18. Bölüm : Utandım o zaman

460 62 23
                                    

Üstümüzde simsiyah takımlar, gözlerde kuruyan yaşlar, boğazımızda kalan o kuruluk... Annemin cenazesinde hissedemediğim şeylerdi bunlar. Sırf bu yüzden gitmek istememiştim o cenazeye. Zorla ağlamaya çalışmış ama hiçbir sonuca varamamıştım. Şimdi amansızca süzülüyordu yaşlar yanaklarımdan.

Jeongin'in öldüğünü öğrendiğimiz tam o an her şey teker teker gözümün önünden geçmişti. Jeongin'in bana beni unutma deyip verdiği tilki peluşunu çok iyi hatırlıyordum mesela. Sürekli elinde gezdirdiği minik kamera ile bizim her anımızı çektiğini hatırlıyordum. Birlikte hasta olduğumuz gün hapşırarak şarkı yapmaya çalıştığımız zamanı hatırlıyordum. Bunun gibi bir sürü anı çok geç de olsa aklımdaydı artık.

"İyi misin?" Diye sordu Hyunjin. Kendi yüzünün çökmüş halini görseydi bu soruyu yine sorar mıydı acaba?

Bana bakarken gözleri yine dolduğunda kollarımı sarılması için iki yana açıp bekledim. Hemen kollarımın arasına girerken hıçkırarak ağlamaya başladı. Onun hıçkırıklarını duyduğumda benim de gözlerim dolmuştu. Kafasını tamamen boynuma yasladığında destek olmak istercesine omzunu sıvazladım.

Orada bir saatimizi daha geçirdikten sonra tören bitmiş ve herkes teker teker ayrılmıştı. Sadece ben, Felix, Chan ve Hyunjin kaldığımızda Felix ve Chan'a gitmelerini işret ettim ve Hyunjin'i mezarın yanına çektim. O an annemin mezarına gittiğimiz gün gelmişti aklıma. Sanki rol değiştirmiş gibiydik.

Hyunjin'in sesini duymam ile ona döndüm. Gözlerini silerken boğuk sesi ile "Seninle de ilgilenemedim, özür dilerim..." Dedi.

Buruk bir gülümseme ile saçlarına ellerimi daldırdım. O ben ağladığımda saç diplerimde ellerini gezdirmiş ve beni gerçekten rahatlatmıştı. Umarım bu hareket onu da rahatlatırdı. "Benimle ilgilenip de ne yapacaktın zaten. İkimizin de kalbi yaralı olabilir ama seninki daha büyük. Yıllardır onun için uğraşıyordun sonuçta. Ben de iyileştim. Artık kendinle de ilgilenmelisin."

Gözlerini kapattıp başını omzuma yerleştirdiğinde gülümsedim. "Sen benim için daha önemlisin ama! Tabiki seninle ilgilenmem gerekiyor."

"Ben ne istersem yapar mısın yani?" Diye sordum ensesinde elimi gezdirip yıldızlar çizerken.

Omuzlarını silkti. "Belki yapamayacağım şeyler olur ama denerim."

İstemeyerek onu kendimden uzaklaştırdığımda gözlerini açıp bana anlamazcasına baktı. "O zaman seninle kafa dağıtmaya gideceğiz ama saatlik değil günlük olacak."

Kaşları hafif çatılırken "Tam olarak ne planlıyorsun?" Diye sordu. Kırmızı gözlerine bakmak çok katlanılmaz geliyordu. Artık onların gitmesini istiyordum.

Elimi çenesine yerlestirdikten sonra baş parmağım ile yanağını okşamaya başladım. Bir kedi gibi yüzünü elime yasladığında yanakları hafif bir şekilde öne çıkmıştı. "Her zaman yapmak istediğim bir şey vardı. Şu ana kadar yapmama sebebim neydi bilmiyorum ama şimdi yapmak istememin nedeni yanımda özel birini de istemem. Karavan gezisi yapacağız. Bir yerden sıkıldığımızda başka bir yere gideceğiz."

"Okul?" Dedi sorarcasına. Belki o an aklına bile gelmemişti bu ihtimal. Yoksa bir anda somurtmasının bir anlamı yoktu.

Bu sefer de ben omuzlarımı silktim. "Performans ödevini verdim zaten. Finaller de bitti. Eğer bütünlemeye kalmadıysan gitmemizde bir sakınca yok."

Aceleyle kafasını iki yana salladı. "Kalmadım bütünlemeye." Bebek gibi davranıyordu. Onun da ilgiye ihtiyacı vardı. Yıllardır ruhsal olarak yorulmuş olmalıydı.

Memnun bir gülümseme sunup "Güzel. Üçümüz çok eğleneceğiz." Dediğimde şaşkınlıkla kaşları havalandı. "Üçümüz?"

"Ben, sen ve yıldızların arkasına saklanmış Jeongin." Bunu demem ile yüzünde parıldayan bir gülümseme oluşmuş ve yıldızları hiç görmediğim bir şekilde parlamaya başlamıştı.

Excitement °Hyunmin° ✓Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora