2. Bölüm : Güneş

888 107 23
                                    

"Woah, o gerçekten- inanmıyorum..." Felix'in hayretle bana bakıp bir şeyler söylenmesiyle kendime gelmiştim. Anında yüzümdeki gülümsemeyi silip ifadesiz bir şekilde Felix'e döndüm.

"Neye şaşırdın bu kadar?" Buranın sahibi olarak düşündüğüm kişi anlamazca ikimize bakıyordu.

Keskin bakışlarımla hala Felix'i delerken bir şeyler söylemeye çalıştı. "O, şey... Sadece-"

"Gülümsedim ve buna şaşırdı." Dedim lafı hiç uzatmadan. Eğer bu çocuk bir şeyler hissetmemi sağlıyorsa ondan bir şey saklamama gerek yoktu.

"Buna neden şaşırsın ki?" Diye sordu Hyunjin'in arkasında duran kişi.

"Çünkü benim hiçbir duygum yok." Deyip yüzümü yere indirdim. Acıyan bakışlar görmek istediğimi zannetmiyordum.

Bir eli kolumda hissettiğimde o kişiye baktım. Hyunjin'di bu. Bir anda kolumu sıktığında anlamsız bir şekilde bakmaya devam ettim. "Sen gerçekten hissetmiyorsun..."

Kolumu çekip üstüne elimi koydum. Biraz ovuşturduktan sonra konuşmaya başladım. "Acı gibi şeyleri hissetmiyor olabilirim ama sonuç olarak o bir yara ve kanayabilir."

Felix tek kaşını kaldırıp bana baktığında omuzlarımı silktim. Bu sırada Hyunjin beni bileğimden tutarak bir odaya ilerletti. Kolumu açmaya çalıştığında kaşlarımı çatarak "Ne yapıyorsun?" Diye sordum.

Omuzlarını silkerek "Dediğin gibi kolun kanayabilir. O yüzden kontrol edeceğiz." Dedi.

Ellerini itip "Gerek yok. Gayet iyiyim." Dedikten sonra açtığı kolumu geri indirdim.

"Eğer senin duyguların yoksa o zaman arkadaşlık ve aşk duygusunu hiç tatmamış oluyorsun değil mi?" Tek nefeste söylediği şeyin garipliğiyle gözlerine baktım ama hemen sonra irislerimi farklı bir yere çektim. Bilirsiniz, gözlerindeki yıldızların beni nasıl hipnoz ettiğini.

"Bir yıl öncesine kadar arkadaşlık benim için hiçbir şeydi ama şimdi beni benden daha iyi anlayan bir dostum var. Başkasına ihtiyacım olduğunu da sanmıyorum. Aşkı düşünürsek de... Açıkcası onu hissetmesem de olur." Dedim ellerimle oynarken.

"Neden böyle düşünüyorsun peki?" Yüzüne bakamadığımdan ne yaptığını göremiyordum ama sesinden meraklı olduğu belliydi.

"Okuduğum kitaplardan veya çevreden nasıl bir duygu olduğunu çok iyi öğrendim. Sonu hep hüsranla bitiyor. Bir insan yüzünden gece gündüz ağlayacak kadar düşmek istemiyorum." Şimdi ise salladığım ayaklarıma odaklanmıştım.

"Mutluluktan bile ağlamayacak mısın? Hem her ilişkinin böyle bittiğini sanmıyorum."

"O zaman kendini kandırıyorsun. Mutlu son denilen yer aslında bir başlangıçtır. Sonrasını kimse görmez çünkü kimse kötü şeyleri görmek istemez. Ailem bile ne kadar aşk ile evlenmiş olsalar bile sonradan tartışmaya başladılar ve sonunda ne oldu biliyor musun? Annem intihar etti. Babam pişman olduğunda ise her şey için çok geçti."

"Ve sen bunun için bile üzülemedin değil mi? Herkes annenin arkasından yaşlar dökerken sen öylece baktın. Bahse varım ağlamak, üzülmek istedin. Ve farklı bir bakış açısı yaratırsak bu da bir insanın arkasından günlerce ağlamak oluyor." İtiraf etmeliyim zeki biriydi. O kadar zekiydi ki gözlerine bakıp tutulmama bile gerek kalmamıştı. Ne kadar Güneş gibi ışıldayıp onu kapatmaya çalışsam bile o da Ay gibi önüme geldiği an bütün ışığımı söndürebiliyordu. Bu yüzden onunla konuşmanın bana ne kadar iyi geleceği konusunda biraz şüphelenmiştim.

"Aşık olmak en güzel duygudur bana göre. Hiç aşık olmadım şu ana kadar ama benim de gördüğüm kadarıyla muhteşem bir şey. Benim ailem de aşk ile evlendi ve öyle devam ettiriyorlar. Bazen onlara imreniyorum. Büyük sorunların üstesinden bile birlikte kolayca gelebiliyorlar."

Bu sefer kendimi tutamayıp yüzüne baktım ama sadece bir kaç saniye sonra geri çektim. "Aileme mi laf ediyorsun?"

"Hayır." Diye kestirip attı. Sanırım daha fazla konuşmak istemiyordu. Fakat hayır kesinlikle yanlıyordum. "Neden yüzüme bakmıyorsun? Benden utandığını sanmıyorum."

"Senden utanmıyorum zaten. Sadece..." Deyip sustum. Gözlerimi kaldırıp anında gözlerine odaklandığımda "Bak, bakıyorum işte yüzüne." Dedim.

"Duyguları olmayan birine göre gözlerin çok duygulu gözüküyor." Ona yoğun bir şekilde baktığımın farkındaydım ama kendimi durduramıyordum.

"Burada seninle karşılaşmamızın sebebi de bu işte. Seni her gördüğümde duygularım canlanıyor. İçimde bir karmaşa başlıyor. Sanki evrenin sonu geliyormuş gibi bir karmaşıklık." Bunu gözlerine bakarken söylemem ne kadar doğruydu bilmiyorum ama sadece söylemek istediklerimi söylemiştim.

"Daha demin aşık olmak istemediğini söyledin ama bence çoktan olmuşsun sen." Dedi hayretle. Duygu değişimleri yaşarken gözlerindeki parıltılar yer değiştiriyordu sanki. Bu bende gözlerindeki yıldızlardan takım yıldızları oluşturma isteği yaratıyordu.

"Saçmalama." Dedim gözlerimi zorlukla çekerken. "Hem hiç tanımadığım birine mi aşık olacağım?"

"O zaman tanışalım. Madem duygularını uyandırıyorum, o zaman sana yardımcı olabilirim." Elini bana uzattı ve konuşmasına devam etti. "Merhaba, ben Hwang Hyunjin. Üniversitede ikinci yılımdayım. Konservatuar bölümünde okuyorum."

Bir ona bir de uzattığı ele bakarken ne yapacağımı bilemedim. Gerçekten bana yardımı dokunur muydu? Yoksa beni bir karmaşaya mı sokardı? Bu zamana kadar hiçbir şey hissetmemiştim ve bundan sonra nasıl olacağını bilmiyordum. Belirsizlik en sevmediğim şeydi belki de. Ama o an belirsizliğe koşmak istedim. Hwang Hyunjin'in yardımını kabul edip onun elinden tutarak beni sonu görünmeyen yola sokmasını istedim. Ne kaybederdim ki? Neyim vardı ki?

"Kim Seungmin. Ben de ikinci yılımdayım. Bölümüm Astronomi ve Uzay Bilimleri."

Gülümserken yıldızları daha çok parladı. "Demek ki bu yüzden bana Güneş'i anımsatıyorsun."

~~~

  Hyunjin'in sonda ne demek istediğini ileride açıklayacağım o sözü sakın unutmayın!!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hyunjin'in sonda ne demek istediğini ileride açıklayacağım o sözü sakın unutmayın!!

Excitement °Hyunmin° ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin