23.Bölüm (FİNAL)

880 99 172
                                    

Final hatrına hayalet okuyucular dahil herkesten bol bol vote ve yorum istiyorum, parmak uçlarınızdan öpülür. İyi okumalar.


Üç sene mi?

26 297,4383 saat. Üç sene. Oysa söylemesi ne de kolaydı. Üç dakika yahut 3 ay değildi ki bu hemencecik geçsin. 3 kere 4 mevsim geçirip hep kışta takılı kalmaktı bu, kavuşmak için iple çekilen yazların anlamını yitirmesiydi. Daha dün el ele vermişken, sabahında o elleri sakınıp ceplere kilitlemekti.

Gidecekti.

Her daim yaptığım gibi onun peşinden sürüklenmemi istiyordu. Kendince haklı sebepler sunsa dahi, benden istediği şey on dokuzunda biri için büyük bir fedakarlık gerektiriyordu. Her şeyden önce bir evim vardı, ailem vardı, okulum ve arkadaşlarım vardı. Memnun olsam da, olmasam da kurulu bir düzenim vardı ve benden beklediği şey öylece bir rüzgara kapılıp gidilemeyecek kadar fazla sert fırtınaları içeriyordu. 

Kırgındım. Xiao Zhan ile ne yaşarsak yaşayalım, ne kadar güzel vakit geçirirsek geçirelim günün sonunda kendimi hep odamda, pencereden dışarıyı içimde hissettiğim kırgınlıkla izlerken buluyordum. Ona kırgınlıklarımı düzeltmesi için gurursuzca giden hep ben olmuştum. O her daim durduğu yerden beni izlemişti. Tokat çarptığı yanağımı okşayınca acısını unutup affeden yine ben olmuştum. Sevgisi için dilenen ben, dünyasını onun evrenine göre şekillendiren ben, vazgeçemeyen ben ve aramızdaki ilişkiyi tek başına kuran ben olmuştum. Canımı yaksa da, yakmasa da bir önemi yoktu; kan revan içindeyken dahi gülümseyerek onu karşılayan ben olmuştum. Düşününce, elbette böyle bir durumda benim adıma karar alıp böylesi ciddi şeyleri kabul etmesi kaçınılmaz oluyordu. Her daim benim isteklerimden daha çok onun isteklerini kabul etmiş, ona uymuştum. Beni yönetmesine izin veren yine bendim, şimdi her daim olduğu gibi, hele ki istediğim sevgiyi bana bahşetmişken, peşinden itiraz etmeden gitmemi beklemesi gayet olağandı. 

Mantıklı olarak yaklaştığımda, oldukça toksik bir ilişkinin ortasında tükeniyordum. Fakat hislerim ne olursa olsun onu yanımda tutmam konusunda deliriyordu. Çaresizce, acınası bir şekilde ona beni parçalaması için izin vermek ve bunu bile isteye yanında durmak istememin hiçbir olumlu yanı yoktu. Onda takılıp kalmıştım. 

Beni sevdiğini söylemişti. Öyleyse neden hala karşısında hiçbir değerim yokmuş gibi adıma kararlar alıp beni seçmek için mecbur bırakıyordu? Birbirimizi ilgilendiren en ufak şeyde konuşup, çift kişilik kararlar almak, mecbur bırakmaktan ziyade ortak bir yol arayışına çıkmak asıl sevenlerin yapacağı bir şey değil miydi? Bir çocuk gibi bana beni sevdiğini söyleyip eskisi gibi her istediğini yapmayı mı düşünüyordu?

Öyleyse çok beklerdi. Sıkıntılı bir nefesi ciğerlerimden dışarı verip, pencereden yavaşça uzaklaştım. Bu zamana kadar hislerim dahil tüm ipleri onun eline bırakmıştım. Lakin artık geri almamın vakti gelmişti. Yatak odasında beni istediği kadar domine edebilir, canımı yakabilirdi fakat gerçek anlamda bana ruhsal olarak zarar veremezdi.

Salvatore, senin kimyan bu. O kadar sevilmemişsin ki, sana verdiğim aşkımı bir tehditmişçesine parçalamaya devam ediyorsun. Ve o kadar sevilmemişsin ki, sadece parçalamaya devam ediyorsun. Toplamasını bilmiyorsun. 

Salvatore, senin iyileşmen için benim yok olmam gerekiyor fakat artık parçalayacağın tek bir sağlam tarafım dahi kalmadı.

Aniden gelen dürtüyle yaşarmaya başlayan gözlerimi sildim. Üzerimde sadece iç bacaklarımı kapatan bir şort ve baldırlarıma kadar uzanan düz, beyaz bir tişört vardı. Uzayan saçlarım dağınıkça gözlerimin altına dökülererek cildimi rahatsız ettiğinden, önden yarısını aldım ve lastik tokayla gelişigüzel bir at kuyruğu yaptım. Uykusuzluktan kızaran gözlerime dokunmadım ve telefonumu tamamen kapatarak sadece terliklerimle evden çıktım. 

Salvatore |yizhan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin