin yok mu?" diye sordum kısa bir an bakışlarımı ona çevirip. "Çok endişeleniyorsan uyandırsaydın." dedi ve kollarını belime sarıp kafasını sırtıma yasladı. "Kıyamadım ki." Güldü dediğime. "İzin aldım bugün."

love yourself | sekaiWhere stories live. Discover now