17.BÖLÜ(M)

1.5K 130 120
                                    

Çocukluğumdan itibaren bağlandığım her şeyi sadece kendime isteme huyuna sahiptim. Yanlış olsa dahi, canımı acıtsa dahi asla vazgeçmez ve hata olduğunu bile bile yolun sonuna doğru ilerlemeye devam ederdim. Paten kaymayı becerememiştim hiç, buna rağmen her defasında buzun üstüne çıkmış ve bir yerlerimi sakatlayana kadar durmamıştım mesela. Tanıştığım yanlış insanları hayatımdan çıkarmamış, bilakis onların yollarında yürüyüp kendi izlerimi bırakmıştım uzunca bir dönem. Kötü yahut iyi diye ayırmadan tüm tecrübeleri tatmak, yaşadığımı hissettiren ve hoşuma giden yegane şeydi.

Lakin şuana dek yaptığım hiçbir hata, Xiao Zhan ile boy ölçüşemezdi. Yürüdüğüm hiçbir yanlış yol, onun yoluyla karşılaştırılamazdı. Bu hepsinden farklıydı. Hiçbir bağımlılığım ona karşı duyduğum tabilik ile yarışamazdı.

Hamı şehvet olan günahtan topraklarına sarı laleleri ekmiş, bir katran kadar siyah olan kanatlarına beyaz kelebekler takmış olsam da, şimdi gözlerim açıktı ve mayhoş diye adlandırdığım o zehirli kokunun yeniden beni etkisi altına almasına izin veriyordum. Tek farkı artık her şeyin tüm yalınlığı ile farkındaydım ve hayal dünyamın kapıları bodrumun kapısının açılması ile tamamen kapanmıştı. 

Kapıların ardındaki Xiao Zhan ile Wang Yibo tamamen farklı kişilerdi. Günah yuvası diyebileceğim o yerde, aynı veballeri işleyip aynı ateşlerin içinde kavrulmak için arzulanan iki günahkardı. İtaatkar ve efendiydi, cehennemin bir katı olarak görülse de orası ikimizin cennetiydi. Şehvet elmalarının yetiştiği, cayır cayır yanan bir cennet. 

Bodrumun karanlık merdivenlerini sessizce inerken, ardımdan Xiao Zhan'ın adım seslerini duyabiliyordum. Damarlarımda dolaşan kanın tam şu an ters aktığına, midemin tepetaklak olduğuna ve kalbimin artık atmadığına yemin edebilirdim. Heyecandan titreyen ellerim, mantığın zerresi dahi bulunmayan zihnim gibi titriyordu. 

"Sana bir şans veriyorum," dedi Xiao Zhan ardımdan. "Şimdi buradan ikimiz de çıkabiliriz ve sağlam bir anlaşma hazırlamadan gelmeyiz. Ya da ışığı açarım ve olacakları durdurmam." 

Odanın içinde ilerleyen adımlarım sesi ile duraklamış, burnumdan aldığım soluk ciğerlerime ulaşamadan bedenimi terk etmişti. Kesinlikle korkmuyordum fakat emin olduğum da söylenemezdi. Lakin dediğim gibi, uslanmaz, hatalarına bağlanan ve ders çıkarmayan bir kimliğe sahiptim. Tek istediğim o iken, elimin tersi ile tam da kendisini bana açmışken itemezdim. 

"Görmek istiyorum." 

Her şeyi değiştirebileceğine inanan tarafımın arzusu yok sayamayacağım kadar fazlaydı. Bu nedenle sözlerimden sonra aydınlanan odayla yüz yüze gelirken, zihnimdeki odada bana kırgın gözlerle bakan ve henüz erken olduğunu söyleyen suratıma karşı kapılarımı kapattım. Feda etmekten gocunan biri değildim lakin bu defa bu odaya parçalarımı toplamaya değil, aksine Xiao Zhan'ı parçalamaya gelmiştim.

Ondan yüreğini alacak, tüm zerrelerimi göğsünde açılan boşlukta dolduracak ve onu tamamen benim, beni tamamen onun yapacaktım.

Zihnimde kapanan kapıyla aynı anda  bir kapı daha açılmış, daha öncesinde görmediğim bir çift buz alevi göz irislerime bakmaya başlamıştı. İnce ve kıvrımlı bedenini siyah, oldukça sıkı elbise ile süslemişti. Uzun bacaklarında deri bir bot, suratında buzun yüzeyine yansıyan mavi alevlerin yakıcılığına eş bir ifade vardı. Gözlerini saklayan maskesine rağmen karşımdaki kişi benden başkası değildi. Uçları maviye boyalı saçları ıslak görünümlüydü, boynundaki deri tasmanın üzerindeki işaret, boynumda taşıdığım işaret ile aynıydı. 

Bana bakıyordu, özgür kalmak ve özgürlüğünü ardımdan bedenime yaklaşıp, kemikli parmaklarını ince bileklerime saran adama tutsak etmek istiyordu. 

Salvatore |yizhan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin