13.Bölüm

1K 127 149
                                    

Lana Del Rey- Salvatore. (Ficin main şarkısı aslında, iyi dinlemeler :) )

Daha önce hiç zamanı geriye almak ve delicesine pişmanlık duyduğunuz bir şeyi değiştirmeyi arzulamış mıydınız?

Yapabilseydim eğer, tam şu anda zamanı büker ve dün geceye gidip Wenhan'a beni de kendisiyle beraber götürmesi için yalvarırdım. Yapabilseydim eğer, tam karşımda bana düz bir ifade ile bakan kahvelerin ağırlığında ezilen varlığımı kurtarmak için, yıllar öncesine gider ve onu ilk gördüğüm yere, parka gitmek yerine kendimi odama kilitlerdim. Keşkeler, pişmanlıklar insanın ruhunu param parça edecek kadar güçlü olan tek şeydi. Zira, bir avcıymışçasına zaman sizi ensenizden yakaladığında ne geçmişi değiştirecek gücünüz oluyordu, ne de şimdinin getirdiği sonuçlardan kaçabilecek hızınız. Kalakalmış olsa dahi bedeniniz, dünya dönmeye ve saniyeler size inat ilerlemeye devam ediyordu. Holün ortasında gücünü kaybetmiş bacaklarımla öylece dikilirken, zihnimin durmuş olmasının bir önemi yoktu; içimi yakıcı bir mermi misali delip geçen gözler hala direkt olarak gözlerime bakmaya devam ediyordu.

Olmaktan en çok korktuğum anın tam içindeydim. Belki de onun zihninde ismimin yanında beliren sıfatlarda belirmesini geçtim, düşünmesinden dahi ödümün koptuğu o maskeyle tam karşısındaydım.

"Uyandın mı?" Yifan her şeyden bihaber şekilde bana dönüp konuştuğunda, sertçe yutkunup gözlerimi kapının önünde duran bedenden ayırdım. "Bey efendi seni almaya gelmiş, evde acil bir durum olmuş galiba."

Gözlerimi tekrardan tüylerimi diken diken edecek bir sessizlikte diklen Xiao Zhan'a anlık olarak kaydırıp, titreyen bacaklarımı kontrol altına almaya çalışarak dış kapıya doğru ilerledim. Kendimde konuşacak gücü bulmuyordum. Sanki tek kelime etsem dilim bir birine dolanacak ve boğazıma dizilen hıçkırıklar serbest kalacak gibiydi. Bu yüzden başımı sallayıp derin bir nefes aldım, ardından Yifan'ın yanından geçerek geçmem için kenara çekilen Xiao Zhan'a ilerledim.

"Hoşça kal Yifan," dedim sessiz bir mırıldanmayla. Benim aksime kapıdaki beden genişçe gülümseyip el sallamıştı.

"Aramayı unutma."

Sadece susmasını istiyordum. Her bir hareketimden sonra daha da dibe batıyor gibi hissediyordum. Yifan kapıyı kapattıktan sonra, Xiao Zhan önden yürüyerek arabasına doğru ilerlemeye başladı. Peşinde sessizce takılmış, gözlerim tamamen yere odaklanmışken üst üste yutkunarak tekrardan akmak için debelenen yaşlarımı kontrol altına almaya çalıştım. Ağlamayacağıma dair söz vermiştim, bozmaya da niyetim yoktu.

Fakat arabaya bindiğimiz vakit, kontağı çalıştırırken sakinliğinin aksine parmaklarının hafifçe titrediğini fark ettiğim adam yüzünden ikinci bir pişmanlık sancısı yüreğime çarpmış ve korkunç bir ateşin harlanmasını sağlamıştı. Sessizliği, bağırıp çağırmasından yahut hakaretler etmesinden daha da çok zarar veriyordu bana. Yaptığımın ağırlığı yetmezmiş gibi, suskunluğunun ağırlığı altında eziliyor, pirçik pirçik oluyordum. Xiao Zhan bir eli direksiyondayken, boştaki eli ile cebinden bir sigara çıkarıp dudaklarının arasına yerleştirerek tutuşturdu. Üst üste derin nefeslerle zehirlediği ciğerleri sanki tek çözümüymüş gibiydi, sigarasını bitirdikten sonra bile tek kelime etmemişti.

Oysa ben zihnimde kendi kendimi yeyip bitiriyordum. Ben ne yapmıştım? Sırf aşkımı değersiz hissettiriyor diye, sevgimin karşılıksız olduğunu bile bile yatakta bırakamayacağım gururumdan bahsedip ardımda bıraktığım adamı, yine aşık olmadığım bir bedenin yanında karşılamıştım. Neredeydi benim savunduğum aşkım? Neredeydi ona adadığımdan bahsedip durduğum bedenimin, sadece onun emarelerini taşıyacağına dair verdiğim sözlerim? Hata yapmadan önce sadece biraz zaman geçmesini bekleyemez miydim, yalnızca yanlışlıklar zinciri kurup kendisini asmayı bekleyen aptalın tekiydim.

Salvatore |yizhan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin