2.Bölüm

1.4K 167 106
                                    

"Sen kafayı yemişsin Yibo."

Wenhan'ın dehşete düşmüş sesi telefonun ucundan gelirken keyfile güldüm. Bahçede iki ağacın arasında bağlanmış hamakta uzanıyor, bir yandan Wenhan'a olanları anlatıyorken diğer yandan kucağımdaki meyve tabağından çilekleri mideme yolluyordum.

"Anneme Xiao Zhan'ın yemeğe gelmek istediğini söylediğimdeki yüz ifadesini görmeliydin." tekrar kıkırdayıp çilekten bir ısırık aldım. "Ablam için olduğunu düşünüyor ama o sürtük tüm erkekleri iktidarsızlaştırma yeteneğine sahip."

"Ablan hakkında öyle konuşmamalısın."

Rahatsız sesi kaşlarımın alayla yükselmesini sağlamıştı. "Ne o? Gözün mü var yoksa?"

"Saçmalama!" Neredeyse çığlık atar gibi bağırmıştı. "Herkesin gözü senin gibi oynaşta değil."

Hafif bir kıkırtı tekrar dudaklarımdan kaçarken iç çektim. "Benim gözüm oynaşta değil, onda."

"Her neyse işte, kapatmam lazım uçak kalkacak. Yarın görüşürüz."

Cevap veremeden kapanan telefonu çimlerin arasına yumuşak bir şekilde fırlatıp, baldırlarıma kadar çıkan şortumu umursamadan bacaklarımı uzattım. Yavaş bir ritimde sallanan hamak, ağaçların geniş dallarının arasından suratıma vuran batmakta olan güneş, çilekler ve sessizlik. Aradığım tek şey buydu. Annem Xiao Zhan'ın bu akşam geleceğinden emin olduktan sonra ablamla beraber kolları sıvayıp mutfağa girişmişti. Babam her zamanki gibi emekli olmanın hakkını veriyor, önüne kurulduğu televizyondan bir saniye dahi olsa ayrılmadan göbeğini büyütmeye devam ediyordu.

Herkesin kendi dünyasında takıldığı bir aileydik işte. Yemek saatleri ve haftada iki akşam hariç ortak buluştuğumuz anlar olmazdı genelde. Haftanın bir gününde ailecek film izler, diğer gün masa oyunları falan oynar ve aile bağlarımızın zayıflamadığına dair kendimizi kandırdıktan sonra hepimiz tekrar kendi dünyalarımıza çekilirdik. Şikayet ettiğim falan yoktu, çocukluğumdan itibaren üstüme düşerek benimle ilgilenen ailem, ben büyüdükten sonra kendi kabuklarına çekilmekte elbette haklıydı. Annesi ile ya da babası ile sorunları olan ergenlerden hiçbir zaman olmamıştım. Kötü bir travmam falan da yoktu, yaşadığım en kötü tecrübe ablamın ben çocukken elleri ile bileklerimi tutup, yanağıma parmaklarımı zorla vurdurarak neden kendini dövüyorsun diye dalga geçmesiydi.

Ve evet, benim kendimi en çaresiz hissettiğim an tamda o anlara takabül ediyordu. Hala da bunun üstüne aşağışama tekniği tanımıyordum.

Ailem tarafından bana tanılmış olan bu gereksiz özgürlüğü tamamen kendimi keşfetmek için kullanmıştım. Alkol, birkaç hap ve biraz sigara kullanımı gibi kötü yollara düşer gibi olsam da ilk ön sevişme deneyimimden sonra kendimle alakalı bazı şeylerde aydınlanma yaşamıştım. Büyük memeler ve vajinalar ilgimi bir penis kadar çekmiyordu mesela. Arkadaşlarla toplanılıp yapılan otuz bir partilerinde açılan hetero pornolar beni hiçbir zaman uyarmamıştı fakat bir gece gizlice izlediğim gay pornosu çarşafımın ıslanmasını sağlamaya yetmişti bile.

Takım elbiselerden çok kadın kıyafetlerine de ilgim vardı. Sert kokular yerine şeker kokularını tercih eder, şortlarımı hiçbir eşofmana değişmezdim. Öyle ki evde kimse olmadığında sırf merakımdan ablamın dolabını karıştırır, saten elbiselerini deneyerek aynanın karşısında kendi kendime dans ederek eğlenirdim. Eteklerin pantolondan daha rahat olduğu bir gerçek vardı ama ailem henüz böyle bir şoka hazır olmadığından, sadece kimse yokken kendimi şımartabiliyordum.

Sadece diğerlerin aksine bir şeyleri kadın ve erkekler diye ikiye ayırmıyordum. Hoş, bilimde bunun bir ismi varsa bile sikimde olduğunu söyleyemezdim. Kendimi bir cinsel kimlik kalıbına sokup sınırlandıracak kadar öz saygımı henüz kaybetmemiştim. Hoşuma giden her şeyi yapıyor, neden ve isim aramadan özgürlüğüme bir çizgi çekmiyordum.

Salvatore |yizhan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin