5.Bölüm

1.2K 152 89
                                    

Ertesi sabah, erkenden uyanıp yarım saat koşunun ardından eve gelmiştim. Bedenimde kontrolünü sağlayamadığım bir enerji vardı. Deli gibi etrafta koşuşturmak, dans etmek, en güzel kıyafetlerimi giyinip tozu dumana katacak şekilde dağıtmak istiyordum. Parti fikri o kadar işlemişti ki içime, henüz akşam olmadan havasına girmiştim bile. Eğlenmeyi seviyordum, partiye Xiao Zhan ile gitme planım içinse ayrıca heyecanlıydım. Kısa bir kahvaltının ardından direkt odama çıkmış ve dolabımı karıştırmaya başlamıştım.

Üzerimde beyaz mini bir şort, fileli bir uzun çorap ve koyu gri, bedenimi sıkıca saran bir tişört vardı. İçine siyah kalem çektiğim gözlerime, kiraz aromalı kırmızı dudak balmım eşlik ediyordu. Uçlarını dalgalandırdığım saçlarım alnıma dökülmüştü. Şeker kokulu parfümümü tenime sıkmış, akşamki parti için neredeyse hiçbir şey bulamadığım dolabımın önünde öylece dikiliyordum. Sıkıntılı bir nefes dudaklarımdan kaçarken, kendi odamdan ayrılıp diğer koridorda kalan odaya doğru ilerledim.

Kapıyı tıklamadan içeriye girince, yatağında ayak parmaklarına oje sürmekte olan ablam sinirle bana dönmüştü. Alttan topladığı saçları sırtına dökülürken, yakut yeşili elbisesi üzerindeydi. Kırmızı ruju dudaklarındaki yerini korurken, dış görünüşündeki güzelliğin aksine çirkin bir sesle bağırdı.

"Kapıyı çalmadan içeri girmeye nasıl cüret edersin?!"

Ona aldırmadan dolabının önüne geçip kapaklarını açtım. Tek ayağının üzerine kalkıp bana doğru seke seke geldiğini yandan görebiliyordum. "Akşam için giyecek bir şeyim yok, bana birkaç parça ödünç ver."

"Ben kadınım sik kafalı." dedi kollarını göğsünde kovuştururken. Gözlerimi devirip ona döndüm.

"Yani? Bedenlerimiz aynı sayılır."

"Sana günahımı bile vermem!" sinirle bağırdığında gözlerimi devirdim. Gerçekten, güzelliğini genlerinden almış olsa da zekası bir balıktan farksızdı. Tahammüş sınırlarını sanki zevk alıyormuş gibi zorluyor, erkekleri iktidarsızlaştırma yeteneğini mükemmel bir şekilde kullanıyordu.

"Günahını değil, kıyafetini istiyorum sürtük."

Tek kaşını havaya kaldırıp, dudaklarındaki ruju dağıtmak isteyeceğim kadar sinir bozucu bir şekilde gülümsedi. "Alamazsın böcek, çık odamdan."

"Gerçekten tam bir sürtük gibi davranıyorsun," dedim aynı şekilde gülümseyerek. Kollarımı kovuşturup, tek kaşımı bilmiş bir şekilde kaldırdım. "Ama eğer bana kıyafetini vermezsen, ben de babam dahil herkese mezuna kalmamak için öğretmenlerinin altına girdiğini söylerim."

Ablam sözlerimden sonra önce hayretle ses çıkarmış, daha sonra gözlerinde resmen cehennem ateşi varmışta beni yakmaya çalışıyormuş gibi bakarak dolabın önünden çekilmişti. "Senden nefret ediyorum ibne."

"Teşekkürler."

Yapmacık bir ifade ile gülümsemenin ardından, benimkinden kat ve kat daha büyük olan dolabını karıştırmaya başlamıştım. Dağıtmayı umursamadan askılıkları karıştırıyor, katlı olan kıyafetleri açıp şekillerine bakıyordum. Ardımdan kısık sesle bana küfür ettiğini duymama rağmen, bir kere bile dönüp bakmamıştım ablama. Aradığım şeyleri on beş dakika sonunda bulunca zaferle gülümsemiş, gıcık bir şekilde teşekkür edip odasından ayrılmıştım. Babama göre bir deli olduğum için böyle giyiniyordum, annem ise ergenlikte olduğum için kendi tarzımı ararken abarttığımı düşünüyordu. Onlar için giyimim sorun değildi, geçici bir hevesti ve bir anda takım elbiselere döneceğimi düşünüyorlardı. Oysa ben takım elbiselerin içinde değil, giyenlerin üstünde olmayı seviyordum. Bilhassa birazdan yanına gideceğim adamın takım elbiselerini seviyordum.

Salvatore |yizhan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin