0.2

387 56 19
                                    

"Senin yemeklerini çok özledim aslında. Bir ara bana yemek pişirsen olur mu?"

Ben de Jongin'e yemek pişirmeyi çok özlemiştim. Okurken sürekli yeni şeyler denememiz gerekiyordu. Ve pratik yaptığım her seferde ilk denettiğim kişi Jongin'di. Ayrıldıktan sonra ise sadece kendim denemiştim.

Sorusunu cevapsız bıraktığımı fark edince kafamı salladım hızla. "Neden bu kadar sessizsin?" diye sordu kollarını masaya yaslayıp. "Hep böyleydim." dedim hemen. Hiç konuşkan biri olmamıştım. "Benim yanımda değildin." Haklıydı. "Çok şey değişti Jongin." dedim ben de kollarımı masaya yaslayıp gözlerine bakarken. "Ama ben eskiyi istiyorum." dedi o da gözlerimin içine bakarak.

"Ben de." diye mırıldandım kendimi bile şaşırtarak. Gülümsedi cevabıma. "O zaman ne zaman evine geliyorum?"

"Evime mi?" Kaşlarımı kaldırarak sordum. "Yemek için. Başka nerede pişireceksin?" Yan bir gülümsemeyle sordu. "Evet, evet ev."

Bugün ondan ayrı geçirdiğim dört yıl boyunca yaşadığım en güzel gündü. Pek belli edemesem de, çok mutluydum ve hiç yanından ayrılmak istemiyordum.

Yemek yedikten sonra, Jongin pizzayı çok sevdiği için pizza yemiştik, kumsalda biraz yürüyüşe çıktık. Jongin bir şeyler anlatıyordu ben ise sessizce dinliyordum. Anlattıklarından çok, arada kalınlaşan sesine ve kıkırdamalarına odaklanmış durumdaydım.

"Artık hiç gülmüyorsun Sehun." Bana yönelik konuştuğunu fark edince kafamı direkt ona doğru çevirdim. "Gülmek için sebebim yok pek." dedim dudaklarımı gülümsemeye zorlayarak. "O zaman sana sebep bulmalıyız." Ne demek istediğini soramadan beni direkt kucağına alınca, küçük bir çığlık kaçtı ağzımdan.  "Jongin ne yapıyorsun?" Şaşkınlık içinde sordum. "Seni güldürmeye çalışıyorum. Hatırlamıyor musun, çok severdin bunu?"

Kafamı salladım ama sevmezdim. Suyu, ıslanmayı sevmezdim. Jongin'i severdim, o ne yaparsa yapsın severdim.

Jongin belini geçecek kadar suya girdi. Benim ise her yerim kuruydu şu an. "Sanırım zevklerin de değişti." dedi üzgün bir tonda.

"Hayır ama hasta olacaksın o yüzden çıkalım Jongin. Biz bunu ilk yaptığımızda temmuz ayındaydık şimdi ise ekim ayındayız."

"Hasta olursam bana bakar mısın?"

"Bakarım. Ama sen yine de hasta olma." Gülümsedi.

"Mahsuru yoksa bir şey sorabilir miyim?" dediğimde gülümsemesi silindi. "Her şeyi sorabilirsin Sehun." Kafamı salladım. "Bunca yıldan sonra, yaşanan onca şeyden sonra, hâlâ mı?" Üstü kapalı sormama rağmen o anlamıştı neyi kast ettiğimi. "Hâlâ." Denizin ortasında birbirimizin gözlerine bakarak konuşuyorduk. "Peki ben bir şey sorabilir miyim?" Kafamı salladım. "Neden psikoloğa gidiyorsun?"

Bir an gerçekten söyleyecektim. Gözlerine bakarken o kadar savunmasızdım ki, bir an her şeyi anlatacaktım. Ama sadece birkaç saniye sürdü. "Anlatmak zorunda mıyım?" Jongin'in gözlerinde parıldayın bir ışık vardı hep, gülümsemese bile orada olan. O an o da gitti. İfadesizleşti. "Hayır."

"Yanlış anlama, en çok sana anlatmak istedim hep. Ama bu benim için çok zor." Gözlerini denize doğru çevirdi.

"Biliyorum." Arkasını dönüp sudan çıkmaya başladı. "Gidelim."

Onu üzdüğüm için yeniden nefret ettim kendimden.

-

Arabaya geçtiğimizde koltuk ıslanmasın diye ceketimi vermiştim üzerine oturması için. O ise reddetmişti. Ben de eğer ceketi almazsa onunla gelmeyeceğimi söylemiştim ve işe yaramıştı.

Güzel başlayan geceyi yine berbat etmiştim.

Onu üzmemek için yapıyordum çoğu şeyi ama yine de üzüyordum. Arabaya bindiğimizden beri sadece yola odaklanmıştı, hiçbir şey söylememiş veya bir kere bile bakmamıştı.

Uzanıp radyoyu açtım ve geri koltuğa yaslandım. Bu sırada Jongin'in bakışları kısa süreliğine bana döndü.
Çalan şarkı ise hissettiğim suçluluk duygusunu ikiye katlıyordu. Bilerek seçilmiş gibiydi.

"Beni tutmanı istiyordum ama seni ittim.
'Özür dilerim' demek
İki çocuk, çok genç ve aptal
Eğer tüm olanlara dayansaydım, daha farklı olur muydu?"

"Özür dilerim." Şarkının sesi benim sesimi bastırmıştı ama Jongin'in bana dönen bakışları duyduğunu gösteriyordu. "Ne için?"

"Anlatamadığım için."

"Daha kötüsü olamayacak olan ayrılık
Ama bence en başında güzeldi
Üzerimde bıraktığın tüm yara ve izler
Onlar aşktı, hâlâ öyleler." Şarkının bu kısmına Jongin de eşlik etmişti. Önceden sık sık kareokeye giderdik.
Kalın ve derin bir sesi vardı, hep çok sevmiştim.

"Sehun anlatmadığın için sana kızacak veya kırılacak değilim. Anlayabiliyorum."

"Peki neden modun düştü?" Bedenimi de ona doğru çevirdim. "Düşmedi." dedi yüzüne sahte bir gülümseme koyup. "Jongin bana yalan söyleyemeyeciğini biliyorsun dimi? Her mimiğini ezbere biliyorum."

"Cidden biliyor musun?" Gözleri ışıldadı bir saniyeliğine. "Evet, o yüzden ne olduğunu söyle."

"Sadece..." Derin bir nefes çekti içine ve devam etti. "O zamanlar sana yardım edemediğim için kendimi kötü hissediyorum. Sen anlatmasan bile ben anlamalıydım. Anlamadım ve seni kaybettim. Belki anlasaydım, yanında kalsaydım her şey çok daha iyi olurdu."

"Jongin-" Lafımı kesti. "İtiraz etme Sehun. Lütfen. Gerçek bu çünkü. Ben sana yardım edemedim. Ama şimdi istersen hazırım yardım etmeye. Veya bekle dersen de beklerim. Sen nasıl iyi hissediyorsan onu yapacağım."

"Sadece yanımda ol." Elimi uzatıp vitesteki elini tuttum. Gülümsedi. "Görevimi layığıyla yerine getireceğimden emin olabilirsin." Dediği şeye kıkırdadım. Ve Jongin'in gülüşü dondu, bakışları gülümseyen dudaklarıma indi. "Çok özlemişim." Daha çok gülümsedim. "Bir daha görmek istiyorsan önüne dön aptal, kaza yapacağız." Kahkaha attı dediğim şeye ve hemen önüne döndü. "Ah çok mutluyum!" diye bağırdı. Elimi çekip önüme dönecektim ki izin vermedi. "Bırakmam artık." Daha çok sıktım elini. "Bırakma."

love yourself | sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin